5. Uluslararası Aşı Bilimi Kongresi için Kayseri'de bulunan Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü Müdürü, Gen Tedavisi Araştırma Laboratuvarı sorumlusu, Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Akbulut, AA muhabirine, 1992'den bu yana kanser üzerine çalıştığını belirtti.
Hekimliğe başladığı yıllarda tanı koydukları hastaların aşağı yukarı yüzde 60'ını kanserden kaybettiklerini anlatan Akbulut, 2000'li yıllar itibarıyla kanser tedavisinde ciddi gelişmelerin yaşandığına dikkati çekti.
Akbulut, halk arasında "akıllı ilaçlar" olarak bilinen hedefe yönelik tedavilerle bağışıklık sistemini uyaran immünoterapilerin devreye girdiğini anımsattı.
Yirmi yıl öncesine göre kanser tedavisi başarısında yüzde 10'luk artış yaşandığını ifade eden Akbulut, "Dünya ortalaması yüzde 45'lerden yüzde 55'e, bazı ülkelerde yüzde 60'lara yaklaştı. Bunun tersinden bakarsanız hala yüzde 40'lık ciddi bir başarısızlık var. Bunu özellikle ileri evredeki kanser hastaları için söylüyorum. Biliyoruz ki kanser ne kadar erken yakalanır ve teşhis edilirse o kadar iyi tedavi edilen ve tedavi başarısı yüksek olan bir hastalık." diye konuştu.
Bugün artık yeni tedavilerle başarıda doygunluk noktasına ulaşıldığına dikkati çeken Akbulut, şöyle devam etti:
"Bundan 15-20 yıl öncesine göre yaklaşık yüzde 10'luk bir başarı artışı sağlandı ve burada kaldı, daha yukarı çıkamıyoruz. Onun için yeni ve daha etkili tedavilere ihtiyaç var. Bunlar için de virüs ve gen tedavileri önemli bir aday. Gen ve virüs tedavileriyle yapılan klinik araştırmalara baktığımız zaman bilinen bütün tedavi yöntemlerine dirençli ve mevcut yöntemlerin başarısız olduğu hastalarda bile yüzde 50'lere varan ciddi başarı oranlarının yakalandığını görüyoruz. Viral vektör aşıların kullanımıyla ileri evre kanser tedavilerinde 2035 yılında başarı oranı yüzde 55'lerden yüzde 65-70'lere çıkacak."
Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsünden kanser aşısı çalışması
Akbulut, Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsünde ekibiyle geliştirdikleri 4 viral vektör aşı tedavi adayının bulunduğunu bildirdi.
Çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Akbulut, "Bunlardan biri Faz-1 klinik aşamasında ve üretimleri devam ediyor. Önümüzdeki yıl Faz-1 klinik çalışmasına başlamayı planlıyoruz. Bizim vektörümüzün de dünyadaki diğer benzerlerinde olduğu gibi yüzde 15'lik kanser başarısındaki artışa katkıda bulunacağını ümit ediyoruz çünkü hayvan deneylerindeki başarımız son derece iyi." ifadelerini kullandı.
"Geleceğin kanser tedavisi bu viral vektörlerde yatıyor"
Şu an dünyada onay alan iki kanser aşısından birinin cilt kanserinde, diğerinin de mesane yani idrar kesesi tümörlerinde uygulandığını anlatan Akbulut, birinin uçuk virüsüyle elde edildiğini, diğer aşının da adenovirüsle yapılan bir tedavi olduğunu belirtti.
Bu uygulamaların maliyetinin yüksek olduğuna dikkati çeken Akbulut, "Özellikle cilt kanserinde kullanılan vektörün tedavi maliyeti şu anda piyasada kullanılan ilaçların yaklaşık 10 katı civarında. O nedenle Türkiye'de bizim hastalarda kullanma şansımız olmadı ama özellikle Amerika'da kullanılıyor. Ülke olarak bizim buna yatırım yapmamız lazım çünkü geleceğin kanser tedavisi bu viral vektörlerde yatıyor. Onun için bizim şimdiden hazırlıklı olmamız, üretim tesislerimizi ona göre yapılandırmamız gerekiyor çünkü 10 yıl sonra eğer biz bu ilaçları da yurt dışından almaya kalkarsak sağlık ekonomimizde çok ciddi kayıplar ortaya çıkacak." ifadelerini kullandı.
Akbulut, son 10 yılda popüler olan immünoterapi tedavilerinde damardan verilen antikorların yan etkisine bağlı olarak hastaların yüzde 1-2'sinde ölüm riskinin ortaya çıktığını dile getirdi.
Üzerinde çalıştıkları viral vektörlerde böyle bir riskin olmadığını vurgulayan Akbulut, "Kemoterapiden çok daha kolay. Bizim bildiğimiz yan etkisi en az olan ilaçlar, halk arasında bilinen vitaminlerdir, belki kısmen antibiyotiklerdir. Bu viral vektörler, yan etkisi potansiyeli açısından antibiyotiklerle vitaminler arasında bir yerde diyebiliriz. O yüzden oldukça güvenli tedavi araçları. Bu açıdan da bunlar piyasaya girdiği zaman hastalarımız şanslı olacak. Işın ve kemoterapilerin korkutucu etkisi artık kesinlikle görülmeyecek." diye konuştu.