Göreli yoksulluk, bireylerin genel yaşam standartlarının toplumun ortalama gelirine göre değerlendirilmesiyle hesaplanır. Türkiye’de bu oran, toplumdaki ortalama gelirin %60'ından daha az kazanan bireylerin yoksul olarak kabul edilmesini ifade eder. Yani göreli yoksulluk, bir bireyin ya da ailenin toplumun büyük bir kısmına kıyasla daha düşük gelirle yaşamını sürdürdüğünü gösterir. Bu oran, mutlak yoksulluktan farklıdır; mutlak yoksulluk temel ihtiyaçları (gıda, barınma, sağlık hizmetleri) karşılayamama anlamına gelirken, göreli yoksulluk toplumun geri kalanına göre düşük bir yaşam standardını ifade eder.
Türkiye'de göreli yoksulluk oranının ,5’e yükselmesi, ekonomik krizlerin ve enflasyonun doğrudan etkileriyle ilişkilendirilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2022 yılında bu oran ,7 civarındayken, bir yıl içinde artış gözlemlenmiştir. Dünya Bankası ve OECD gibi uluslararası kuruluşlar, Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı ekonomik zorluklar, yüksek enflasyon oranları ve gelir eşitsizliklerinin bu artışı tetiklediğini belirtmektedir.
Enflasyon, yoksulluk oranını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Türkiye’de son yıllarda hızla yükselen enflasyon, özellikle gıda fiyatlarını ciddi ölçüde artırmış ve bu durum düşük gelirli aileler için yaşam maliyetini yükseltmiştir. Merkez Bankası ve Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre, 2023 yılında gıda enflasyonu %60’ı aşmış durumdadır. Gıda harcamalarının toplam gelir içerisindeki payı düşük gelirli hanelerde çok daha yüksektir ve bu da enflasyondan en fazla etkilenen kesimin düşük gelirli bireyler olduğunu göstermektedir.
Bu artış, düşük gelirli hanelerin temel ihtiyaçlarını karşılamasını zorlaştırmış ve göreli yoksulluk oranını daha da yukarı çekmiştir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) raporuna göre, özellikle çocuklu aileler ve kırsal bölgelerde yaşayan bireyler enflasyonun en ağır etkilerini hissetmektedir. Kırsal kesimde yaşam, şehirlerdeki fiyatlara nazaran daha düşük gelirle sürdürüldüğünden, yoksulluk oranı bu bölgelerde daha yüksek seyretmektedir.
Gelir dağılımındaki eşitsizlik de göreli yoksulluk oranını etkileyen bir diğer önemli faktördür. Türkiye, OECD ülkeleri arasında gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Gini katsayısı, ülkelerdeki gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen bir gösterge olup, Türkiye’de son yıllarda yükselmeye devam etmektedir. Bu durum, zengin ile fakir arasındaki uçurumun giderek derinleştiğini ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin yoksulluk oranlarını artırdığını göstermektedir.
Özellikle, büyük şehirlerde yaşanan hızlı nüfus artışı ve konut maliyetlerindeki yükselme, dar gelirli ailelerin yaşam standartlarını daha da zorlaştırmıştır. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde, gelir eşitsizliği kırsal kesimlere göre daha belirgindir. Bu da büyük şehirlerde yaşayan düşük gelirli ailelerin, yüksek gelirli ailelere kıyasla daha düşük bir yaşam standardına sahip olmasına neden olmaktadır.
Göreli yoksulluk oranının artışı, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik etkileri de beraberinde getirmektedir. TÜBİTAK tarafından yapılan bir araştırma, yoksulluğun bireylerde daha fazla stres, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açtığını ortaya koymuştur. Özellikle, düşük gelirli ailelerde çocukların eğitim başarısının olumsuz etkilendiği ve yoksullukla mücadele eden bireylerin topluma olan güvenlerinin azaldığı tespit edilmiştir.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yayınlanan bir rapora göre, Türkiye’de yoksulluğun en çok etkilediği kesimler arasında çocuklar ve yaşlılar yer almaktadır. 2023 yılı verilerine göre, çocuk yoksulluğu oranı ’in üzerine çıkmıştır. Bu durum, eğitimden sağlık hizmetlerine kadar pek çok alanda fırsat eşitsizliğini doğurmakta ve uzun vadede toplumsal kalkınmayı olumsuz etkilemektedir.
Göreli yoksulluk oranını azaltmak için atılabilecek adımlar arasında, gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltıcı politikalar ve enflasyonla mücadele önlemleri bulunmaktadır. Özellikle, düşük gelirli hanelere yönelik sosyal yardım programlarının artırılması, bu kesimlerin yaşam standartlarını iyileştirmek açısından kritik bir rol oynayabilir. Ayrıca, asgari ücretin yükseltilmesi, vergi adaletinin sağlanması ve istihdam olanaklarının artırılması, yoksullukla mücadelede önemli adımlar olarak görülmektedir.
(Fatma Hatun Altıkardeş)