Bilim insanlarının son yıllarda yaptığı araştırmalar, atmosferdeki sera gazı birikiminin hızla arttığını ve yeryüzünün ortalama sıcaklığının buna bağlı olarak yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu durum, yalnızca doğal yaşamı değil, insan hayatını da doğrudan tehdit ediyor. Örneğin, eriyen buzullar deniz seviyelerinin yükselmesine yol açarken kıyı bölgelerindeki yerleşim yerlerinin su altında kalma riski artıyor. Aynı zamanda kuraklık, sel ve aşırı hava olayları gibi iklim krizinin etkileri yoğunluğunu artırmaya devam ediyor.
Bilimsel çalışmalara göre, mevcut sera gazı emisyonu oranları devam ederse, dünya 2100 yılına kadar 3-4 derece daha ısınabilir. Bu değişim, milyonlarca insanın göç etmek zorunda kalmasına ve dünya genelinde kaynak çatışmalarına yol açabilir. Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC) tarafından hazırlanan son rapor, küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamanın hayati öneme sahip olduğunu vurguluyor. Ancak bu hedefe ulaşmak için ülkelerin bir araya gelip kararlılıkla hareket etmesi gerekiyor. Karbon salınımının hızlı bir şekilde azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş ve sürdürülebilir tarım yöntemlerinin uygulanması bu çabanın temel taşları olarak görülüyor.
Son yıllarda bazı ülkeler yenilenebilir enerji yatırımlarını artırarak önemli adımlar atsa da hâlâ fosil yakıtlara olan bağımlılık ciddi boyutlarda. Bunun yanı sıra birçok ülkenin iklim hedeflerini ertelemesi veya yetersiz önlemlerle durumu geçiştirmesi, krizin çözümünü zorlaştırıyor. Uzmanlara göre yalnızca hükümetler değil, bireyler de daha bilinçli adımlar atmalı. Örneğin enerji tüketiminin azaltılması, yeşil ürünlerin tercih edilmesi ve plastik kullanımının düşürülmesi bireysel anlamda yapılabilecekler arasında.
(Fatma Hatun Altıkardeş)