SON DAKİKA
Hava Durumu

Bıgije Ey Emeriqa !

Yazının Giriş Tarihi: 27.01.2018 21:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.01.2018 21:00
Afrin’de çatışmada ölen PKK/YPG’lilerin cenazesinde bir kadının videosunu izledim:

“Ey Hawar, yeter!

Almanya, Amerika nerdesiniz?
Gavat Amerika nerdesin?

Daha düne kadar bizimleydin.

Düne kadar işin vardı bizimle.”

 

Kadını görünce, birkaç sene önce bu köşede yazdığım, ‘KürdMemo, kimin/neyin nöbetini tutuyor?’ yazımı hatırladım.

Sırrı Süreyya Önder, çözüm süreci zamanlarında, Kür Memo’yahabire nöbet yazan solcu ‘öküz’ çevreleri hedef alarak şöyle demişti:

"Bir sürü 'mahçup faşist' ortaya çıkıyor. Kürt'ü yeniden cepheye çağıran, Kürt'ün yeniden savaşması için davetler yapan, üstelik kendileri için bir şey yapmayan insanlar. (...)
Bir sürü ‘sol’ kisveli hödük, 'İmralı postacısı' diyor bana. Süreci itibarsızlaştırmak için. Solcu olduğunu, demokrat olduğunu vesvese eden bir sürü öküz, bu ülkenin savaş hafızasına yazılıyor, farkında değiller.
Bi kendinize sorun, biz ne yaptık? Hepimizin geleceği bu; evlatlarımızın aziz canını kurtarmak istiyoruz."

Demişti demesine, ama nöbet yazanlar kervanına direnemedi ve sessizliğe gömüldü. Hatta denilebilir ki, nöbet yazanlar kervanına kendisi de katıldı. Gerçi aradan geçen süreçte bu işi onlara bırakmayan işin sahibi nöbetleri bizzat yazmaya başlamıştır.

 

Vahdettin İnce’nin; “Kürt çocukları, ellerini uzatsalar yakalayacakları kadar yaklaşmış barışın, bu sol kırıntısı beyinsizler yüzünden uçup gitmesi…’nden bahsetmişti.

 

Sırrı Süreyya’nın ‘Hepimizin geleceği bu’ ‘ evlatlarımızın aziz canını kurtarmak’ olarak gördüğü, Vahdettin İnce’nin de ‘ellerini uzatsalar yakalayacakları kadar yaklaşmış barışı’ ne oldu da ıskaladık. Neden evlatlarımızın canını kurtaramıyoruz?

Cevap yukarıda, ölen yakını için ağlayan kadının söylediklerinde saklıdır:

 

Birincisi, ‘Güce tapınma’ eğilimidir. Barış sürecine gözlemci heyet (Fitneci) olarak sızmaya çalışan ABD/ Almanya, sonunda kadrolu iğvacı vaizinin askerleri, polisleri aracılığıyla  PKK aktörlerinin kalbini kaydırmayı başarmıştır. Dünyayı ABD ve Almanya’nın yönettiğini vehmeden, ‘Türkiye de onların kuludur, kula kulluk yerine, ana tanrıya kulluk etmeye’ heveslenen ‘Müşrik kafalı İmansızların’ tanrılara bir kurban vermesi gerekiyordu. Fettönüniğva ve yardımıyla kazdıkları ve kadrolarını gömdükleri hendekler marifetiyle Türkiye’yi kurban etmeye kalktılar. O hendeklerin, kendilerinden on binlercesinin mezarı olmaktan ‘Tanrıları’ bile kurtaramadı. Buna rağmen onların tanrıların gücünden ve niyetlerinden şüphe edecek halleri yoktu. Daha bu işin Suriye’si var. ABD, Rusya, Almanya onların arkasındaydı. Hem silahları da vardı.  Hala komşularına dayılanabilirlerdi. Onlar da öyle yaptılar.

Ancak hesaplamadıkları bir şey vardı. O tanrıları her zaman SATICI (Gavat)ydılar. Onların satıcı olduklarını defalarca deneyimlemişlerdi. Ederini buldukları her şeyini satabilirlerdi.

 

İkincisi ‘Kibir’dir. Bu sol genlerden gelen bir hastalıktır. Onlara göre, Erdoğan ve Müslümanlar kim ki, devleti yönetecekler? Onlar kimdir ki, emperyalistlere kafa tutacaklar. Bir arkadaşımın tespit ettiği gibi, ‘Erdoğan bir Latin Amerika’lı lider olsaydı, bizim solcular t-shırtlerine basarlardı. Bunlardan bir avukat arkadaşla bir röportaj yapmıştım: ‘Bir sosyalist olarak yıllardır savunduklarımı ‘maalesef’ bir Müslüman başardı’ demişti de, ‘Müslümanlara üstten bakmıyor musun’ diye sormuştum. ‘Zulme direnmek solcuların tekelinde midir? Bu sizin kategorik bir kibriniz, hastalığınız değil midir?’ diye sormuştum da bocalamıştı. Başbakan Erdoğan, Dersim katliamından dolayı devlet adına özür dilediğinde, dedesi Dersim’de idam edilen bir arkadaşım, solcu çevreleri, ‘Erdoğan’ın peşine takılmakla itham edeceklerinden korkarak’ neredeyse bunalıma girmişti.

 

Üçüncüsü ise ‘Hainlik’ ve ‘tetikçilik’ karakteridir. Bu alçaklar, İdeolojik olarak, Halkına, coğrafyasına, halkının değerlerine ‘düşman’ olarak yetiştirilmişlerdir. Türkiye’de solun en büyük argümanı İslam ve Müslüman karşıtlığıdır. Bu karşıtlık Müslüman ahaliye karşı işlenen her suçta gönüllü tetikçi rolü üstlenmelerini zorluyor.. Kimin yanında ve ne amaçla olduğuna bakmaksızın… Binlerce ‘Memo’nun ölümleri pahasına  olsa bile…

 

 Geldikleri nokta, ‘Azabı gördüler, bağları koptu’ (Bakara:166) noktasıdır.

Amerika yetişirse sadece başka nöbetler yazmak için yetişir.

Eşek olana semer vuran çok olur.

 

 

 

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.