Ölüm sonrası dijital yaşam

Teknolojinin hızla ilerlemesi, hayatımızın her alanını etkilediği gibi ölüm sonrası süreçleri de yeniden şekillendiriyor. "Dijital yaşam" kavramı, ölümden sonra bile çevrimiçi varlığımızın sürdüğü bir dünyayı ifade ediyor. Günümüzde, insanlar sosyal medya hesaplarından e-posta adreslerine kadar dijital izler bırakıyor ve bu izler ölümden sonra bile silinmeyebiliyor. 

Haber Giriş Tarihi: 04.09.2024 16:54
Haber Güncellenme Tarihi: 04.09.2024 16:54

İnternet çağında, bir kişinin çevrimiçi varlığı, geride bırakılan dijital izler sayesinde ölümden sonra bile devam edebilir. Facebook, Instagram, Twitter gibi sosyal medya platformlarında milyonlarca insanın hesapları bulunmaktadır ve bu hesaplar, kullanıcıların ölümü sonrası da aktif kalabilmektedir. Birçok kişi, bu hesapların ölümden sonra nasıl yönetileceğine dair herhangi bir düzenleme yapmadan hayatını kaybetmektedir.

Yapılan araştırmalara göre, dünya genelinde her gün yaklaşık 8.000 Facebook kullanıcısı hayatını kaybediyor ve bu kişiler ölümlerinden sonra da platformda "var olmaya" devam ediyor. 2019 yılında yapılan bir araştırmada, Facebook’un 2100 yılına gelindiğinde ölü kullanıcılarının sayısının yaşayan kullanıcılarından fazla olabileceği öngörülmüştür. Bu durum, dijital miras kavramını ve ölüm sonrası dijital yaşamı daha da önemli hale getirmiştir.

Dijital miras, bir kişinin ölümünden sonra geride bıraktığı çevrimiçi hesaplar, dijital dosyalar, fotoğraflar, videolar, e-postalar ve diğer dijital varlıkları ifade eder. Ancak, bu varlıkların yönetimi ve sahipliği konusunda dünya genelinde henüz tam olarak kabul görmüş bir hukuki çerçeve bulunmamaktadır. Çoğu ülkede, dijital varlıkların miras bırakılması konusunda yasal düzenlemeler yetersiz kalmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri'nde bazı eyaletler, dijital mirasın nasıl yönetileceğine dair yasalar çıkarmıştır. Örneğin, bir kişi vasiyetnamesinde dijital varlıklarının yönetimi konusunda talimatlar verebilir. Ancak, bu tür yasal düzenlemeler dünya genelinde yaygın değildir. Avrupa Birliği ülkelerinde de dijital mirasın yönetimi konusunda farklı yaklaşımlar benimsenmiştir. Dijital varlıkların miras bırakılabilir olup olmadığı, ilgili platformların kullanıcı sözleşmelerine ve yerel yasalara bağlı olarak değişebilir.

Ölüm sonrası dijital yaşam sadece sosyal medya hesaplarının yönetimi ile sınırlı kalmamaktadır. Gelişen yapay zeka (AI) teknolojileri, ölen bir kişinin dijital avatarının oluşturulmasına ve bu avatarın sevdikleriyle etkileşimde bulunmasına olanak tanımaktadır. Yapay zeka destekli dijital avatarlar, bir kişinin hayatı boyunca ürettiği dijital içeriklerden, konuşmalarından ve davranışlarından öğrenerek oluşturulabilir.

Örneğin, Microsoft, 2021 yılında "ölen kişilerin dijital kopyalarını yaratma" üzerine bir patent başvurusu yapmıştır. Bu teknoloji, bir kişinin sesini, yüz ifadesini ve hatta düşünce tarzını taklit eden bir dijital avatar oluşturmayı amaçlamaktadır. Benzer şekilde, çeşitli startup şirketler de, bireylerin ölümden sonra bile dijital olarak var olmalarını sağlayan hizmetler sunmaktadır.

Ancak, bu teknolojinin etik boyutları da tartışmalıdır. Ölen bir kişinin dijital avatarının oluşturulması, kişisel mahremiyet, etik değerler ve sevdiklerinin bu tür bir avatarla nasıl başa çıkacağı konusunda soruları gündeme getirmektedir. Dijital avatarların bir kişinin gerçek kimliğini ne kadar yansıtabileceği ve bu avatarların ölen kişi adına karar alıp alamayacağı gibi konular da hala belirsizliğini korumaktadır.

Uzmanlar, ölüm sonrası dijital yaşamın teknolojik ve hukuki gelişmelerle şekillenmeye devam edeceğini belirtmektedir. Teknoloji hukukçusu Prof. Dr. Ahmet Yıldız, “Dijital mirasın yönetimi, hukukun hızla gelişmesi gereken bir alan. Günümüzde bu konuda ciddi bir boşluk var ve bu durum, ölen kişinin dijital varlıklarının nasıl yönetileceği konusunda belirsizlikler yaratıyor” şeklinde görüş belirtmektedir.

(Ayşe Candan)