SON DAKİKA
Hava Durumu

Bayramlar değişirken

Yazının Giriş Tarihi: 07.07.2016 23:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.07.2016 23:25
Her toplumun hayatında dönüm noktası sayılan ve herkes tarafından farklılığı kabul edilen özel istisnai günler bayram olarak bilinir. Bayram öyle bir gündür ki sevinci herkesi kapsar. Hiç kimse o sevincin dışında kalmaz. Yüz yılların getirdiği bir sevinç günü kuşaktan kuşağa büyütülerek taşınır. Yine de bayramları içerikleri, kapsadıkları anlam itibarı ile sınıflandırmak mümkündür. Ramazan ve Kurban gibi bayramlar evrenseldir. Dünyanın her tarafında Müslüman olanlar bu günleri bayram bilir. Milyarı aşan sayıda insanın aynı şeylere sevinmesi, aynı şeylere üzülmesi İslam için olağan üstü bir başarı olmalıdır. Buna karşılık bazı bayramlarda sadece Türkiye’yi ilgilendirir. Başka ülkelerde de bayram olmasını aramak beklemek beyhudedir. Bu günleri de ulusal yada milli bayramlar diye bilmek gerçekçi olur.

Kaşgarlı Mahmud’a göre Türkler Arapçada ki “ıyd” kelimesinin karşılığı olarak bayram’ı kullanmıştır. Kelimenin bazram’dan türediğini “çiçekler ve ışıklarla bezenen yere, bayram yeri yada gönül açan yer denildiğini” söyler. XIII. Asırdan itibaren Türkler arasında erkek adı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ergenekon destanı hikayelerinde, Ergenekondan çıkış günü bayram olarak çeşitli şekillerde kutlandığı yer alır. Bu kutlamalar için bazen toy veya şölen kelimeleri de kullanılmıştır.

İslam’dan önce de Araplar arasında ziyaret manasına gelen “hac” büyük bir bayramdır. Haccın en öneli kısmı ise kabenin etrafında dönme yani tavaftır. Tavaf yerine bazen devirden türemiş devar da kullanılırdı. Yüz yıllardan beri Kâbenin etrafında dönme: hac, tavaf, devar diye adlandırılmıştır. Bundan dolayı Kâbeye, Devvar’da denilmiştir. Cahiliye döneminde Kabeyi hac etmek Hicaz Araplar arasında hem bayram hem de saygı duyulan bir iş sayılırdı. Kâbenin ziyaretçileri ise “Kâbenin misafirleri” diye bilinirdi.

İslam öncesinde Medinelilerin kendilerine ait bir bayramları yoktu. Sasanilerden aldıkları ve baharın başlangıcı saydıkları “Neyruz” ile (Nevruz) sonbaharın başlangıcı bildikleri “Mihrican” günleri vardı. Medineliler bu günleri bayram sayarlardı. Medine Yahudilerinin kutladıkları “yedinci gün” bayramları da Medine’de bayram günü olarak kutlanırdı. Hicretten sonra Medine’ye yerleşen Hz. Muhammed, Medine’de Sasani kaynaklı Nevruz ve Mihrican kutlamalarını yasakladığı gibi yedinci gün bayramını da yalnızca Yahudilerle sınırlandırmıştır.

Oruç ibadeti hicretin ikinci yılında (M.624) ve onu takiben Ramazan bayramı da aynı yıl başladığı gibi Kurban bayramı da hicretin dokuzuncu yılında (M.631) hac ibadetiyle birlikte başlamıştır. Böylece Müslümanlar arasında bayram olarak ramazan ve kurban bayramları bu tarihten itibaren başlamıştır. Bu iki bayramın dışında kalan günlerin Müslümanlar için “dini bayram” özelliği yoktur.

Cumhuriyetten sonra Türkiye’de bayramların resmi tatillerin düzenlendiği mevzuatın içinde ramazan bayramı yerine sorunlu bir aklın icadıyla “şeker bayramı” denilmiştir. Her ne kadar bazıları eski harflerle yazılan şükür kelimesinin yanlışlıkla şeker diye okunmasından kaynaklandığı iddia edilse bile bunun inandırıcı bir tarafı yoktur. Binlerce yıldan beri ramazan bayramı olarak bilinen bu gün birden bire “şeker bayramına” dönüşmüştür. Bu girişimin teselli olunulacak tek tarafı yarım kalması ve “kurban bayramının” da “et bayramı” diye adlandırılmayışıdır.

Müslümanlar için, bedenin bitip tükenmeyen isteklerinin sınırlandırılması, zaptu rapt altına alınmasının yanından bir büyük ruhi terbiyeden, sınavdan geçtikleri ramazanın sonunda ulaştıkları “ramazan bayramı” çok önemli bir bayram günüdür. O kadar önemlidir ki toplum yeniden inşa edilir. Dargın olanların barışması, bayramın en önemli sonuçları arasında yer alır. Çünkü kalıcı bir dargınlığın gerekçesi olamaz. Herkesin kendi yakınını araması, görmesi, dostları ile hem hal olması, komşuları ile görüşmesi ancak bir bayram havası içinde anlamını bulur. Mezarlıkların ziyaret edilmesi anlamlı bir bayram faaliyetidir. Bayram sevincinin ortasında yada hemen başlangıcında mezarlık ziyareti, ölülerin hayırla anılmasından, onların bıraktıkları hayırlı mirasın sahiplenilmesi, kuşaklar arasında olması gereken manevi bağların teyid edilmesi bakımından da önemlidir.

Bayram günleri az çok hemen herkesin yapa geldiği bu işler toplumsal bağları kuvvetlendirdiği gibi sevincin büyüyerek yaygınlaşmasına hemen her ferdi kapsamasına yol açmıştır. Ancak son dönemde görülen odur ki toplumsal yapının temeli sayılan bu güzel faaliyetlerde büyük bir aşınma başlamıştır. Bazı insanlar bayramı, bir tatil günü gibi anlayıp ona göre bu günleri heder etmektedir. Dolayısı ile akrabanın, yetimin, düşkünün, komşunun, arkadaşın aranmadığı yalnızca tatil yapılan bir gün olarak görülmektedir. Toplumun geleceği adına büyük bir gerilemedir.

Herkesin dilinde “çocukluk döneminde ki bayramların başkalığı yer alır. Oysa çocukluk döneminde ki bayramları ayrıcalıklı eden elbette doğrudan çocukluktur ama toplumsal bağları takviye eden faaliyetlerin de aynı ölçüde yaygın olmasıdır. O faaliyetleri ihmal edenlerin “nerede o çocukluk bayramları” diye ah vah etmesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bayramı bütün içeriği ile yaşayanlara yaşatanlara minnet ve vefa borcumuz çoktur.

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.