Alman Federal İstatistik Ofisi’nin (Destatis) verilerine göre, 2000’li yılların başlarında yılda yaklaşık 25.000 kişi Alzheimer ve diğer demans türleri nedeniyle hayatını kaybederken, bu rakam 2023 itibarıyla 50.000’in üzerine çıktı. Bu artış, sadece Almanya’da değil, tüm dünyada gözlemlenen yaşlanma sürecinin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Almanya’da Alzheimer hastalığındaki artışın en büyük nedenlerinden biri, ülkedeki yaşlı nüfus oranının hızla artması. 2024 itibarıyla, Almanya’da 65 yaş ve üzerindeki nüfusun toplam nüfusa oranı %22’ye ulaşmış durumda. Alzheimer genellikle yaşla birlikte ortaya çıktığı için bu demografik yapı, hastalığın yaygınlığını artırıyor.
Almanya’da ortalama yaşam süresi son 20 yılda önemli ölçüde artmış durumda. İnsanların daha uzun yaşaması, Alzheimer gibi yaşa bağlı hastalıkların daha yaygın hale gelmesine neden oluyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yaşam süresinin uzamasıyla birlikte nörodejeneratif hastalıklara yakalanma riskinin de arttığını belirtiyor. Alzheimer, 65 yaş üstü bireylerde daha sık görülürken, 85 yaş ve üzeri bireylerde bu oran dramatik şekilde yükseliyor.
Alzheimer hastalığının teşhisinde son yıllarda önemli gelişmeler kaydedildi. Teknolojinin ilerlemesi ve Alzheimer farkındalığının artması, hastalığın daha erken evrelerde teşhis edilmesini sağlıyor. Ancak bu durum, aynı zamanda istatistiklere daha fazla Alzheimer hastasının girmesine neden olarak ölüm oranlarındaki artışı açıklıyor. Alzheimer’s Disease International (ADI) verilerine göre, dünya genelinde teşhis konulmamış demans vakalarının oranı hâlâ yüksek olmasına rağmen, son yıllarda teşhis oranları önemli ölçüde artmıştır.
2021 yılında German Center for Neurodegenerative Diseases (DZNE) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, genetik yatkınlık Alzheimer hastalığının ortaya çıkmasında önemli bir faktör. Araştırmada, özellikle APOE-ε4 gen varyantına sahip kişilerin Alzheimer’a yakalanma riskinin, bu gene sahip olmayanlara göre iki kat daha fazla olduğu ortaya kondu. Bu da, genetik testlerin Alzheimer riski taşıyan bireylerin tespitinde önemini artırıyor.
Max Planck Institute for Human Cognitive and Brain Sciences tarafından yapılan başka bir araştırma, yaşam tarzının Alzheimer riskini büyük ölçüde etkilediğini gösterdi. Araştırma, sigara kullanımı, yüksek alkol tüketimi, yetersiz fiziksel aktivite ve sağlıksız beslenme gibi faktörlerin Alzheimer riskini artırdığını ortaya koydu. Aynı zamanda yüksek tansiyon, obezite ve diyabet gibi sağlık sorunlarının da Alzheimer ile ilişkili olduğu tespit edildi.
Alzheimer hastalığı, dünya genelinde tedavisi henüz bulunamamış bir nörodejeneratif hastalık olma özelliğini koruyor. Almanya’da bu hastalıkla mücadele etmek için araştırmalar sürerken, yeni tedavi yöntemleri ve ilaçlar geliştirilmekte. Ancak uzmanlar, Alzheimer’ın sadece ilaçlarla değil, yaşam tarzı değişiklikleri ve erken müdahaleyle kontrol altına alınabileceğini belirtiyorlar.
Almanya’daki birçok üniversite ve araştırma merkezi, Alzheimer tedavisine yönelik yeni ilaçlar üzerinde çalışıyor. Munich Ludwig Maximilian Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırma, beyin hücrelerini hasardan koruyan bazı proteinlerin Alzheimer’ı yavaşlatmada etkili olabileceğini gösterdi. Ancak bu tür tedavilerin etkili olması için erken teşhis büyük önem taşıyor.
Bilim insanları, Alzheimer’ın önlenmesi için özellikle fiziksel ve zihinsel aktivitelerin artırılmasını öneriyor. Berlin Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yürütülen bir çalışmada, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenmenin Alzheimer riskini %30 oranında azalttığı gözlemlendi. Aynı zamanda, sosyal aktivitelerin artırılması ve zihinsel egzersizlerin (bulmaca çözme, kitap okuma vb.) de beyin sağlığını koruyabileceği belirtiliyor.
(Sercan Uslubaş)