MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Terörist başı, terörün bittiğini, PKK'nın lağvedildiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse, haydi DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin, ak koyun kara koyun ortaya çıksın, umut hakkından da istifade etsin. Sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım." dedi. Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye Cumhuriyeti'nin yüz yılının geride kaldığını, yeni bir yüzyıla girildiğini ifade ederek, geçen zamanı ve değişen şartları esas alarak, onca yıldır tebarüz ettikleri tecrübeler ışığında Cumhuriyet'in yeni yüzyılını heba ve israf etmemek için bütün imkanlarla çalışmanın, gelecek nesillere muasır ve müreffeh bir Türkiye'yi miras bırakmanın kararlılığında olduklarını söyledi.
Teklemeye, tembelliğe, tenakuza, tehire, takatten düşmeye hakları olmadığının bilincinde olduklarını belirten Bahçeli, muteber, muzaffer ve mutemet bir siyaset anlayışıyla geleceğin vizyonunu çizmenin bihakkın hevesinde olduklarını kaydetti. Bahçeli, "Eğer vizyon, geleceği resmetmek, ufuk ötesini görebilmek, uzak veya yakın muhtemel gelişmelerle ilgili öngörü sahibi olabilmek ise biz bunu Allah'ın inayetiyle başarmanın hedefindeyiz. Elbette hiçbir soruya kolay cevaplar aramıyoruz. Elbette herhangi bir kolaycı yaklaşım peşinde de koşmuyoruz. 'Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben' iradesinden hiç taviz vermiyoruz. 'Her şeyden önce Türkiye' demekten asla vazgeçmiyoruz." diye konuştu.
Mehmet Akif Ersoy'un, "Bir damar patlamaya görsün sel götürür memleketi, yoksa göstermeye Rabb'im o elim akıbeti" ifadesini anımsatan Bahçeli, mücadelelerinin damarın patlamaması amacına matuf olduğunu ifade etti. Bahçeli, günübirlik siyasi hesap ve mevzi kazanımlar arayışında olmadıklarını, milletin huzuru, refahı ve güvenliğinin her şeyden önce geldiğinin altını çizerek, "Çünkü milletimiz huzursuz ve memnuniyetsizse geleceğe umutla bakamayacağımızın farkındayız." dedi.
"MİLLETİN HİÇBİR FERDİNİ AYIRMIYOR, AYRIŞTIRMIYOR, ÖTEKİ GÖRMÜYORUM"
Çoğaldıkça değeri artan tek şeyin akıl olduğunu belirten Bahçeli, şu değerlendirmede bulundu: "Ortak aklı çalıştıramamış, ortak payda kuramamış, ortak bir geçmişten gelseler bile ortak bir geleceğin rotasına girmemiş ya da girememiş toplumların çözülüp dağılmaları muhtemel değil, mukadder bir neticedir. Tarih bu konuda pek çok ibretlik olaya sahne ve şahittir. Talih ve tesadüflerin ikramıyla değil, aklın rehberliğinde milli ve manevi tasavvur ve tefekkür atılımlarıyla zorlu etaplar aşılacak, mütecaviz direniş mevzileri aşınacaktır. Bunu birlikte yapmaktan, beraberce başarmaktan inatla kaçmak ve kaçınmak, uyarıyorum ki, felaketlere davetiye çıkarmak demektir. Cansız bir vatan, kansız bir millet, takatsiz bir devlet, sahipsiz bir bayrak düşü kuranlara, bu maksatla beşinci kol faaliyeti içinde olanlara kabus yaşatmak, alayının heveslerini kursaklarında bırakmak hepimizin sorumluluğudur. Lütfen dikkat buyurunuz, 'hepimiz' diyorum, nitekim milletin hiçbir ferdini, anasının dili, kökeni ve yöresi ne olursa olsun hiç kimseyi ayırmıyor, ayrıştırmıyor, öteki görmüyorum."
