Stres, vücudun "savaş ya da kaç" tepkisini harekete geçirerek kortizol ve adrenalin gibi hormonların salınımını artırır. Bu süreç: Kan basıncının yükselmesine, kalp hızının artmasına, kan damarlarının daralmasına neden olabilir.
Bu fizyolojik değişiklikler kısa vadede hayatta kalma mekanizması olarak işe yarasa da, kronik hale geldiğinde kalp ve damarlar üzerinde ciddi baskı oluşturur. Uzun vadeli stres ayrıca: Kan şekerini yükselterek insülin direncine neden olabilir, iltihaplanmayı artırarak damar tıkanıklığına zemin hazırlayabilir.
Harvard Tıp Fakültesi tarafından yapılan bir araştırmada, kronik stresin kalp krizi ve felç riskini %27 oranında artırdığı bulundu. Araştırmada, stresli bireylerin beyinlerindeki amigdala aktivitesinin daha yüksek olduğu ve bunun damar sertleşmesine yol açtığı gözlemlendi.
Bir başka çalışma, stres nedeniyle uyku bozuklukları yaşayan bireylerde kardiyovasküler hastalıkların daha sık görüldüğünü ortaya koydu. Stresin etkisiyle kötüleşen uyku düzeni, kalp sağlığı üzerinde doğrudan bir tehdit oluşturuyor.
Uzmanlar, stres yönetiminin kalp sağlığını korumak için hayati öneme sahip olduğunu belirtiyor.
-Düzenli egzersiz, hem stresi azaltır hem de kalp sağlığını destekler.
-Kaliteli uyku, stres hormonlarını düzenler ve vücudu dinlendirir.
-Omega-3 yağ asitleri ve antioksidan içeren bir diyet, kalp sağlığını korumada etkilidir.
-Meditasyon, yoga veya nefes egzersizleri gibi uygulamalar, stresi azaltabilir.
-Aşırı stresli durumlarda bir terapist veya danışmanla çalışmak faydalı olabilir.
Kronik stres, modern yaşamın kaçınılmaz bir parçası haline gelse de, yönetilebilir bir sorundur. Özellikle kalp hastalığına genetik yatkınlığı olan bireylerin, stres yönetimi konusunda daha hassas davranması gerekir.
(Dilvin Altıkardeş)