Akciğer kanserinin yaygınlığının başlıca nedenleri arasında sigara kullanımı, hava kirliliği, pasif içicilik ve genetik yatkınlık yer alıyor. DSÖ, akciğer kanserine yol açan ölümlerin %85'inin sigara kullanımına bağlı olduğunu bildiriyor. Ancak son yıllarda hava kirliliği ve mesleki maruziyetler de önemli risk faktörleri olarak öne çıkıyor.
ABD Ulusal Kanser Enstitüsü’nün yayımladığı bir rapora göre, hava kirliliği partiküllerine uzun süreli maruziyet, akciğer kanseri riskini %30 oranında artırıyor. Ayrıca, özellikle asbest, radon gazı ve diğer kimyasallara maruziyetin de kansere yol açabileceği vurgulanıyor.
Akciğer kanserinin ölümcül olmasının ana nedenlerinden biri, genellikle geç evrelerde teşhis edilmesidir. Amerikan Akciğer Derneği’ne göre, akciğer kanseri vakalarının %75’i ileri evrede teşhis ediliyor. Bu da tedavi şansını ciddi şekilde düşürüyor.
Erken teşhis için düşük doz bilgisayarlı tomografi (LDCT) taramaları öneriliyor. Harvard Üniversitesi'nin yaptığı bir çalışmaya göre, risk grubundaki bireylerin düzenli LDCT taramaları yaptırması, akciğer kanserine bağlı ölümleri %20 oranında azaltabiliyor.
Akciğer kanserinin tedavisinde cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi gibi yöntemler kullanılıyor. Özellikle immünoterapi, son yıllarda umut vadeden bir yöntem olarak öne çıkıyor. Johns Hopkins Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmada, immünoterapinin akciğer kanseri hastalarının hayatta kalma süresini önemli ölçüde artırdığı gösterildi.
Türkiye’de de akciğer kanseri, en yaygın ve ölümcül kanser türlerinden biri. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, her yıl yaklaşık 30.000 kişi akciğer kanserine yakalanıyor ve bu hastalığa bağlı ölümler, tüm kanser ölümlerinin %25’ini oluşturuyor. Sigara kullanımının yaygın olması, bu istatistiğin temel nedenlerinden biri.
(Fatma Hatun Altıkardeş)