SON DAKİKA
Hava Durumu

Acıttı mı cicim?

Yazının Giriş Tarihi: 08.12.2019 19:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.12.2019 19:31

        Sayın Başkanımız gayet sarih ve anlaşılır şekilde durumu özetledi;

“İstanbul'da bir Şehir Üniversitesi meselesi ortaya çıkardılar. Bu üniversitesinin bir ayağında bizim olduğumuzu, diğer ayağında malum zatın olduğu söyleniyor... Şehir Üniversitesi'nin tahsisini başbakanlığım döneminde ben yaptım. Tahsisini ben yaptığım halde malum zat başbakan olunca bunu mülkiyet devrine dönüştürdü. Bu yapılamaz. Türkiye'de hiçbir üniversiteye tapu devri yoktur, olmamıştır. Bunlar dürüstlüğü hiç kimseye bırakmıyorlar. Hani bunlar dürüstü. Bu mülkiyet devrini yaparken yanında Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Feridun Bilgin var.”

Ardından bir başka gerçeği de gözler önüne seriyor;

“Bitmedi, bunlar Halk Bankası'nı da dolandırmaya çalışıyorlar. Halk Bankası'ndan kredi talebinde bulunuyorlar. Halk Bankası ciddi bir kredi veriyor. Maalesef bunlar, ödeme planında Halk Bankası'na ödemeleri yapmıyorlar. Halk Bankası da kendilerini sürekli uyarıyor. Şu anda borçları 417 milyon noktasında. Burayı tahsis etmemiz bunlara önem verdiğimizin ifadesiydi. Çok değerli bir yer 2,5 milyon gibi.”

Bu konuşma halka kimin ne olduğunu ve arkadaki destekçilerinin kim olduğunu göstermesi babından önem ihtiva eder. Bazılarının neden bulundukları mevkilerde kalmalarının uygun olmadığını da çok çarpıcı biçimde açıklar niteliktedir. Ayrıca, bu kişilerin ne gibi niyetlerle muhalif oldukları konusundaki fikirlerimize de güçlendirecek olan delillerdir.

Gerçeklerin ortaya çıkması suiniyette olanları rahatsız etmiştir elbet. Bunlardan biri dayanamayıp diğerlerinin de sözcülüğünü üstlenerek tepki verdi ya da verdirildi. Kendi adına konuşmayıp başkalarını memur etme alışkanlığı olan zat da “Çık bir şeyler söyle. Bak ben sana kol kanat gerdim, ricacı oldum. Şimdi bu leke bana da bulaştı…” demiş olmalı. Ünkü Sayın Başkanımızın açıklamasında onun da adı geçiyor;

“Bizim halef selef olduğumuz cumhurbaşkanı aradı. Siz bunu halledersiniz dedi. Kendisine dedim ki temenni ederdim ki siz benim yerimde olun. Geçmişte bankaların nasıl battığını biliyoruz. Bizim dönemimizde bankaların hiçbiri kasayı boşaltmadı biz de kasayı boşaltamayız.”

Sayın Başkanımız durumu daha iyi açıklayan şu sözleri de söylüyor:

“Buranın hamisi Marmara Üniversitesidir. Marmara Üniversitesi borçları ödesin diyorlar. YÖK de diyor ki siz de mütevelliyi bırakın. Onu da yapmıyorlar. Kardeşlerim tezgâh başka. Biz ne oradaki öğrencilerimizin ne de akademisyenlerin düşmanıyız. Hiçbir vakıf üniversitesinde bunların yaptığı gibi bir uygulama yok. Burada adeta Halkbank'ın dolandırılması söz konusu.”

Malumunuz özel üniversitelerin mütevelli ve kurucuları maaş alırlar. Bu maaşlar onlar öldükten sonra da ailenin diğer fertlerine rücu eder. Yani sülale boyu bir gelir garanti edilmiş olur. Esasen bu kaide malını mülkünü vakfeden kişinin ve ailesinin yaptığı bu hayır işi karşısında bir geliri garanti etmek amacıyla konulmuşsa da bu durum tüm varlığını o vakfa adamak yerine başka varlıklar üzerinden vakıf kurup böyle bir üniversite açanlar için farklıdır. Onlar böylelikle bir rant elde etmiş olurlar. Burada amaç öz malını mülkünü hayra vakfetmek yerine bir geliri soylar boyu garanti altına almaktır. Bu da bize işin ehemmiyetini ve rantın büyüklüğünü gayet iyi açıklar.

Tabii ki Davutoğlu’nun yanı sıra taifesi ile destekçileri de bu durumun ifşa edilmiş olmasının ardından çok büyük bir rahatsızlık duymuşlardır. İşte Davutoğlu’nun çıkıp da bir açıklama yapma gereği buradan hâsıl olmuştur. Ne var ki Davutoğlu sadece açıklama yapmakla kalmamış aynı zamanda saldırma gereği de hissetmiştir. Saldıracak bir şey bulamadığı için de hem nalına hem mıhına kabilinden bir şeyler söyleme gayretine girmiştir;

“En temel nezaket kurallarına dahi uymayan bu üsluba rağmen Halk Bankası konusunda açılan tartışmayı anlamlı buluyorum. Bugün bir milat olmalıdır. Çağrım açıktır: Madem ki bu ülkeye hizmetten gayrı hiç bir hedef gütmemiş ve bütün bir ömrünü buna adamış bir başbakana ‘dolandırıcılık’ iftirasında bulunulmuştur, o zaman şu anda görev yapanlar da dâhil olmak üzere yaşayan bütün Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar ve özelleştirme yüksek kurulunda görev yapmış yetkililerin ve onların birinci ve ikinci derece hısımlarının ve akrabalarının mal varlıklarını ve bu varlıklardaki değişimi, bu kişilerin siyasete girdikleri/devlet görevi üstlendikleri günden bugüne kadar araştırmak ve soruşturmak üzere TBMM’nde gerekli komisyonlar oluşturulmalı ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği veçhile yetimlerin hakları son kuruşuna kadar korunmalıdır.”

Yani özetle “Bana saldırıp rant elde ettiğimi söylediniz ben de sizi rahatsız edecek şeyler söyleyeyim.” İyi hoş da Ahmet Davutoğlu’nun hiç hesaba katmadığı bir nokta var. Sayın Başkanımız çiğ yemediği için karnı ağrımayacaktır ve tehditlerden de hiç ama hiç hazzetmez.

Davutoğlu’nun burada yapması gereken tek şey var. Madem buradan bir gelir elde etme amacı yok, madem aile fertlerine de bu geliri bırakmayacağını söylüyor, devretsin bu üniversiteyi gerçek hamisi olan Marmara Üniversitesine olsun bitsin. Ne yani, Marmara Üniversitesi bilim yapamıyor mu?

Ancak, O bunu yapmak yerine malum diğerleri gibi algı oluşturma peşinde koşuyor ve halkın kafasında soru işaretleri ortaya çıkartmak için çeşitli laflar etme yoluna sapıyor. Ayni Paganlar ve onların yardakçılarının yaptığı gibi. Ne dersiniz, acaba bunların hepsi aynı yerden mi yönlendiriliyor acaba?

Bir sorum daha var “selef” neden hâlâ sessiz?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.