Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na adım adım

Avrupa Birliği’nin (AB) iklim değişikliği ile mücadele kapsamında uygulamaya koyduğu Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), özellikle enerji yoğun sektörler için büyük bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Demir-çelik sektörü, karbon emisyonlarının yoğun olduğu bir sektör olarak bu mekanizmanın etkilerini en derin şekilde hissedecek alanlardan biri. Türkiye’nin demir-çelik üreticileri de bu yeni düzenlemeye uyum sağlamak için harekete geçmiş durumda.

Haber Giriş Tarihi: 18.09.2024 15:34
Haber Güncellenme Tarihi: 18.09.2024 15:34

SKDM, AB’nin “Yeşil Mutabakat” kapsamında karbon salınımlarını sınırlandırmak amacıyla getirdiği bir düzenlemedir. Mekanizma, yüksek karbon salınımına sahip ürünlerin AB’ye ithalatı sırasında ek karbon vergisi uygulanmasını öngörüyor. Bu, özellikle çimento, elektrik, gübre, alüminyum ve demir-çelik gibi sektörlerde faaliyet gösteren ihracatçı ülkeleri etkileyecek.

Türkiye, AB’ye olan yakın ticari bağları ve demir-çelik sektöründeki güçlü pozisyonu nedeniyle bu düzenlemeden doğrudan etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. 2026 yılında yürürlüğe girmesi planlanan bu mekanizma, üreticilerin karbon ayak izlerini azaltmak için daha sürdürülebilir üretim yöntemlerine geçiş yapmalarını zorunlu kılacak.

Türkiye’nin demir-çelik sektörü, üretimde büyük ölçüde fosil yakıt kullanımı nedeniyle yüksek karbon emisyonlarına sahip. Bu da SKDM’nin hayata geçmesiyle birlikte Türk üreticilerin ciddi ek maliyetlerle karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Bu mekanizmaya uyum sağlayamayan şirketler, AB pazarında rekabet gücünü kaybedebilir. Sektörün karbon salınımlarını azaltmak amacıyla büyük yatırımlara ve teknolojik dönüşüme ihtiyaç duyduğu biliniyor.

Ancak bu yatırımlar ciddi maliyetler gerektirdiği gibi, aynı zamanda üretim süreçlerinin yeniden yapılandırılmasını da zorunlu kılacaktır. Yeşil enerji kaynaklarına yönelmek, yeni teknolojilere yatırım yapmak ve üretim süreçlerini dönüştürmek zaman alacak süreçlerdir.

SKDM’nin getirdiği zorluklara rağmen, bu süreçte doğru adımlar atan firmalar için yeni fırsatlar da doğabilir. Türkiye’nin demir-çelik sektörü, karbonsuzlaşma hedeflerine ulaşarak AB pazarındaki rekabet gücünü artırabilir. AB pazarına girecek ürünlerin düşük karbon ayak izi taşımaları, Türk üreticiler için yeni pazarlara erişim imkanı sunacaktır.

Ayrıca, devlet destekleri ve teşvik programları ile firmalar yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapabilir, düşük karbon teknolojilerine yatırım yapabilir. Örneğin, yeşil hidrojen kullanımı veya elektrikli ark ocağı teknolojilerine geçiş, karbon emisyonlarını büyük ölçüde azaltabilir.

(Özkan Güngörmez)