SON DAKİKA
Hava Durumu

Anadolu Aydınlanması

Yazının Giriş Tarihi: 28.02.2022 21:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.02.2022 21:01

Sanayileşme devrimiyle birlikte dünyada genel olarak köyden kente doğru bir nüfus akımı başlamıştır. Bu akımın dışında kalan ülke, bölge yoktur. Ülkelerin sanayileşme derecesi ve zamanı farklı olduğundan köyden kente doğru nüfusu göçünün zamanı da farklı olmuştur. Daha iyi yaşama, refahtan pay alma ve çocuklarına güvenli bir gelecek hazırlama isteği bu göçün temelini oluşturmuştur.


Türkiye’de bu akımın dışında kalamamıştır. Ne var ki Türkiye’de nüfusun köyden göç etmesi 20. Yüzyıla hatta onun ikinci yarısına (1950’lere) kalmıştır. Çünkü Osmanlı döneminde sanayileşme faaliyetleri zamanında yapılamadı. Osmanlı döneminde ki nüfus hareketleri savaşlara, isyanlara ve mübadeleye bağlı kaldı.
1927’de yapılan nüfus sayımında köylü nüfus ortalama % 80 iken, şehirli nüfus % 20 civarında kalmıştı. Cumhuriyetle birlikte ortaya çıkan tek parti istibdadı ise köylülerin şehre gelmesini en büyük felaket olarak görmüştür. 17 yıl (1929-1946 arasında) Ankara valiliği aynı zamanda CHP il başkanlığı yapan Nevzat Tandoğan’ın  (Ö.1946) köylüleri şehre sokmadığı bilinmektedir. Çünkü köylülerin kıyafetlerinden gizlenemez olan perişan halleri Tandoğan’ı utandırmış ve yabancı ülke temsilcilerinin Türk köylüsünü görmelerini istememiştir. Bu işler olurken “köylü milletin efendisidir” cümlesi de bir vecize haline getirilmiştir.


Ancak köylülerin, köylerinde nasıl tutulacağı da önemli bir sorun olmuştur. Tek parti istibdadı her konuda olduğu gibi bu konuda da yabancılardan, Amerikalı John Dewey’den yardım almıştır. Dewey, kırsalda kurulacak okulların toplumsal yaşamın merkezi olmasını, iş ve eğitimi birleştirecek özelliklere sahip olmasını savunmuştur.


Hasan Ali Yücel’in MEB olduğu dönemde (1940) açılan 1954’de Menderes tarafından kapatılan Köy Enstitülerinde 1.308 kadın, 15.943 erkek olmak üzere toplam 17.251 öğretmen yetiştirilmiştir. Enstitülerde öğrenciler tarım işlerini, duvar, boya, badana gibi işleri de öğrenmişlerdir.


Enstitü yerleşkeleri şehrin dışında kurulmuştur. Hemen hepsi yatılıdır. Eylül ayında okulun açılması ile gelen öğrenciler ancak haziran da kapanması ile evlerine gidebilirlerdi. Ailelerinden koparılmış olarak burada kalırlardı. Halkevlerinin okul şeklinde ve yatılı halindeydi. Ortaokul ve lise dönemini kapsardı. Öğrenciler buradan mezun olduklarında yine köylere öğretmen olarak dönerlerdi. Enstitünün öğretim kısmı genel bilgilerin yanında Yunan ve Batı klasiklerini öğrenme üzerine kurulmuştur.


Kuvvetli bir ateist akım buralara egemen Hasan Ali Yücel eliyle kılınmıştır. Ezici çoğunluğu komünizan fikirlerle donatılmıştır. Tek parti istibdadı, komünizmin Moskova’ya /Kremlin’e değil, Ankara’ya /Çankaya’ya bağlı kalmasını öngörmüştür. Zamanla modalaştırılan bu tutumun öncüsü Şevket Süreyya Aydemir ve Kadro dergisi olmuştur. Enstitü mezunları ile % 80’lik köylü nüfusun arasında tek parti istibdadı için bir taban oluşturma, Enstitünün varlık nedenleri arasındadır. Enstitüler aynı zamanda bir ABD’li projesidir ve ABD karanlığıdır.


Köy Enstitülerinin ezici çoğunluğu şiddetli bir İslam düşmanı durumuna gelmiştir. O kadarki İslam’ın aleyhine oryantalistler tarafından söylenen her uçuk kaçık iddianın müşterisi olmuşlardır. Enstitülerin kuruluş misyonu da esas itibarı ile bundan başka bir şey değildir. Atesit olmalarına karşılık bütün dinlerden aynı ölçüde nefret etmezler. Nefretleri daha çok İslam’a karşıdır. Günümüzde Halkevlerinin yaptığı işlerin benzerini o dönemde Köy Enstitüleri yapmıştır. Tek parti döneminin günümüzdeki takipçileri Türk eğitim tarihinin bir faciası olan bu enstitüleri “aydınlanma çabası” olarak adlandırmaktadırlar. Bu çevreler için İslam’ın aleyhine söylenmiş her söz, onun toplum üzerindeki etkilerini silmeye yönelmiş her çaba aydınlanmadır.


Oysa şehirleşmenin artması, tek parti döneminin tarih ve toplumsal tezlerini de iflas ettirmiştir. Nüfus çoğunluğunu köyde tutma çabası tek parti döneminin gelişmeyi dünyanın gidişini anlayamadığının örneklerindendir. Tek parti döneminin yıkılışı gerçek aydınlanmanın ışığını aralamıştır. Vesayet kurumları ve askeri darbelerle aydınlanmanın ışığı engellenememiş zamanla bütün yurdu ve bütün toplumsal kesimleri kapsamıştır. Anadolu aydınlanması başlamıştır.


Halk arasında ortaya çıkan derin nefreti yatıştırmak için Enstitüler her ne kadar 1946’da Köy Öğretmen Liseleri diye ad değiştirmiş isler de varlık misyonlarında bir değişiklik olmamıştır. 1954’de komünizan görüşlerin ocağını bütünüyle kapatmak erdemi Menderes’in olmuştur. Sol kesimin bitip tükenmeyen Menderes kininin bir nedeni de budur.


Sol cenah Yücel’i Enstitüler bahanesiyle özlemektedir. Ancak her askeri darbeyle CHP’nin iktidara taşınmasına, 1978’de tek başına, 1991’de koalisyon ortağı olarak iktidar olmalarına karşılık Köy Enstitülerini kurmaya teşebbüs edememişlerdir. Geçmişte bu enstitüler eliyle halkın değerlerine ve doğrudan İslam’a karşı işledikleri suçun sonuçlarından korkmaktadırlar. Özlemle andıkları Enstitülerden bir numune olsun Ali Nesin’in tespitine göre “Özel Köy Enstitüsü” kuramamışlardır.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.