SON DAKİKA
Hava Durumu

''Begüm gibi başka evlatlar zarar görmesin diye mücadele ediyorum''

İstanbul'da otobüs beklerken makas yaparak durağa dalan otomobilin çarpması sonucu yaşamını yitiren 19 yaşındaki Bursalı üniversite öğrencisi Begüm Kartal'ın annesi Melek Kartal, gazeteci Özlem Yağmur'a konuştu.

Haber Giriş Tarihi: 16.12.2019 13:12
Haber Güncellenme Tarihi: 16.12.2019 13:12
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
''Begüm gibi başka evlatlar zarar görmesin diye mücadele ediyorum''

İstanbul'da otobüs beklerken makas yaparak durağa dalan otomobilin çarpması sonucu yaşamını yitiren 19 yaşındaki Bursalı üniversite öğrencisi Begüm Kartal'ın annesi Melek Kartal, Lodoshaber'den Özlem Yağmur'a konuştu.

İşte o röpörtaj:

"Doktorlar Begüm'ün durumun ciddi olduğunu söylediğinde bir nefes aldım.

Ve ben o gece aldığım nefesi daha bırakmadım. Ne zaman ki evladıma kavuşacağım. İşte o zaman vereceğim o nefesi..."

Bu sözler, İstanbul'da bir akşam vakti alkollü oturduğu aracını makas atarak kullanan bir trafik katilinin durakta otobüs beklerken yok ettiği 21 yaşındaki Üniversite Öğrencisi Begüm Kartal'ın annesi Melek Kartal'a ait...

Benim çok eski arkadaşım, dostum, güzeller güzeli Melek'le çok genç yaşında kaybettiği Begüm için buluştuk.

Begüm'ü konuştuk.

Begüm'e ağladık.

Ama biz bu röportajı, o yüce annenin mücadelesi ve talebi doğrultusunda, bundan sonra başka çocuklar yok olmasın. Trafik katilleri başka insanları, gençleri, çocukları öldürmesin diye yaptık.

Tek evladı olan dünya güzeli Begüm'ü kaybettiğinde aldığı ve ancak evladına kavuştuğu gün vereceğini söylediği o acı, o yakıcı nefesle, çok büyük, çok yüce bir mücadele başlatan Sevgili Melek adaletten emsal bir karar bekliyor.

Emsal ve potansiyel trafik katilleri için caydırıcı olacak bir karar...

Organları, kendi isteği ve anne babasının kararıyla başka insanlara hayat olan Begüm'ün ardından verilen bu yüce mücadeleye bir katkım olsun istedim.

Kızına kavuşacağı günü beklerken, başka çocuklar yok olmasın diye kocaman bir yaralı yürekle savaşan güzel dostum Melek...

Umarım ki adalet yerini bulsun.

Umarım ki, emsal bir ceza alsın o katil!

Tıpkı başlattığın o yüce mücadelede dediğin gibi...

Kaza değil cinayet!

Begüm için adalet!

► Melek, zor olacak ama Begüm için yapacağız biz bu röportajı...

Evet, Özlem'cim... Begüm için yapacağız.

 Nasıl öğrendin Melek? Sana haber nasıl geldi?

Pazar akşamıydı, eşim Haluk aslında 2019'un Ocak ayından beri İstanbul'da görevliydi. 6 aydır babası da Begüm gibi İstanbul'daydı. O da Bursa'ya hafta sonları geliyordu, hatta Begüm'ü de alıp geliyordu. Ancak o akşam eşim Haluk da benimle beraber Bursa'daydı. Ben Begüm'ü öyle bir alıştırmıştım ki, nereye giderse gitsin haber verirdi bana. Çok uğraşmıştım ama başarmıştım. Pazar akşamı arkadaşlarıyla birlikte tamamen gönüllülük esasına dayalı bir proje için çalışacaklardı. Online terapistlerle insanları bir araya getirmek üzerine çalıştıkları bir proje... Saat 9.30 gibi mesajlaştık kızımla. "Nasılsın?" diye sordum. "Çalışmaya devam anne" dedi. En son o akşam 9.30 da haberleştik. Saat 10.30 oldu ben yazdım, "ne yaptınız, çıktınız mı?" diye, ses yok. Telefon çantasındadır fark etmemiştir diye düşündüm. Kısa bir süre sonra tekrar yazdım, yine yanıt yok. Bu arada eşim Haluk da yanımda kitap okuyor, O'na da bir şey söylemiyorum kızmasın diye. Bir yandan Begüm'e mesaj atmaya devam ediyorum, "neredesin? Bak sinirleniyorum artık. Soru soruyorum yanıt vermiyorsun, aramıyorsun" diye. Çocuğa O'na çok kızdığımı yazıyorum. Derken telefon çaldı. Arayan Begüm... Daha doğrusu, Begüm'ün telefonundan beni polis arıyormuş ama ben tabii o an için bunu bilemiyorum. Açtım, telefondaki ses Begüm değildi, bir polis memuruydu. Fakat polis memuru Begüm'ün adıyla beni aramadı, arkadaşının adı ile aradı. Bana, "Siz Hanife'nin nesi oluyorsunuz?" dedi.

