SON DAKİKA
Hava Durumu

Ahlak hayata anlam katar

Yazının Giriş Tarihi: 06.10.2018 21:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.10.2018 21:00
ABD 2003’te Irak’ı işgal ettikten sonra zorla kabul ettirdiği Anayasaya göre Irak Cumhurbaşkanı Kürt nüfustan, Başbakan Şii Arap nüfustan, Meclis Başkanı ise Sünni Arap nüfustan seçilecekti. Arapları tek bir halk olarak kabul etmeyerek mezheplerine göre iki ayrı parça olarak tasarlayan ABD, kendi siyaseti için Kürtleri mezheplerine göre değil etnik yapılarına göre tek bir halk kabul edip Anayasa’yı da ona göre ayarlamıştı. Ülkede Cumhurbaşkanı mutlaka Kürtlerden seçilecekti.

Kürtler de eskiden beri (biraz da aşiret yapılarının etkisiyle) iki siyasi parti etrafında örgütlenmişti. Süleymaniye çevresinde Celal Talabani liderliğinde KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) Erbil-Zaho-Dohuk çevresinde ise Barzani liderliğinde KDP (Kürdistan Demokrat Partisi). Sonradan yine Süleymaniye merkezli bir GORAN hareketi (ya da partisi) ortaya çıkmıştı. Ancak Goran’ın geleceği henüz belli değil.

Talabani ve partisi Komünist-Sosyalist görüşleri benimsemişti. ABD ve İran ile gizli şaibeli ilişkileri ile tanınmıştı. Eylül 2017’de Irak ordusunun Kerkük’e yöneldiği esnada (İran’ın isteği ile) Kerkük’ü boşalttığı ve dolayısı ile orayı savunulamaz duruma düşürdüğü KDP tarafından iddia edilmişti. Geçmiş dönemlerde de KYB ve lideri Talabani’nin benzer davranışları tekrarladığı sürekli haber olmuştu.

Kürdistan bölgesinin yönetiminde kalmayı tercih eden Barzani’nin de desteği ile işgalden sonra Irak’ın iki cumhurbaşkanı Celal Talabani ve Fuat Masum KYB’den seçilmişti. Kerkük’ün Irak birlikleri tarafından geri alınması ile KYB ve KDP arasındaki ilişkiler yeniden tamir edilemez şekilde bozulmuştu. Kürt bölgesi seçimlerinde KDP her zaman çoğunluğu elde ettiğinden muhtemelen bu seçim sonuçlarını da dikkate alarak artık Irak’ın üçüncü cumhurbaşkanının KYB’den değil KDP’den seçilmesini savunarak Fuat Hüseyin’i aday gösterirken, buna karşılık KYB ise Behrem Salih’i aday gösterdi.

İki Ekim 2018’de Irak meclisinde yapılan seçimlerde KDP’li Fuat Hüseyin 89 oy, KYB’li behrem Salih ise 165 oy aldı. Böylece ikinci turda Behrem Salih Irak’ın üçüncü Kürt Cumhurbaşkanı seçilmiş oldu. Behrem Salih, 1960 Süleymaniye doğumlu, 1983’te İngiltere’nin Cardif Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu, sosyalist görüşleri ile tanınan birisidir.

Halen Irak’ı ortaklaşa işgalleri altında tutan ABD ve İran’ın Behrem Salih’in seçilmesinden yana oldukları da haber oldu. Aksi halde zaten seçilemezdi. ABD’nin kendi siyaseti için kullanabileceği herkesle iş tuttuğu, bunun için din, iman, mezhep, ırk, ideoloji gibi hiçbir ayırım gözetmediği bilinmektedir. ABD’nin bu tutumu zaten onun pragmatist siyaseti diye de meşhur olmuştur.

İran ise İslam ilkelerine göre bir siyaset takip ettiği ABD ve İsrail ile örtülü bir savaş yürüttüğü iddialarına karşılık, ABD ile ortaklaşa bir sosyalist adaya destek olmaktan kaçınmamıştır. İran çizgisinde ve renginde bir din anlayışına sahip olmasa da KDP rakibi KYB’ye göre sola mesafeli ve göreli olarak dindar bir anlayışın sahibidir. Dışarıdan yüzeysel bir bakış ile adında İslam Cumhuriyeti yazan İran’ın KDP’ye daha yakın olması dururken, üstelik savaş halinde olduğu ABD’nin gizli açık desteğini alan sosyalist aday Behrem Salih’e destek olması önemli bir çelişki olarak ortada durmaktadır. Aslında bu olay bir kere daha göstermiştir ki İran’ın herhangi bir siyasi tercihinde İslam öncelikli, belirleyici bir durumda değildir. Ortağı ABD gibi pragmatist bir siyaseti tercih etmektedir.

Irak nüfusu içinde Kürtler, kendi iddialarına göre % 20, Arap ve Türkmen kaynaklarına göre ise % 10 ile 15 aralığındadırlar. Buna karşılık ABD işgal anayasası nüfusun % 10 veya 20’sini oluşturan azınlığa cumhurbaşkanlığının verilmesini şart koşmuştur. Üstelik Kürtlerin kahir ekseriyeti Irak’tan ayrılmayı, Kürdistan bölgesinin bağımsızlığını istemektedir. Eylül 2017’de bunun için yapılan referandum sonucunda da Kürtlerin % 92’sinin bağımsızlığı tercih ettiği ilan edilmişti.

Referandum sonuçlarına bakıldığında Kürtler Irak’tan bağımsızlığı istemektedir. Buna rağmen ayrılmak istedikleri Irak’ın cumhurbaşkanlığını istemekte bir sakınca görmedikleri gibi bunun için kendi aralarında da kıya sıya bir rekabet yaşamışlardır. Bu tutumun ahlaken sorunlu olduğu açıktır. Bir ilkesizlik örneğidir. Madem Irak’tan ayrılmayı istiyorsunuz o halde Irak’ın cumhurbaşkanlığı için niye İran ve ABD desteği ile yarışmaktasınız? Oysa ahlak herkese her zaman lazımdır. Ahlak hayata anlam kattığı gibi toplumları, partileri de güvenilir eden yegane unsurdur. Ahlakı hep karşı taraftan beklemek tarifsiz bir sefalet örneğidir.

Arap ve Kürt nüfus dışında kalanları mesela Türkmenleri yok sayan Irak Anayasası ile ABD, bir yandan Irak’ı etnisite diğer yandan da mezhep esaslı olarak lime lime bölmüştür. Irak’ın bu haliyle kendi içinde birliği sağlaması bile bir hayaldir. Aynı ABD Türkmenleri (dolayısı ile Türkiye’yi de) bu anayasa ile cezalandırmıştır. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de bazı çevreler 1 Mart 2003 tezkeresine karşı çıkmış olmaları ile hala övünmektedirler
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.