Çin, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olarak hem ithalat hem de ihracatta önemli bir rol oynuyor. Bu nedenle, burada yaşanan bir durgunluk tüm dünyada yankı buluyor.
Çin, dünyanın en büyük otomotiv pazarı olarak öne çıkarken, yavaşlamayla birlikte araç satışlarında ciddi düşüşler yaşanıyor. Örneğin, büyük otomotiv firmaları, Çin’deki talep daralması nedeniyle üretim kapasitelerini düşürmek zorunda kalırken, özellikle ABD ve Avrupa merkezli otomobil üreticileri, Çin pazarındaki kâr beklentilerini yeniden gözden geçiriyor.
Apple, Tesla ve Samsung gibi dev şirketler Çin’e yüksek oranda bağımlı durumda. Çin’deki tüketici harcamalarındaki düşüş, bu şirketlerin satışlarını etkiliyor. Örneğin, Apple’ın Çin pazarındaki akıllı telefon satışlarında yavaşlama yaşandığı ve bu nedenle şirketin Asya genelinde farklı pazarlara yöneldiği bildiriliyor. Diğer yandan, Tesla da Çin’deki araç talebinin düşmesi nedeniyle bazı üretim süreçlerini yeniden düzenlemeyi düşünüyor.
Çin, dünyanın en büyük ham madde ithalatçısı olduğu için bu alandaki yavaşlama küresel enerji ve madencilik devlerini de etkiliyor. Demir, çelik, alüminyum ve petrol gibi ham maddelere olan talebin azalması, enerji ve maden sektörlerindeki şirketlerin satışlarında düşüşe neden oluyor. Bu da şirketlerin Çin dışında yeni pazarlar aramasını gerektiriyor.
Lüks tüketim ürünleri pazarı da Çin’deki yavaşlamadan etkilenen bir diğer sektör. Özellikle, Louis Vuitton, Gucci ve Prada gibi markalar, Çin’deki tüketici harcamalarındaki düşüş nedeniyle satışlarının azaldığını bildiriyor. Çin’in genç ve üst gelir gruplarındaki tüketim alışkanlıklarının değişmesi, lüks sektördeki bu düşüşü hızlandıran etkenlerden biri olarak öne çıkıyor.
Çin’deki gayrimenkul sektörü, ekonomik büyümenin motorlarından biri olarak kabul ediliyordu, ancak son yıllarda sektör ciddi bir krizle karşı karşıya kaldı. Ülkedeki gayrimenkul devlerinin borç krizine girmesi, sektörün büyümesini yavaşlattı ve tüketici güvenini sarstı. Bu durum, yalnızca yerel şirketleri değil, aynı zamanda Çin’de büyük yatırımları olan uluslararası gayrimenkul firmalarını da etkiledi. Örneğin, ABD’li bazı gayrimenkul firmaları Çin’deki projelerini dondurmak veya yeniden yapılandırmak zorunda kaldı.
Ekonomistler, Çin piyasasındaki bu yavaşlamanın geçici olmayabileceğini, bu nedenle büyük şirketlerin Çin’e olan bağımlılıklarını azaltarak riskleri yönetmeleri gerektiğini belirtiyor. Çin, "ortak refah" gibi politikalarla ekonomik yapısında bazı değişikliklere giderken, özellikle yabancı şirketlerin burada kalıcı olabilmesi için stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor. Boston Consulting Group tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Çin’e bağımlı olan şirketlerin küresel çapta yeni pazar arayışlarına girmesi gerektiği belirtiliyor.
Çin pazarında yavaşlama yaşayan birçok şirket, Asya'nın farklı bölgeleri ve Hindistan gibi alternatif pazarlara yönelerek Çin’e olan bağımlılığı azaltmayı planlıyor. Özellikle Güneydoğu Asya ülkeleri, genç nüfusları ve artan tüketici harcamalarıyla dikkat çekiyor. Ayrıca, Hindistan pazarının genişlemesi, büyük şirketler için yeni fırsatlar sunuyor. Bu doğrultuda, büyük markalar Asya'nın diğer bölgelerine yönelik stratejik yatırımlar yapmaya başladı.
(Özkan Güngörmez)