SON DAKİKA
Hava Durumu

30 Ağustos zaferi nedir?

Yazının Giriş Tarihi: 31.08.2016 00:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.08.2016 00:15
30 Ağustos zaferini anlamak için, 30 Ağustos’tan öncesini ve sonrasını hatırlamak icap eder. Osmanlılar 1. Dünya Savaşında İttifak devletleri grubunda savaştılar. En büyük yenilgilerini ise savaşın son iki ayında Suriye Cephesinde alıp bu günkü adlarıyla dört ülkeyi, Filistin, Lübnan, Ürdün ve Suriye’yi kaybettiler. M. Kemal Paşa bu cephede önce 7.Ordu sonra ise üç ordudan oluşan Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı yapmıştı. Osmanlılar bu ağır yenilgiden sonra çaresiz Mondros Mütarekesini imza etmek zorunda kalmıştı.

Savaşın galipleri Mütareke’den sonra başta İstanbul olmak üzere gerekli gördükleri her yeri işgal ettiler. M.Kemal Paşa’da savaş taraftarı değildi. Siyaset yoluyla sorunların çözüleceği görüşünde olduğu için Anadolu’da kalmak yerine İstanbul’a gitmişti. Ancak işgallerle birlikte Anadolu’da bir direnişte başlamıştı. M.Kemal Paşa Anadolu’ya “Ordu Müfettişi ve Padişah Yaveri” olarak Damat Ferit Paşa Hükümetince gönderildi. 1919 yılındaki faaliyetlerini bu unvanlarla yürüttü. Nutuk’ta bu unvanlarla yaptığı yazışmaların örnekleri vardır. Anadolu’da halkın mücadelenin etrafında birleşmesi M.Kemal Paşa’nın karizması ile değil unvanları sonucu olmuştur.

1919-1922 döneminde yapılan savaş ise o dönemde “İstiklal Harbi” “Milli Mücadele” diye isimlendirilmiştir. Kurtuluş Savaşı sözünü o tarihte kimse kullanmamıştır. Sonradan icat edilmiştir. Milli Mücadele düzenli ordu ile doğuda Ermenilere(1920), batıda ise Yunanlılara karşı (1921-1922) yapılmıştır. Doğudaki savaş iki ayda kesin sonuca bağlanmış Ermenistan ile Gümrü Anlaşması yapılmıştır. Doğudaki savaşı yürüten orduyu Kazım Karabekir Mütareke hükümlerine rağmen terhis etmeyerek korumuştur. M.Kemal’in idaresindeki Yıldırım orduları ise buharlaşıp yok olmuştur.

Ocak 1921’de Batı’da başlayan savaşlar sevk ve idaredeki büyük kusurlar sonunda uzamış Yunanlılar Ankara/Polatlı’ya kadar Batı Anadolu’yu işgal etmiştir. Türk ve Yunan öncü kuvvetlerinin İnönü’de çarpışmasından iki ayrı zafer ve bir kahraman icat edilmişken bir haftada Eskişehir-Kütahya ve Afyon’un nasıl kaybedildiği sorusu ayıp sayılagelmiştir.

Mütarekeden sonra İstanbul’u işgal eden İngilizler kendileri için tehlikeli zararlı gördükleri Türk komutan, vali vb yöneticileri tutuklayıp Malta’ya götürmüş orada yargılamıştır. Böylece Anadolu’da görev yapacak komutanlar azalmışken Malta’dan sonradan dönüp gelen Ali İhsan Sabis gibi kahramanlara da M.Kemal Paşa görev verilmesini engellemiştir.

M.Kemal idaresinde Türk tarafı Sakarya’da 23 Ağustos’ta başlayarak bir ay Yunan ordusu ile savaşmıştır. Bu savaş ile Yunan ordusu nehrin doğusuna geçememiştir. Türk tarafı savaşın sonunda bir tek köyü bile Yunan ordusundan geri alamamıştır. Ancak savaştan önce Mustafa Kemal’in rütbesi tuğgeneral (mirliva) iken Sakarya Savaşından sonra TBMM kararı ile dört rütbe birden atlayarak “mareşal” ve “gazi” (21 Eylül 1921) ilan edilmiştir. Elbette savaş ve askerlik tarihinde böyle baş döndürücü bir terfi örneği çok nadir bulunan bir misaldir. O tarihten beri Türkiye’nin övündüğü işlerden birisi de bu unvanlardır. 21 Eylül günü Türkiye’de “gazilik” günü olarak kutlanmaktadır.

Dönemin TBMM’sinde ikbalini Mustafa Kemal’e bağlayanlar adayanlar (1.grup) olduğu gibi ona muhalif özgür akıl/vicdan sahipleri de (2.grup) vardır. Yunan ordusunun Polatlı’ya kadar gelmesi meclis’te ciddi tartışmalara yol açar. Mustafa kemal zamanını daha çok İsmet Paşa’yı savunmaya ayırır ise de Meclis çoğunluğunu ikna edemez. “Madem sen bu işleri biliyorsun, seni batı cephesine genel komutan yapalım” teklifini ise “kendisini Ankara’dan uzaklaştırmak için düzenlenen bir komplo” olarak görür ve meclisin razı olmayacağını düşündüğü şartları ileri sürer.  Muhalif grup bir tutarsızlık örneği ile Mustafa Kemal’in “meclisin yetkilerini bana devrederseniz ancak başkomutan olurum” isteğini kabul eder. Dünya meclis tarihinde kendi yetkilerini bir şahsa devreden meclis örneği bulunmayacağı gibi savaşın başkomutanlığı için meclis yetkilerini isteyen başkomutan örneği de yoktur.

İzmir’den Polatlı’ya kadar işgal alanını genişleten Yunan ordusu elbette boyundan büyük bir işe girişmiştir. Aslında bu işgal bölgesini uzun süre elinde tutacak ve genişletecek imkanı da yoktur. Sakarya Nehrini’de geçememiştir.

Ankara Hükümeti İtilaf devletleri arasındaki anlaşmazlığı yeterince değerlendirememiştir. İzmir Yunanlılara verildiği için İngiltere’ye muhalefet eden İtalya işgalindeki illeri ve elindeki askeri malzemenin önemli bir kısmını Ankara hükümetine bırakmıştır. Savaş yorgunu Fransa ise savaşın yükünü daha fazla sürdüremeyeceğinden 20 Ekim 1921’de Türkiye/Suriye sınırını geçici olarak çizen Ankara itilafnamesini yapmıştır. Tek başına kalan İngiltere’nin ise Yunanlıların eksiğini kapatması mümkün değildir. Milli Mücadele döneminde Türk tarafı hiçbir yerde İngiltere ile savaşmamıştır. Doğu Cephesinden taşınan, İtalya’dan ve dönemin SSCB’sinden alınan silahlarla hazırlıklarını tamamlayan Türk Ordusu 26 Ağustos 1922’de Afyon yakınlarında Yunan Ordusuna karşı başlattığı savaşı 15 gün sonra İzmir’i geri alarak zaferle bitirmiştir. Savaşın dönüm noktası ise 30 Ağustos günü Yunan Komuta heyetinin esir alınmasıdır. Ancak bu zaferin saygınlığını sadece Mustafa Kemal’e tahsis etmeyi tercih eden yeni Türkiye idaresi, Yunan komuta heyetini esir alanları yok saydığı gibi 26 Ağustos Malazgirt Zaferini de unutturup gölgede bırakmayı başarmıştır.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.