"ZAMAN TÜRK VE TÜRKİYE YÜZYILI ZAMANIDIR"
Bahçeli, 1839'dan 2024'e kadar geçen 185 yıl içinde, "Tanzimat, Islahat, Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" olmak üzere 6 dönüm noktası, Türkiye Cumhuriyeti'nin yüz yıllık mazisinde de 3 stratejik evre bulunduğuna dikkati çekti. Bahçeli, 29 Ekim 2023'ten 29 Ekim 2123'e kadar geçecek olan yüz yıllık zaman diliminde altı çizilmesi gereken tarihi eşiklere ilişkin şunları söyledi: "İlk olarak, 2053 İstanbul'un fethinin 600'üncü yıl dönümüdür. Hedefimiz, bu tarihte 'Süper Güç Türkiye'nin tezahür etmesidir. İkinci olarak 2071 Malazgirt Zaferi'nin 1000. yıl dönümüdür. Hedefimiz, fetih mirasının Türk devriyle eklemlenmesi, Türk-İslam coğrafyalarında birliğin ve beraberliğin sınırlardan taşarak çınarlaşmasıdır. Üçüncü olarak, 2077 Anadolu'da kurulan ilk Türk devletinin 1000. yıl dönümüdür. Anadolu Selçuklu Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne ulaşan bin yıllık devlet müktesebatının gelecek bin yıllara ulaşması hususunda 2077 kilit mahiyettedir. Dördüncü olarak 9 Temmuz 2118 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne resmen geçişin yüzüncü yıl dönümüdür. Sistem sorunlarından tamamen kurtulmuş, halk iradesinin ivmesiyle kurumsallaşıp köklü birikime dayanmış, aynı zamanda dünya çapında örnek gösterilen yönetim hayatımızla Türkiye Cumhuriyeti ve gelecek nesiller çok daha huzurlu, çok daha güvenli, çok daha rahat bir hale geleceklerdir. Beşinci olarak da 29 Ekim 2123'tür ki, bu tarih Cumhuriyet'in 200. yıl dönümüdür."
"SÖZÜMÜN ARKASINDAYIM VE TEKLİFİMDE ISRARLIYIM"
Bahçeli, Türk milletinin tarihin hiçbir döneminde asimilasyoncu olmadığını, yaratılanın Yaradan'dan ötürü sevildiğini ve saygı duyulduğunu kaydetti. "Peki tarihin tekerrürüne hizmet etmek varken, milli beraberlik ve kardeşlik mirasını yağmalamak için kuyruğa girenlere göz yummak akıl karı mıdır?" diye soran Bahçeli, şöyle devam etti: "'Başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz' sözünün zamana uygun başka tür ve türevini duymak varken, hala neyle oyalanıyoruz? Tarihin akış istikametinin tersine kürek çekenler nereye ve hangi çevrelerin namı hesabına faaliyet gösteriyor? Çekildiğimiz tüm coğrafyalar çatışma ve çalkantılarla boğuşurken, içimizi karıştırmaya, milli birliğimizi karartmaya niyet eden iç ve dış ihanetin çıbanbaşlarını nasıl yok sayalım? Bu vebale nasıl ortak olalım? Ne diyelim? Basiretimiz bağlandı mı diyelim? Duymadık, bilmedik, görmedik bahanelerini mi sıralayalım? Türk'ü Kürd'e, Kürd'ü Türk'e kırdırmaya, milleti etnik kabilelere ayırmaya, Anadolu'yu mozaik cehennemine dönüştürmek için fırsat kollayan alçaklara sesimiz çıkmasın mı? Geleceğimizi rehin mi bırakalım? Bağımsızlığımızın çiğnenmesine tepkisiz mi kalalım? Gözünü kulağını yarın yapılacak ABD başkanlık seçimine çevirenler, yeni başkanın kim olacağıyla ilgili toto oynayanlar, acaba nasıl çıkar devşiririz çetelesi tutanlar, alacakları emperyalist suflelerle, hibe edilecek zalim senaryolarla Türk milletinin ve Türk devletinin hakimiyet sınırlarını gevşetmek için pusuya yatanlar unutmasınlar ki, en büyük gücümüz çelik gibi sağlam milli birliğimizdir, bu birliği yıkıp geçmeyi amaçlayanların sonu da yalnızca mezarlıktır. Geçen hafta açıkladım, herkes konuştu, daha da konuşuyorlar. Tekrar söylüyorum, Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda terörün kökü kazınacaktır. Kürt kardeşlerimizle tek yüreğiz, bölücü teröre karşı aynı cephedeyiz. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan terörist başı, terörün bittiğini, PKK'nın lağvedildiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse, haydi DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin, ak koyun kara koyun ortaya çıksın, umut hakkından da istifade etsin. Sözümün arkasındayım ve teklifimde ısrarlıyım."
