Danıştay’da davanın görüşüleceği gün BBC de sabahın erken saatlerinden itibaren her 15 dakikada bir Ayasofya haberi vermeye başladı. Dünyanın Ayasofya’nın cami olmasına nasıl karşı olduğu anlatılıyordu bu haberlerde. Fonda melankolik bir müzik eşliğinde bu yapının ne kadar Hristiyan olduğunu anlatıp duruyorlardı. Sık sık Atatürk’e atıf yapılıyordu. Bunu özellikle yapıyorlardı. Sanki konu alınan Ayasofya değil de Türkiye’nin laikliğiydi. BBC spikeri sürekli şu sözleri tekrarlıyordu;

“Atatürk’ün müze yapmasıyla laik Türkiye’nin sembolü olan Ayasofya artık laiklik sembolü değil. Erdoğan 900 yıl kilise olarak hizmet vermiş bu eseri ‘Allah’ın izniyle’  tekrar cami yapacağını söyledi.”

BBC’nin sürekli dramatik bir fon müziği eşleğinde yayınladığı bu kelimelerin bir tek meali vardır:

“Ayasofya cami olarak açılırsa Türkiye artık laik bir memleket olmayacak!”

Söylenilmeye çalışılan sürekli vurgu yapılan şey budur.

Sanki bütün Avrupa ve ABD laikmiş gibi.

En bir Katolik memleketinden tutun da Anglikan’ına, Evangelist’ine kadar hiçbiri laik değildir. Okullarının büyük çoğunluğu kiliselere bağlıdır bu memleketlerin. Kilisenin onayı olmadan def i hacet yapmaya bile gidemezler. Radyoları her sabah dualarla açılır, Pazar günleri kilise çanlarından kafanız kazan gibi olur. Televizyonlarında ilahiler gırla gider. Bunların yaptıklarının onda birini TRT yapsa Türkiye’de şeriat ilan edildi diye ayağa kalkarlar. Tabii Hristiyanlar yapınca bunların laikliği elden gitmez. Avrupa memleketlerinin büyük çoğunluğu monarşidir. Buna rağmen demokrasi naraları atarlar. Kendi mabatlarına bakmazlar.

Laiklik bir aldatmacadır aslında. Türkiye’ye dayatılan büyük bir aldatmaca. Esas amaç İslam’ı Türkiye’den uzaklaştırmak, Müslümanları dinlerinden etmektir. Çünkü Müslüman bir Türkiye onlar için hâlâ büyük bir tehdittir. Hâlâ kelimesini özelikle kullanıyorum. Burada Osmanlı’dan beri anlamında kullanıyorum bu kelimeyi. Osmanlı’yı yıkıp yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin getirilmesini teşvik edenlerin tek amacı vardı; Halifeliğin kaldırılması. Bunda başarılı oldular. Üstelik bir tür pagan dini bile tesis edildi bu memlekette. Heykellere tapıp da kendilerini Müslüman olarak adlandıranlar, bazı sözde din adamlarını kullanarak “Aslında İslam öyle değil.” argümanıyla İslam’ın emretmediği ama kendi işlerine gelen bir sürü şeyi halka “Gerçek Müslümanlık budur.” safsatasıyla dayattı. Bunlara “Namaz beş değil üç vakittir.” veya “Günah olan şaraptır, rakı bira günah değildir.” fetvaları da dâhildir. Hatta çıkıp “Sadece Cuma namazını kılsanız da olur.” diyenler bile çıktı. Bundan amaç camileri kilise gibi kullandırmaktı elbet. Daha sonra yavaş yavaş sandalyeler de getirmeye çalıştılar.

Ucube ve İslam ile ilgisi olmayan bir dine inandırmaya çalıştılar insanları. Bütün bunlar planlı şekilde yapıldı.

Şimdi yine “Kılıç hakkı” olan Sultan Mehmet Han’ın mirası Ayasofya’yı kurtarmak için laiklik vurgusuna sığınıyorlar. Bu yazı yazıldığı sırlarda bütün BBC radyo ve televizyonları Ayasofya konusunu geniş biçimde gündeminde tutmaktaydı.

Amaç bariz biçimde ortada.

Yunanistan’dan hiç bahsetmediğimi söyleyeceksiniz. Gerek var mı? Bartolemeos söyleyeceğini söyledi zaten. Onların hem fikri hem zikri bellidir.

Bu arada Bay Kemal’in bu konudaki engin görüşlerini de açıklamasını bekliyoruz.

Şimdi en önemli mesele Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasıdır. Umarız ki bu gerçekleşir. Bunca şeyin ardından müze olarak kalmaya devam etmesinin ne anlama geleceğini söylemeye gerek var mı?