SON DAKİKA
Hava Durumu

ANADOLU İRFANI

Yazının Giriş Tarihi: 29.04.2020 20:32
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.04.2020 20:32

Sözlükte karşılığı, bilme, anlama, tanıma, kültür olan irfan kelimesi ile arif, maarif, marifet, maruf ile aynı kökten gelmektedir. Tasavvuf çevreleri ise irfanı doğrudan tasavvuf anlamında kullandığı gibi arif’i de sufi anlamında kullanmışlardır. Bunun bir sonucu olarak Tasavvufçular görüşlerini Marifetname (İbrahim Hakkı gibi) adlandırdıkları gibi, Tasavvuf ileri gelenleri de Arifler diye (Ariflerin Menkıbeleri Ahmet Eflaki gibi) kitaplaştırılmıştır.

Tasavvuf çevreleri, irfanı, çalışma yoluyla elde edilen bilginin (kesbi bilgi) dışında, sülük ve tecrübenin sonunda bağış yoluyla (vehbi bilgi ya da marifet) ulaşılan bir bilgi türü olarak da kabul etmişlerdir. Yine onların görüşüne göre çalışma yoluyla elde edilen bilgi de vehim, yanılma olacağı halde,  marifette vehim, yanılgı yoktur. (S.Uludağ, Marifet, DİA, C.28, İstanbul 2003, s.54-56)

Şiilerin arasında da irfan, arif kelimeleri tasavvuf çevrelerinin kullandığı içerikte kullanılmaktadır. Tasavvuf yerine doğrudan irfan kelimesi tercih edilmektedir. Bilginin kaynağı, edinme yolları ve tasnif edilmesi gibi konularda Tasavvuf ve Şii çevrelerinin görüşleri arasında büyük bir benzerliğin olduğu bilinmektedir.

Anadolu insanının, okuması yazması olmasa da kendine göre bir malumatın, sezginin sahibi olduğu bu yüzden de arif olduğu görüşünü de pek çok kimse söylemektedir. Okumaya bilgiye dayanmayan bir ariflik kendi ölçüsüne göre değerli, önemli sayılmaktadır. Anadolu’da halk, savaş ve seçim zamanlarında çok değerli, vasıflı ve özel bir halk olarak da görülmüştür. Milli Mücadele döneminde yere göğe sığdırılamayan Anadolu halkının, o mücadeleden hemen sonra, her şeyinin mutlak surette değiştirilmesi gereken, ilkel, kaba, terbiyeye muhtaç bir topluluk olarak görülmesi örneği hatırlandığında, Anadolu halkına verilen değerin de dönemin şartlarına göre değiştiği sonucuna varılabilir.

Son zamanlarda “Anadolu İrfanı” deyimi sıkça kullanılmaktadır. Bu deyim neyin karşılığıdır? Anlaşılacağı gibi Anadolu’da var olan, görülen bir irfanın karşılığıdır. Anadolu denildiğine göre buradaki irfanı, komşu ülkelerden ayıran özelliklerden söz ediliyor olmalıdır. İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerden farklı bir irfan anlayışı Anadolu’da baskın, geçerli olmalıdır.

15 Temmuz 2016 darbesinden sonra Anadolu İrfanı daha çok kullanılır oldu. Darbecilere karşı sokaklara dökülen halkın, bir Anadolu İrfanına sahip olduğu vurgusu yapıldı. Eğer bu tespiti geçerli sayar isek Anadolu İrfanı için, “ortak bir bilinç ya da ortak bir tepki” diye bir tarifte bulunmak mümkün olacaktır. Ancak Türkiye’de askeri darbelere ilk defa bir halk tepkisi görülmüştü. Oysa askeri darbeler geçmişte çok fazlaydı. Aynı halk aynı yerde yani Anadolu’da yaşarken önceki darbelere böyle bir tepkiyi neden göstermemişti? Bu sorunun cevabı belki de Anadolu İrfanı deyimini açıklayacaktır.

Şerif Mardin’in tezine göre (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908) Anadolu adı II. Meşrutiyet döneminde çıkan gazete adları ile birlikte giderek rağbet gördü. Daha Yıldırım Bayezit döneminde (1389-1402), Anadolu ve Rumeli beylerbeylikleri, adları hatırlandığında, Anadolu adının elbette çok daha uzun bir geçmişinin olduğu teslim edilecektir. Ancak II. Meşrutiyet döneminden itibaren, ayrıca yeniden ve daha çok literatürde kullanılmaya başlandığı tezinin de bir haklılık payı vardır.


Ömer Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin, Necip Fazıl ve Nurettin Topçu gibi yazarların da katkısı ile edebiyat alanında bir Anadoluculuk akımı ya da vurgusu olmuştur. Türklerin tarihini daha çok Anadolu’dan (1071 Malazgirt Savaşı ile) başlatan ve Anadolu’da olup bitenleri daha çok önemli, değerli sayan görüşle bir tarih ve toplum tezi bu yazarlar tarafından oluşturulmaya çalışılmıştır.

Böyle bir toplum ve tarih görüşünün isabeti şüphelidir. Anadolu’daki halktan kasıt (ezici çoğunluk olduğu için) eğer Türkler ise, Anadolu İrfanı diyerek Türklerin sadece Anadolu kısmını içine alan, Anadolu dışında kalan Türkleri hesaba katmayan, bu tezin kapsayıcı olmadığı açıktır. Anadolu İrfanı ile Türkiye’de yaygın olan, kabul gören İslam kast ediliyor ise bunun da isabeti tartışma götürecektir. Çünkü Anadolu’daki Müslümanlar, Türklerden ibaret olmadığı gibi Müslümanlık da Türkiye ile sınırlı değildir.

Anadolu İrfanı deyimi tarihin hangi dönemini kapsayacaktır?  Kemalist dönemi ve onun etkisiyle olup bitenleri kapsamayacağı kesindir. Kemalizm için zaten Anadolu halkı, çağdaşlık ile terbiye edilmesi gereken kaba, cahil bir topluluktur. Bundan dolayı da Anadolu irfanı nasıl tarif edilirse edilsin Kemalizm için makbul değildir. Çünkü çağdaşlık Avrupa’da genel geçer olanların toplamıdır. Anadolu ise onlardan yoksun olduğu için geri ve ilkel olmuştur. Böyle bir Anadolu’nun da onun irfanının da bir kıymeti harbiyesi yoktur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.