"KARDEŞLİK VE SEVGİ TAŞIYORUZ"
Bahçeli, tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça, statüko delindikçe, insanlar birbirine dürüst davrandıkça, içlerinden geçeni özgürce söyledikçe, bir anlaşma ve mutabakat noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemenin daha kolay olduğunu ifade etti. Anlaşmazlıkların çözümünün milli nitelikli kapsayıcı bir düşünce biçimi oluşturmaktan, sorunlara başka türlü bakmaktan, yapıcı, sahici, olgun ve ikna edici tavır almaktan geçtiğini vurgulayan Bahçeli, "Karmaşa çoğaldıkça, kıvrılıp içinden geçebileceğimiz çatlaklar da çoğalacaktır. İnancım odur ki, çekilen kahırlardan nice lütuflar doğacaktır. Türk ve Türkiye Yüzyılına açılan kapıları sürgülemek isteyenlere toplu vuran yürekler marifetince engel olmalıyız. Yeni yüzyılda, yeni Türkiye ortamında, yeni hayat ve yeni siyaset çerçevesinde, tarihin taşlarını milli gayeyle, insanlarımızın tırmanmak istedikleri mertebelere çıkaracak yolları inşa etmek için döşemeliyiz. İnsanımızın yüreğini bilmezsek, sözcüklerimizi yerleştiremeyiz. Biz her insanımızın yüreğini bilmekle kalmıyor, yürekten yüreğe dostluk, kardeşlik ve sevgi taşıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, kemikleşmiş ve köhnemiş zihniyetlerin inatçılığının muhabbet ve hürmet duygularıyla kırılması gerektiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Öz güvenimizi gölgeleyen ürkekliği bir kenara atarak, mevcut sorunlarımıza kesin çözümler getirmek maksadıyla geçmişle günümüz arasında temas noktaları bulmalıyız. Yaşanan olayları aynı anda bir mikroskop, bir de teleskop merceği altına yatırarak hem hayatın en kritik yanlarına ışık düşüren ayrıntıları seçmek, hem de büyük ölçekli sorunları uzaktan incelemek gerekmektedir. Böylelikle sanıldığından daha fazla alternatifle karşılaşmamız mümkündür. Peşin hükümlere sırt dönüp aklın ve vicdanın sesine kulak vermeliyiz. Çatışmaya ve yok etmeye değil, anlamaya ve bir arada yaşamaya dönük bir strateji geliştirmekten ve bu suretle inisiyatif üstlenmekten çekinmemeliyiz. Politik düzeydeki bir hatayı strateji düzeltemez, stratejik düzeydeki yanlışı taktik adımlar tamir edemez."
Bahçeli, dünya politikasının esaslarının görülebilen geleceğin güç odaklarına, bunların coğrafi konumlarına, imkan ve yeteneklerine, hedef ve niyetlerine göre belirlendiğini vurguladı. Bütün stratejik ve politik değerlendirmelerin tehdit algılarının düzeyiyle alakalı olduğuna işaret eden Bahçeli, "Coğrafya tehditlerin son aşamasıdır. Türkiye'miz, küresel güçlerin politik amaçlarının güzergahı, yol kavşağı, bazen hedefi, bazen de hareket noktası üzerindedir." dedi. Üzerinde yaşanılan coğrafyanın asırlardan beri savaşların çekim merkezi olduğunu ifade eden Bahçeli, "Çok yönlü, çok seçenekli, uzun dönemli ve kademelendirilmiş politikalarla vatanı müdafaa etmeliyiz." diye konuştu.
