SON DAKİKA
Hava Durumu

ABD PKK ile birlikte Afrin'de ezilecektir

Yazının Giriş Tarihi: 16.01.2018 21:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.01.2018 21:15
Suriye’de iç savaşın başlamasından sonra aralarında ABD’nin de olduğu 72 ülkenin katılımı ile “Suriye’nin dostları” toplantısı yapılırdı. Elbette buradaki dostluktan kasıt Suriye halkı ve ülkesi içindi. Esat diktatörlüğü bu dostluğun dışındaydı ve dostluk da ona karşı tesis edilmişti. Ya da öyle takdim edilmişti. Aradan geçen yedi koca yılın sonunda Suriye’de çok şey değişti. Milyona yakın insan katledildi. Suriye baştan sona enkaza çevrildi. Yıkılmanın sınırına gelen Esat diktası da İran ve Rusya’nın saldırısı ile kurtuldu. Suriye topraklarının neredeyse üçte biri de PKK denetimine geçti.

Suriye’nin 72 dostundan Türkiye’den başka birisi kalmadı. Türkiye bu dostluğuna ek olarak üç milyonu aşan çaresiz mülteciyle ve 700 km’yi aşan Suriye sınırında PKK ile baş başa kaldı. ABD ise son üç yılını PKK ile ittifak ederek ona Suriye’de yeni alanlar açarak milyonlarca dolarlık silah vererek sonunda “sınır güvenliği” için bir ordu tesis edeceğini ilan etti. ABD, Esat’ın gidişinden hiçbir şekilde söz etmiyor.

ABD gibi sömürgeci ülkelerin her şeyi ince ayrıntılarına kadar başından planladıkları ve ona göre siyaset takip ettiklerini düşünmek onların gücünü önemli ölçüde abartmak olacağı gibi hiçbir planı olmadan bu işlere girdiklerini düşünmek de gerçeklikten uzaktır. Belki işin doğrusu bunun ortasıdır. Suriye’de iç savaş çıktığında tereddütlerinin esiri Obama’nın yerine başka birisi ABD’nin başında olsaydı şimdi Suriye’de durum farklı olurdu. Ya da Obama’dan sonra gelmiş geçmiş ABD başkanlarının içinde en çatlağı olan Trump yerine normal dengeli birisi olsaydı yine durum farklı olabilirdi. Seçimler ABD’nin Suriye siyasetinde hiçbir şey değiştirmedi. Türkiye’deki ABD fanatiklerini gözyaşları içinde bırakacak şekilde ABD açıktan ve doğrudan tercihini PKK’dan taraf yaptığını gösterdi.

Türkiye, Suriye konusunda altı yıl boyunca yağmadan sürekli gürlemişti. Nihayet Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı harekâtıyla Suriye topraklarına yağmaya başladı. Şimdi yeni bir yağışın eşiğindeyiz. Türkiye’nin sabah akşam Afrin’e askeri bir müdahalesi bekleniyor. ABD’ye karşı son nazik ve efendice uyarılar yapıldı, “Bayrağını al git yoksa biz sana teslim edeceğiz” diye.

ABD, PKK’nın yanında Türkiye’ye karşı savaşır mı? Ya da savaşsa ne yazar? ABD’yi idare edenlerin akıldan uzaklığı dikkate alındığında bu sorunun cevabını kesin olarak bilmek zordur. Ancak yine de ABD’nin geçmişte ittifak ettiği ülkeleri, diktatörleri, terör örgütlerini, ayrılıkçı hareketleri nasıl satıp yarı yolda bıraktığı hatırlandığında bazı sonuçlara ulaşılabilir. En son ABD Irak’ta Barzani’yi satışa getirdi. Irak iç savaşında elindeki topraklarını iki katına çıkaran Barzani, sonradan işgal ettiklerini kaybettiği gibi iktidarını da kaybetmek üzeredir. ABD ise Barzani’nin bu hüzünlü bitişini seyretmekle yetindi.

ABD’nin özellikle Irak ve Suriye’de uzun zamandan beri Türkiye’ye karşı PKK eliyle bir vekâlet savaşı yürüttüğü bilinmektedir. Şimdi Türkiye’nin Afrin’e askeri bir müdahalesi vekâlet savaşı yerine doğrudan bir Türkiye ABD savaşına yol açar mı? Bu soruya kolayca evet demek zordur. Çünkü ABD’nin Türkiye ile savaşın getireceği maliyete karşılık gelecek önemli bir kazancı olmayacaktır. ABD’nin kazancı olmayacağı bir savaşa girmesini mümkün görmek gerçekçi değildir. PKK’yı kullanarak Türkiyeye vermeği düşündüğü zararı ya da ayarı verebilir. ABD’nin bunun ötesine geçerek fiilen Türkiye ile bir savaşa girmesi bugüne kadar sürüp giden ABD’nin çıkarcı siyaseti ile bağdaşmaz. Türkiye’nin Afrin’e askeri müdahalesi ABD karizmasının orada da PKK varlığı ile birlikte çiğnenmesi ile sonuçlanır. Bu durumun elbette Türkiye'ye bir maliyeti de olacaktır. Ancak maliyeti olmayan hiç bir başarı yoktur.

 

Türk makamlarının sembolik bir değeri olsa bile başta İncirlik üssü olmak üzere benzeri ABD üs ve tesislerini kapatarak işe başlaması hem aklın hem de mütekabiliyetin gereğidir. Türkiye'ye karşı bu kadar zamandan beri bir vekâlet savaşı ve darbe kalkışmaları yapan ABD'nin hiç bir şey olmamış gibi Türkiye topraklarında üs sahibi olması aklın vicdanın ve askeri mantığın kabul etmeyeceği bir sonuçtur.

Türkiye’nin güney sınırında PKK varlığına tepki göstermesi, haksız olduğunu gösterir mi? Ya da Ermenistan, Gürcistan, Faristan, Yunanistan, Bulgaristan ve Araplar ile komşuluğa razı iken sadece Kürtler ile komşuluğa tahammül edemiyorlar şeklinde açıklanabilir mi? Böyle bir iddianın çok ucuz ve bayatlamış bir PKK şamatası olduğu açıktı. Türkiye’de milyonlarca Kürt nüfus varlığını hayatın her alanında sürdürürken, Türkiye sadece Suriye’deki Kürtlere tahammül edemiyor diye bağırmak hem bir korkunun hem de PKK amigoluğunun dışa vurulmasından başka bir şey değildir.

 

Ağustos 2016’da başlayan Fırat harekâtı ile Türkiye kendi sınırındaki bazı ilçeleri IŞİD’den almıştır. Aynı ucuz ve sakat muhakeme ile Türkiye’nin geçmişteki bir haksızlığından dolayı herkese tahammül ederken sadece “İslam devletine” (IŞİD’e) tahammül edemediğini iddia etmek çok basit seviyesiz bir iddia olması gibidir. Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadelesinin ahlaki zemini ile PKK ve türevlerine karşı mücadelesi aynıdır. PKK amigolarının iddia ettikleri gibi onun bir ayrıcalığı yoktur.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.