Mikroplastikler, 5 milimetreden daha küçük plastik parçacıkları olarak tanımlanır ve çoğunlukla plastik ürünlerin zamanla parçalanmasıyla oluşurlar. Bu parçacıklar, deniz ürünlerinden içme suyuna, soluduğumuz havaya kadar her yerde bulunabilir. Vücudumuza çeşitli yollarla giren mikroplastiklerin, uzun vadede nasıl bir etki yarattığına dair araştırmalar artıyor. Son bulgular, mikroplastiklerin sadece sindirim ve solunum sistemlerine değil, aynı zamanda kalp-damar sistemine de zarar verebileceğini gösteriyor.
Çin’de yapılan bir araştırma, mikroplastiklerin vücuda girdikten sonra kan dolaşımına karışabileceğini ve bu parçacıkların damarların iç yüzeyine yapışarak iltihaplanmalara neden olabileceğini ortaya koydu. İltihaplanma, kalp krizi ve inme gibi kardiyovasküler rahatsızlıkların temel sebeplerinden biri olarak bilinir. Araştırmaya göre, mikroplastikler damarlarda tıkanmalara yol açarak kan akışını engelleyebilir ve bu da kalp krizi riskini artırabilir.
Bir başka önemli çalışma, mikroplastiklerin kan basıncını yükseltebileceğini ve damar sertliğine (ateroskleroz) yol açabileceğini göstermiştir. Ateroskleroz, kalp ve beyin damarlarını etkileyerek, kalp krizi ve inme riskini ciddi ölçüde artıran bir durumdur. Özellikle mikroplastiklere maruz kalan kişilerde, damarların iç duvarında biriken plastik parçacıklarının kan pıhtılaşmasını tetikleyebileceği ve böylece inme riskini artırabileceği ifade ediliyor.
Mikroplastiklere maruz kalmanın başlıca yolları yiyecek, içecek ve solunan havadır. Özellikle şişelenmiş sularda, paketli gıdalarda ve deniz ürünlerinde mikroplastik kalıntılarına sıklıkla rastlanmaktadır. Yapılan bir araştırmada, ortalama bir bireyin yılda 50.000 mikroplastik parçacığı tükettiği ve soluduğu tahmin ediliyor. Bu parçacıkların vücutta birikmesi, zamanla kronik sağlık sorunlarına yol açabilir.
Ayrıca, plastik ambalaj malzemelerinin yaygın kullanımı ve atık plastiklerin çevreye yayılması, bu durumu daha da kötüleştiriyor. Mikroplastikler, sadece yiyeceklerimizde değil, evde kullanılan tozlar ve hatta kıyafetlerden dökülen lifler yoluyla da solunabiliyor.
Mikroplastiklerin insan vücudunda birikmesi, uzun vadede kalp ve damar sağlığını ciddi biçimde tehdit edebilir. Bu parçacıklar, hücrelerde oksidatif stres ve iltihaplanmalara neden olabilir, bu da damar sertliği, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıklarına zemin hazırlar. Ayrıca mikroplastiklerin hormonal sistem üzerindeki olumsuz etkileri de düşünüldüğünde, bu plastik parçacıklarının sadece kalp sağlığı değil, genel vücut sağlığı için de büyük risk oluşturduğu açıktır.
Bununla birlikte, mikroplastiklerin nasıl ve ne hızla vücuttan atıldığına dair kesin veriler hala yetersizdir. Ancak araştırmalar, mikroplastiklerin vücuttan tamamen atılmadığı ve zamanla birikerek kalıcı hasarlara yol açabileceğini öne sürüyor. Bu da mikroplastiklerin sağlık üzerindeki etkileri konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Uzmanlar, mikroplastiklerin zararlı etkilerinden korunmak için bireylerin plastik tüketimini azaltmalarını ve çevresel kirliliği azaltacak adımlar atmalarını öneriyor. Plastik ambalajlardan kaçınmak, suyu plastik şişe yerine cam şişelerde tüketmek ve plastik atıkları doğru şekilde geri dönüştürmek, bu konuda alınabilecek basit ama etkili önlemler arasında yer alıyor.
Ayrıca, uluslararası düzeyde mikroplastiklerin çevreye yayılmasını engelleyecek yasal düzenlemelerin getirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Özellikle denizlerdeki mikroplastik kirliliğinin kontrol altına alınması, hem çevre hem de insan sağlığı için büyük önem taşıyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)