"KÜRT KARDEŞLERİMİZLE ARAMIZA HİÇBİR MİHRAK GİREMEZ"
Bahçeli, şunları söyledi: "Türkiye'nin, bölge ve dünya güçlerinin politikalarının düğümlendiği ve çözüldüğü jeopolitik konumda bulunmasından dolayı, bilhassa Orta Doğu'daki çetin atmosferi de hesaba katarak tehlikelerin arttığını, etrafımızın sarıldığını görmek, buna göre tedbir almak ertelenemez müşterek bir görevimizdir. Devletin bekası, milletin refahı, vatanın ferahı için dürüst, cesur, kucaklayıcı hamlelere ihtiyaç vardır. Özün kabuk tarafından esir alınmasına, mananın yerine boş lafların geçmesine, fiktif yaklaşımların anlık hırslarla öne çıkmasına tamam demek milli geleceğimizi riske atmakla eş değerdir. Analitik, ahlaki, akli ve empatik kavrayışla, basiretsiz ve isabetsiz telkinlere, yuvarlak ve yıkıcı ifadelere, olay ve olgularla bağdaşmayan aşırı isteklere kapalı durarak bin yıllık kardeşliğimizi pekiştirmeliyiz. Yeni oyuncuların, değişen dengelerin, yükselen güçlerin, karmaşıklaşan ve kaos üreten bölgesel ve küresel denklemin orta yerinde Türkiye'yi fırtınalardan muhafaza etmek boynumuzun borcudur. Hamdolsun, nice saldırı ve sarsıntılara rağmen Türk milletinin tesanüt ve vahdeti bugüne kadar kırılamamış, bundan sonra da kırılamayacaktır.
Türk milletinin vedanamesini yazmak ve ilan etmek için çevremizde hazırlık içinde olanlara aynı safta toplanarak cevap vermek milli namus meselesidir. Sefaletin doruk noktası bir başkasının iradesine bağımlı olmaktır. Milletimiz esaret ve bağımlılığı tarih boyunca reddetmiştir. Kürtlerle kucaklaşma asıldır, terörle mücadele esastır, silahlı eşkıyayı temizlemek kaçınılmazdır, siyasette uzlaşmak ortak yararımızadır. Kürt kardeşlerimizle aramıza hiçbir mihrak giremez. Kürt kardeşlerimizi Türk milletinden ayrıştırmaya hiçbir şerefsizin eylem ve provokasyonu kafi gelemez."
TUSAŞ'a yönelik terör saldırısını anımsatan Bahçeli, "23 Ekim TUSAŞ saldırısı, Türkiye'ye yapılmıştır. 23 Ekim TUSAŞ saldırısı, Türk milletini hedef almıştır." dedi. Rahmet ve minnetle anılan beş şehidin ve ikisi ağır 19 yaralının acısı ve hüznünün Hakkari'den Edirne'ye, Şırnak'tan Balıkesir'e, Mardin'den İzmir'e ülkenin tamamına çöktüğünü ve herkesi sarstığını belirten Bahçeli, şunları kaydetti: "Teröre tolerans sıfırdır, terör örgütünün ürediği neresi varsa orası meşru hedeftir. Kürtler başka, terör örgütü başkadır. İkisini birbirine karıştırmak en vahim cinayet, ülkemize ve milletimize yapılacak en şedit kötülüktür. Kürtler kardeşimizdir, milletimizin eşit ve onurlu mensuplarıdır, terör örgütü ise Türkiye düşmanlarının taşeronu, hunhar maşası, silah tutan kuklasıdır. DEM Parti de kararını derhal netleştirmeli, silahla-siyaset