Stanford Üniversitesi'nde 2022 yılında gerçekleştirilen kapsamlı bir çalışmada, sosyal medyanın özellikle siyasi farklılıklar göz önüne alındığında kutuplaştırmayı nasıl tetiklediğine dair ilginç bulgular ortaya konuldu. Araştırma, algoritmaların, kullanıcıların önceki etkileşimlerini temel alarak onların zaten inandıkları veya destekledikleri içerikleri daha sık karşılarına çıkarma eğiliminde olduğunu gösterdi. Bu durum, bireyleri benzer görüşler taşıyan bir "yankı odası" içerisinde sıkışmaya iterken zıt fikirler ile karşılaşma ve bunları anlamaya yönelik ihtimali neredeyse yok ediyor. Araştırmaya göre, bu tür kapalı döngüler hem bireyler arasında empati seviyesini azaltıyor hem de ötekileştirici bir dilin yaygınlaşmasına zemin hazırlıyor.
Yine benzer bir şekilde, 2023 yılında Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir çalışmada, sosyal medyada yayılan yanlış bilgilerin de bu kutuplaşmayı arttırdığı tespit edildi. Özellikle Twitter (şimdiki adıyla X) ve Facebook kullanıcıları üzerinde yapılan analizlerde, yanlış bilgilerin doğrulardan çok daha hızlı yayıldığı ve kullanıcıların bu tür haberler üzerinden kendi bireysel dünya görüşlerini destekleme eğiliminde olduğu gözlemlendi. İnsanların, mevcut bilgilerine uygun gelen içeriklere daha fazla inanma eğiliminde olması, taraflar arasındaki kopukluğu daha da derinleştiriyor.
Uzmanlar, olumsuz etkilerin önüne geçebilmek için bireysel farkındalık kadar sosyal medya şirketlerinin de sorumluluk alması gerektiğine vurgu yapıyor. Algoritmaların şeffaflığı, yanlış bilgilerin yayılımını engellemek için doğrulama mekanizmalarının güçlendirilmesi ve topluluk kurallarının daha sıkı şekilde uygulanması gibi çözüm önerileri gündemde yer alıyor.
(Sema Yüksel Güngörmez)