Unutkanlık yaşayanlar; inme geçirmiş olabilirsiniz

 Unutkanlık, günlük yaşamın sıradan bir parçası gibi görülebilir, ancak bazen bu durum ciddi bir sağlık sorununun belirtisi olabilir. Türkiye’de yapılan yeni bir araştırma, unutkanlık şikayetlerinin inmenin erken bir belirtisi olabileceğini ortaya koyuyor. Bu bulgular, özellikle yaşlı nüfusta ve risk grubundaki bireylerde unutkanlığın ciddiye alınması gerektiğini vurguluyor.

Haber Giriş Tarihi: 25.08.2024 13:38
Haber Güncellenme Tarihi: 25.08.2024 13:38

Türkiye genelinde 12 farklı üniversite hastanesinde yürütülen bu araştırma, 6,000 yetişkin birey üzerinde gerçekleştirildi. Araştırmada, son altı ay içerisinde unutkanlık şikayetiyle doktora başvuran bireylerin sağlık geçmişleri incelendi. Katılımcılara detaylı nörolojik muayeneler yapıldı ve beyin MR taramalarıyla olası inme bulguları araştırıldı. Araştırmanın amacı, unutkanlık ve sessiz inme (belirgin semptomlar göstermeyen inme) arasındaki olası ilişkiyi ortaya çıkarmaktı.

Araştırma sonuçları, unutkanlık yaşayan bireylerin %20’sinde daha önce fark edilmemiş inme izlerine rastlandığını gösterdi. Bu bireylerin çoğunda inmenin tipik semptomları, örneğin yüz sarkması ya da kol güçsüzlüğü gibi belirtiler olmamıştı. Ancak beyin taramalarında, küçük ama kritik bölgelere zarar veren “sessiz inme” vakaları tespit edildi.

Ayrıca, araştırma verileri, inme geçirmiş bireylerde unutkanlık oranının, inme geçirmemiş bireylere göre %35 daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Bu durum, inmenin hafıza ve bilişsel fonksiyonlar üzerindeki etkisinin sandığımızdan daha yaygın ve sinsi olabileceğine işaret ediyor.

Sessiz inme, beyin damarlarının tıkanmasıyla ortaya çıkan, ancak tipik inme belirtilerini göstermeyen bir durumdur. Bu tür inme vakaları, genellikle rutin beyin taramalarında tesadüfen keşfedilir. Sessiz inme, beyin dokusunda kalıcı hasar bırakabilir ve bu durum hafıza kaybı, dikkat dağınıklığı ve diğer bilişsel işlev bozukluklarına yol açabilir.

Araştırma, sessiz inmenin en yaygın olarak yaşlı bireylerde görüldüğünü, ancak genç nüfusta da göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle yüksek tansiyon, diyabet, sigara kullanımı ve hareketsiz yaşam tarzı gibi risk faktörlerine sahip bireyler, bu duruma karşı daha savunmasız olabilir.

(Dilvin Altıkardeş)