arasında gelgitli tutumundan uzaklaşmalı, nerede durduğunu, terörle arasına kalın duvarlar örüp örmeyeceği muammasını açıklığa kavuşturmalıdır. Kahramankazan'a kadar gelerek TUSAŞ'a sızan caniler, bu hainlerin destekçileri ve kiralık bölücü terör örgütü 85 milyon Türk vatandaşının iki cihan düşmanıdır. Hiç kimse karnından konuşmasın, hamaset çukuruna saplanmasın, sahte efelenmelere sapmasın. Bunlar kurusıkı atmasın, palavra anlatmasın, ederinin ve ciğerinin kaç okka olduğunu çok iyi bildiklerimiz fason meydan okumalara hiç mi hiç heves etmesin. Beyler, siz giderken biz geliyorduk, hangi ara bu denli mankurtlaştınız? Bize milliyetçilik dersi vermeye cüret edenlerin, ganimet avında ansızın av olacaklarını, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan mahrum kalacaklarını hafıza kayıtlarından çıkarmamaları tavsiyemdir. Bizimle vatanseverlik hususunda tartıya çıkmaya yüzleri olmayanların, düne kadar altılı masada kimlerle nasıl canciğer kuzu sarması halde bulunduklarını, işbirliği yaparak nasıl DEM'lendiklerini, PKK'ya nasıl selam saldıklarını unuttuğumuz mu sanılıyor? Öcalan İmralı'da yatıyor, fakat DEM Grubu'nda 57 Öcalan gölgesinin ayakta olduğunu niye görmüyorsunuz? Neden itiraf edemiyorsunuz? Cesetlerinin çiğnenmesinden bahseden aslan parçaları, bunlar bozkurt değil, aslan da olmaya niyetleri yok. Başka bir şey olmaya hevesliler. 1965 yılından bugüne kadar, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ters bakan 339 bölücü milletvekilinin Meclis çatısı altında görev aldığını size nasıl anlatalım? Bu sarih gerçeği daha nasıl açıklayalım?"
"BU NE YAMAN BİR ÇELİŞKİDİR?"
TBMM'nin, milli iradenin tecelligahı ve adresinin belli olduğunu belirten Bahçeli, şöyle devam etti: "TBMM, gazidir, Türk milletinin kalbidir. Peki İmralı adası neresidir? Nereye bağlıdır? Hangi ülkenin toprağıdır? Bir de şöyle sorayım, İmralı adası Türk toprağı değil midir? Bu adadan vazgeçildi de bizim mi haberimiz olmadı? Basit bir akıl yürütmesiyle bazı siyasetçilerin eğer varsa düşünme melekelerini harekete geçirmelerini tavsiye ediyorum. Terörist başının, Türkiye Büyük Millet Meclisi DEM Parti grubuna gelmesine itiraz ediliyor da İmralı'da kalmasına niye tepki gösterilmiyor? Bu ne yaman bir çelişkidir? Bu nasıl bir izan eksikliğidir? TBMM ile İmralı adasını egemenlik ölçeğinde ayırmak iflah olmaz bir ahmaklıktır. Terörist başının tecridi kalkarsa, DEM Parti grubunda bölücü terör örgütünün eylemsel, pratiksel, amaçsal ve araçsal olarak bittiğini ve sonlandığını açıklamasından şimdiden rahatsızlık duyanlar, terörden geçinen, kandan nemalanan köksüzlerden başkası olmaz, olamaz.
