Uzmanlar, travmatik deneyimlerin insan genetiğine işlediğini ve bu genetik değişikliklerin sonraki kuşaklara aktarılabileceğini savunuyor. Araştırmacılar, özellikle savaş, aile içi şiddet veya çocuklukta yaşanan travmatik olayların birey üzerinde bıraktığı izlerin DNA düzeyinde değişimlere neden olabileceğini gösteren kanıtlara ulaştı.
Nature Neuroscience dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, bu konuyu daha derinlemesine ele alıyor. Araştırma kapsamında kronik stres altındaki bireylerden alınan genetik örnekler incelenerek, travma ve şiddetin genetik hatlarda nasıl değişimlere yol açtığı tespit edildi. Çalışmanın sonuçlarına göre, epigenetik mekanizmalar aracılığıyla bazı genlerin ifade biçimi değişime uğruyor. Bu değişiklikler, bireyin duygu durum düzenleme becerisini etkilerken, depresyon ve anksiyete gibi ruhsal hastalıklara yatkınlık oluşturabiliyor. Dahası, bu etkiler yalnızca bireyin yaşamını etkilemekle kalmıyor; sonraki kuşaklara da aktarılıyor.
Araştırmacılar, travma yaşayan insanların çocuklarında stres hormonlarının normalden daha fazla salgılandığını ve bunun belirgin bir biyolojik altyapıya işaret ettiğini ifade ediyor. Araştırmacı tarafından yapılan açıklamada, "Bu bulgular, şiddet ve travma döngüsünün fiziksel ve psikolojik boyutlarının çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor. Genetik aktarım mekanizmalarını anlayarak bu döngüyü kırmak mümkün olabilir" ifadeleri yer aldı.
Uzmanlar, bu tür araştırmaların yalnızca bilimsel açıdan değil, toplumsal politikalar açısından da önem taşıdığını vurguluyor. Şiddet mağdurlarına yönelik terapi ve rehabilitasyon programlarının güçlendirilmesi, yalnızca bireylerin yaşam kalitesini artırmakla kalmayıp, gelecek kuşakların ruhsal ve fiziksel sağlığını da iyileştirebilir.
(Özkan Güngörmez)