Kritik mineraller, ekonomik ve ulusal güvenlik açısından hayati öneme sahip olan, ancak tedariki sınırlı veya jeopolitik riskler taşıyan minerallerdir. Lityum, kobalt, nadir toprak elementleri, nikel ve grafit gibi mineraller, özellikle yüksek teknoloji ürünlerinin üretiminde kritik rol oynar. Bu minerallerin tedarik güvenliği, enerji dönüşümü ve dijitalleşme süreçleri için büyük önem taşımaktadır.
Dünya genelinde kritik minerallere olan talep hızla artmaktadır. Elektrikli araçlar ve enerji depolama sistemleri gibi yenilikçi teknolojiler, bu minerallere olan ihtiyacı katbekat artırmaktadır. Ancak, bu minerallerin tedarik zinciri kırılgan ve sınırlı kaynaklara sahip. Özellikle Çin, nadir toprak elementlerinin dünya genelindeki en büyük üreticisi olarak dikkat çekiyor ve bu durum, tedarik zincirinde jeopolitik riskleri beraberinde getiriyor.
Dünya Bankası tarafından yayınlanan bir rapor, 2050 yılına kadar temiz enerji teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte kritik minerallere olan talebin yüzde 500 oranında artacağını öngörüyor. Bu artış, özellikle yenilenebilir enerji sistemlerinde kullanılan lityum, kobalt ve nadir toprak elementlerinin stratejik önemini daha da artırıyor. Raporda, ülkelerin bu mineralleri güvence altına almak için yerli kaynaklarını değerlendirmeleri ve geri dönüşüm teknolojilerine yatırım yapmaları gerektiği vurgulanıyor.
Türkiye, zengin yeraltı kaynakları ve jeostratejik konumu ile kritik minerallerin tedarikinde önemli bir oyuncu olabilir. Bor minerali gibi bazı kritik minerallerde dünya lideri olan Türkiye, lityum ve nadir toprak elementleri gibi diğer kritik minerallerin keşfi ve işlenmesi konusunda da büyük bir potansiyele sahiptir. Bu bağlamda, Türkiye'nin kritik minerallere yönelik yatırım ve araştırma stratejileri şu şekilde özetlenebilir:
*Keşif ve Ar-Ge Çalışmaları: Türkiye'nin kritik minerallerin keşfi ve işlenmesi için kapsamlı jeolojik araştırmalar yapması ve bu alanda Ar-Ge faaliyetlerini artırması gerekmektedir. Üniversiteler, araştırma merkezleri ve özel sektör işbirliği ile inovatif çözümler geliştirilebilir.
*Yerli Üretim Kapasitesinin Artırılması: Türkiye, kritik minerallerin yerli üretim kapasitesini artırmak için madencilik teknolojilerini geliştirmeli ve bu alanda yerli ve yabancı yatırımcıları teşvik etmelidir. Özellikle sürdürülebilir madencilik uygulamaları ve çevresel etkilerin minimize edilmesi, önemli bir yatırım kriteri olmalıdır.
*Uluslararası İşbirlikleri ve Tedarik Güvenliği: Kritik minerallerin tedarik güvenliği sağlamak için uluslararası işbirlikleri ve ticaret anlaşmaları büyük önem taşımaktadır. Türkiye, stratejik ortaklıklar kurarak tedarik zincirindeki riskleri minimize edebilir ve global pazarda rekabet gücünü artırabilir.
(Ayşe Candan)