Ceset edebiyatı yapanlar, eğer kendilerine güveniyorlarsa, buyursunlar terörle mücadele maksadıyla Mehmetlerimizin yanına gitsinler, dağın başında nöbete girsinler, o zaman göreyim alayının ense tıraşını. Cesedini ezmedikten sonra Meclis'e gelemezmiş. Diyorlar ki; 'yeni anayasa hazırlık süreci için tahkimat yapıyormuşuz', diyorlar ki; Sayın Cumhurbaşkanı'mızı bir kez daha seçtirmek için yol arıyormuşuz. Bizim evvela hedefimiz yeni yüzyılda terör kamburundan kurtulmaktır. Huzurlu ve mutlu bir millet varlığını temin etmektir. Aklında hala soru işareti olanlar varsa, son tahlilde diyeceğim de şudur; Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Ne yapacağız CHP'nin içinde cumhurbaşkanı adayı için 4 yıl varken adam mı arayacağız? Birbirleriyle huzura kavuşamayanlar, birbirleriyle bir arada yaşayamayanlar Türkiye'nin ayrımcılığını nasıl giderecek, nasıl bir arada yaşayacak. Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık, siyasette istikrar, Türkiye Yüzyılı'nın inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle ve birikimiyle bize göre tek seçenektir."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "CHP Genel Başkanı şaşırmış, su kaynatmıştır. Buradan bakınca CHP ile DEM Parti'yi ayırt etmekte çok zorlandığımızı, hatta CHP ile PKK'yı birbirine karıştırdığımızı söylemek abartılı bir iddia olmayacaktır." dedi. Bahçeli, Tanzimat'ın ertesinde başlayan Kürtçülük propagandasının, Türk milletini tesiri altına hemen alamadığını ancak tıpkı bugünkü gibi bölücülükten ve bölünmeden fayda uman ihanet yanaşmalarının meseleyi istismar etmekten de geri durmadıklarını söyledi. "Sözde Kürt sorunu, insani bir yaklaşım açısından değil, dün Osmanlı İmparatorluğu'nu bugün de Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalamak gayesiyle gündeme getirilmiş sipariş bir projedir." diyen Bahçeli, yaklaşık 1,5 asırlık bir mazisi olan sözde "Kürt sorununun", Mezopotamya petrol sahasını ele geçirmeye odaklanmış sömürgeci anlayışın, Türkiye ile Rusya arasında kurmayı planladığı tampon devletin maskesi olarak üretildiğini belirtti.
Sözde "Kürt sorunu" etrafında buluşanların önce tarih şuurundan, sonra da milli vicdandan çok uzağa savrulanlar olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti: "Aslında olmayan bir sorunu varmış gibi göstermek, daha başlangıç aşamasında çürük bir zemine basıldığının işaretidir. Kürt kardeşlerim, ayrı etnik topluluk olmayıp, Türk milli dokusunun asıl ve temel unsurlarındandır. Farklılık üzerine kurulan politikaların, ayrımcılığın ve ikinci sınıf vatandaşlık tanımının kundağı olduğu iyi bilinmelidir. Muhalefetin ve bölücü zihniyetin, bu eksende ürettiği laçkalaşmış ve marazileşmiş yuvarlak çözüm önerileri mahut bariz gerçeği asla değiştirmeyecektir. Biz beraberce yurdumuza alçakları uğratmadık; hayasız akınlara gövdemizi siper ettik; istiklal uğrunda, namus yolunda beraberce can verdik. Topraklarımızın bağında, bahçesinde; vatanımızın suyunda, yokuşunda; insanımızın gözyaşlarında ve dualarında beraberce bulunduk; şahlanıp köpüren nehirlerimizde kanlarımız karışarak aktı; aynı tende can, aynı tarihte şan, aynı kültürde kardeş olduk."
Bin yıldan beri bir arada yaşayan ve geniş bir coğrafi bölgeye yayılan kardeşler arasında mahalli şartlardan kaynaklı çeşitlilikler bulunmasının doğal olduğunu dile getiren Bahçeli, "Bu durum, sosyolojik ve kültürel değişimler sonucunda belirginlik kazanmıştır. Vaki işbu gerçeği anlamakta direnen emperyalizmin şu anki uşakları; Kürt kimliği, anayasal statü, özerklik, federasyon, ana dilde eğitim ve savunma hakkı konularında ortalığı ayağa kaldırmaktadır." diye konuştu. Tüm bunların açıkça Türkiye'yi, Türk milletini ve Türk vatanını bölmeye ve parçalamaya dönük hamleler olduğunun altını çizen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tüm taraflara söylemek isterim ki Türkiye'de Kürt sorunu yoktur. Tarihsel süreç içinde Türk milleti üzerinde oynanan oyunlar ve bölücülük kalkışması vardır. Sözde Kürt sorunu kanlı emperyalistlerin tuzağıdır, sözde Kürt sorunu bölücü terörün hain ve kanlı eylemlerini sakladığı ihanet kılıfıdır. Küresel emperyalizmin hiç değişmeyen stratejisi, karşısındaki güçleri dıştan kuşatmak, sanal sorun alanlarını genişleterek içten çökertmektir. Türk milleti halklar koalisyonu, etnik kökenler mecmuu değildir. Türk milleti uçurum gibi derinleşen farklılıkların geçici ittifakıyla kurulmuş yığın veya gevşek topluluk asla olmamıştır. Sorun yaygarası koparanlar, en başta Kürt kardeşlerimizin canı ve varlığı üzerinde pazarlık yapan namertlerdir."
