SON DAKİKA
Hava Durumu

ABD'ye karşı iran tercihi

Yazının Giriş Tarihi: 04.02.2017 22:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.02.2017 22:30
Yönetenler için içerdeki düşman kadar belki ondan daha çok dış düşman vurgusu belirleyici olmaktadır. ABD için de bu kural fazlası ile geçerli olmalıdır.  ABD’de başkan seçilenlerin dilinde (Obama’ya kadar) şeytan ittifakı ya da şer üçgeni diye, Suriye, İran ve Kuzey Kore’den söz edilirdi. Trump ile birlikte bu vurgudaki ülke isimlerinde değişiklik gözlenmeye başlandı. Trump, Suriye’yi artık anmıyor bile. Bunun yerine İran, Çin ve Kuzey Kore’den söz etmeyi tercih ediyor.

ABD İran ilişkileri, Şah Dönemindekine benzer şekilde Obama zamanında altın dönemini yaşadı. Aslında Bush’un katkıları da inkar edilemez. Çünkü onun zamanında ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgalinde ABD ile İran arasında “görünmez bir ittifak” yaşandı. Obama ise özellikle Suriye ve Irak’ta bu ittifakı görünür hale getirdi. Nükleer anlaşmalar ile ABD İran ilişkileri son 40 yılın şaşırtıcı gelişmelerinden birisi olmuştu.

Ne var ki Trump ABD İran ittifakını bitirmeye oldukça hevesli görünüyor. ABD’ye başkan seçilenlerin bir süre sonra CIA ve Pentagon ayarı ile seçim döneminde ki söylemlerini terk ettikleri önyargısı Trump ile birlikte inandırıcılığını kaybetti. Her şeyi sadece kendilerinin iyi bildiği ve yaptığı gibi özetlenecek zengin kibri Trump’ta zirve halini yaşıyor olmalıdır. Trump kendisinden önce her işin yanlış yapıldığı takıntısı içinde olmalıdır. ABD’yi kurtarmak iddiasındadır. ABD’de bir kurtarıcının elinde belki de en kötü zamanını yaşayacaktır.

ABD’nin küresel ölçekte çok uzun zamanlı siyasi planlar yaptığı, başkanın değişmesi ile birlikte bu planların değişmeyeceği iddiaları da Trump ile birlikte ciddiyetini kaybetmiş görünüyor. Çünkü son15 yıl içinde İran’ın bölgede önünü açan, onu güçlendiren ABD yönetimi el değiştirince birden bire İran’ı yeniden tehdit saymaya başladı.

Trump’ın tehditleri elbette İran ile sınırlı değil. Kuzey Kore ve Çin için de atıp tutmaya devam ediyor. Ancak Kuzey Kore’nin etki alanı kendisi ile sınırlı bir minik ülke. ABD için fazla sorun çıkaracak kapasitesi yoktur. Çin ise devasa insan kaynağı ve son 40-50 yıl içinde kat ettiği ekonomik gelişmeyle dünyanın büyükleri arasına katıldı. Pasifik ve Hint Okyanusu bölgesinde ABD için önemli bir sorun olmalıdır. Ne var ki bu önemli sorunun etkisiz hale getirilmesi de kolay görünmüyor. Çin, ABD’nin kolayca halledeceği bir rakip değildir. ABD Çin rekabetini mücadelesinin askeri alana taşınması zayıf bir ihtimaldir. Siyasi ve ekonomik alanda kıya sıya bir savaş daha yakın bir ihtimaldir.

40 yıla yakın zamandan beri yaptırımlar ile kuşatılmış bu yüzden ekonomik kaynaklarından yeterince yararlanamamış bir İran’ın muhtemel bir ABD baskısına ya da saldırısına ne ölçüde dayanabileceği önemli bir merak konusudur. Her kapalı ve baskıcı rejim gibi İran yönetimi de askeri harcamalarını ve bu alanda elde ettiği sonuçları törenlerde, şehir meydanlarında kendi halkına göstermeye çok hevesli görünmektedir. İçerde rejimin yanında ki halk kesimleri kadar rejime muhalif olan kesimler için de bu gösteriler elbette bir yere kadar etkilidir.

Ne var ki ABD gibi bir askeri gücün İran şehirlerinde ki bu gösterileri kendisi için caydırıcı sebep sayacağı kuşkuludur. Üstelik Irak örneğinde hatırlanacağı gibi ABD işgal edeceği ülkelerin askeri gücünü abartarak bütün dünya için bir tehdit gibi sunmada büyük bir propaganda gücüne sahiptir. 1990’ların başında Saddam Hüseyin’in sahip olduğu “Cehennem Topları ile Ankara ve Atina’yı bile vurabileceği gibi insan aklına ziyan yalanlar tekrarlanarak, Saddam’ın dünya için nasıl bir tehdit kaynağı olduğu gösterilmiştir. Muhtemelen bu propagandaların etkisi ile olmalıdır ki Saddam idam edilirken dünyanın önemli bir kesimi bir düşmandan kurtulmanın verdiği mutluluğu yaşamıştır.

Yakın bir gelecekte İran askeri kapasitesinin dünya için nasıl büyük bir tehlike oluşturduğu haberlerinin daha çok tekrarlanması kuvvetle muhtemeldir. Bu haberler ABD’nin İran’a karşı girişeceği hamlelerin de habercisi sayılabilir. İran’ın geleneksel abartı yeteneği ile ABD’nin karşı propagandasına ihtiyaç bırakmayacağı ihtimali elbette geçerlidir.

İran’ın son 20 yıldan beri ABD sayesinde ve onun doğrudan dolaylı katkıları ile Afganistan-Yemen-Irak-Suriye ve Lübnan’da elde ettiği savaş ganimetlerini ne kadar koruyabileceğini ömrü olanlar görecektir. Çünkü savaş ganimetini bazen ele geçirmekten daha çok elde tutmak önemli olmaktadır. İslam dünyasının beklentilerini hiçe sayarak ABD ile birlikte ülkeler işgal eden İran’ın, Trump’ın kowboyluk siyaseti yüzünden ABD ile karşı karşıya gelmesi halinde Müslümanların nasıl bir tepki göstereceğini tahmin etmek zordur.Yine de bir kısmının İran yönetimi ile onun halkını ayırmak icap eder vurgusuna karşılık diğer kısmının ise “kendi etti kendi buldu” formülü ile olayı izleyeceği söylenebilir.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.