"Kürt Kardeşlerim Oynanan Oyunları Artık Görmelidir"
MHP lideri Bahçeli, partisinin, Kürtleri problem olarak görenlere izin vermeyeceğini ve müsamaha göstermeyeceğini; milletle yekvücut olarak ihanete mızrak gibi saplanmaktan da bir an olsun tereddüt etmeyeceğini vurgulayarak, ayrılmayacak kadar iç içe geçmiş bir millet yapısında, kimliklere göre tabakalar oluşturmak kadar şiddetli bir patlayıcının henüz keşfedilmediğine işaret etti.
"Ne var ki Kürt kardeşlerim oynanan oyunları artık görmelidir. Terör baronlarını hayal kırıklığına uğratmak, milli ve manevi vecibeleridir." ifadelerini kullanan Bahçeli, "Kardeşlik duygusu tek taraflı taşınacak bir bağ değildir. Bu, herkesin samimiyet ve sabırla sahiplenmesi gereken manevi ve tarihi bir yükümlülüktür. Bugüne kadar iş hayatından siyasete, bürokrasiden eğitime, ticaretten tarıma, spordan sanata hakkı yenen, hakkı gasbedilen Kürt kardeşim olmuş mudur? Şayet varsa onların sözcüsü olmaya, onların haklarını savunmaya her zaman hazırız ve buradayız." diye konuştu.
Bölücülüğün çıkmaz sokak, bin yıllık birliği yıkma emelinin ise hezimete uğramaya mahkum olduğunu söyleyen Bahçeli, Türk milletinin fitne ve fesat yuvalarını bağrından söküp atmaya muktedir olduğunu; gücünün, kendi kaderine bizzat yön vermeye her zaman yeteceğini belirtti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "sokakta bulunmadığını" vurgulayan Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin; ırk, dil, din ve mezhep farklılığına bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk milletinin eşit ve saygın fertleri olduğunun altını çizdi. Bahçeli, "Türk milletine yeni kimlik ve isim arayışları, yeni vatandaşlık icatları boş ve nafile teşebbüsler olarak kalmaya her zaman müstahaktır. Türk milleti varsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de ilelebet payidar kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve büyük Türk milletinin varlığına MHP ve Cumhur İttifakı fedakarca sahip çıkacaktır. Türkiye bizimdir, bu aziz vatan hepimizindir. Bunun için haykırarak diyoruz ki; çok yaşasın kardeşliğimiz, çok yaşasın milletimiz, var olsun devletimiz." değerlendirmelerinde bulundu. Devlet Bahçeli, Esenyurt, Halfeti, Batman ve Mardin belediyelerine yönelik görevlendirmelerin, demokrasinin ve milli iradenin inkarıyla ilişkili olmadığını; bu durumun, söz konusu belediye başkanlarının terör örgütüyle irtibat, iltisak ve illiyet bağlarından dolayı gerçekleştiğini söyledi. Türkiye'de hukukun üstünlüğünün havi ve hakim; yargı kararlarına riayet ve saygının ise mecburi olduğunun altını çizen Bahçeli, "Geçici olarak görevden uzaklaştırılan belediye başkanları hukuki süreçlerin sonuçlanmasını sabırla beklemelidirler. Adaletten ödün vermek ve yargı kararının hükümet eliyle icrasını savsaklamak hiç kimseye bir şey kazandırmayacaktır. Anayasa ve ilgili yasalar son derece açıktır." diye konuştu.