 Hanife?..

Hanife de, Begüm'ün o gönüllü proje için birlikte çalıştığı arkadaşlarından biri. "Ben Hanife'nin teyzesiyim, Hanife kızımın arkadaşı. Ne oldu?" diye sordum. Polis memuru bana, "Endişelenmeyin bir kaza oldu. Kimlik tespiti için arıyorum" deyince "yaşıyor mu?" diye sordum. "Hanfendi kimlik tespiti yapmaya çalışıyoruz" derken Haluk telefonu aldı, daha sonra Begüm'ün fotoğrafını gönderdik o kişiye, ondan sonra nerede olduğunu, hangi hastahanede olduğunu bile öğrenemeden alelacele toparlandık yola çıktık

 Ama polis Hanife'den bahsediyor Begümn hiç bahsi geçmiyor

Hayır... Begüm yok. Hanife diyor.

 Sen de yola çıkarken kızının arkadaşı Hanife ile ilgili sorun var sanıyorsun?

Evet. Biz Hanife'ye bir şey oldu diye fırladık evden. Çünkü o çarpma anında çantalar karışmış. Bu arada, ben asla kaza demiyorum, kaza kelimesini kullanmayı sevmiyorum. Olay esnasında eşyalar karışınca Begüm'ün telefonunu buluyorlar. Begüm'ün çantası diğer arkadaşı Hamza'nın sırtında. Bilgisayar falan her şey o çantada. Aynı üniversiteden 3 arkadaş çalışıyorlar bu gönüllü proje için ve o akşamki çalışmalarını tamamladıktan sonra yurtlara dağılmak üzere durakta bekliyorlar. Ancak olay sonucunda yaralanan 12 kişi var, biz önceden 8 kişi biliyorduk, mahkemede öğrendik ki 12 kişiymiş. Hatta olayda yaralananlardan 12 yaşındaki bir çocuğun hala ameliyatları devam ediyor. Bacakları hala tutmuyor çocuğun. Yola çıktık, ben Haluk'u sürekli arabayı yavaş kullanması için uyarıyorum. "Begüm'ün yoktur bir şeyi. Korkmuştur, korkudan bayılmıştır" diyorum. Ama insanın içine doğar ya bazı şeyler, kalbime bir sızı çöreklendi.

Begüm Organlarıyla Başka İnsanlara Hayat verdi.

 Begüm'ün durumunu nasıl öğrendiniz?

Haluk'un çalışma arkadaşları İstanbul'daydı. Onlardan destek istedik. Hastaneyi öğrendik, Begüm'ün orada olduğunu öğrendik, fakat hastaneden telefonla bilgi vermiyorlar. Olay Sefaköy Metrobüs durağı'nda oldu. Biruni Hastanesi'ne kaldırmışlar. Biz hastaneye ulaştık, hemen bizi aldılar odaya durumu anlatacaklar... "Bilinci kapalı!" dedikleri an yol boyuna kalbime çöken o sızı........... (Bu esnada ara vermek zorunda kalıyoruz röportaja. Melek artık çok ağlıyor çünkü. Çok ağlıyoruz... Soru faslı falan bitiyor. Gerisi çok da umurumda olmuyor. O'na bırakıyorum her şeyi. O isterse devam eder, istemezse etmez. Dünya güzeli bir evlat gitmiş. Ötesi yok! Sonra... Aradan zaman geçince devam ediyor Melek...)

Biliyor musun Özlem, Haluk hiç kabullenemedi. Ben kendimden korkarken, o daha kötüydü. Nasıl oldu bilemiyorum, hala da bilmiyorum ama ben daha dirayetli olmaya çalıştım. Doktorlar, "beyin kanaması var, yoğun ödemi var" dediler. Başka bir yere sevk etmek için uğraşmışlar ama yerinden oynatılmamaması gerektiğine karar vermişler. Önce arkadaşlarım Ebru ve İlkay koştu geldi İstanbul'a. Annemlere bile söylemedik ne olduğunu. Daha sonra haber verildi hepsine. Taa ki durumun çok ciddi olduğunu doktorlar bize söylediğinde haber verildi.

*.......

Özlem... Doktorlar durumun ciddi olduğunu söylediğinde bir nefes aldım. Ve ben o gece aldığım nefesi daha bırakmadım. Ne zaman ki ben evladıma kavuşacağım. O zaman vereceğim o nefesi... (Ah güzel anne... Ah benim canım arkadaşım Melek... Ne çok ağlıyor içine çektiği o nefesin acısıyla. Ne çok ağlıyoruz giden Dünya güzeli Begüm için...)

Begüm'ün yoğun bakım süreci 1,5 gün sürdü fakat ödem açılmadı ve biz Begüm'ü beyin ölümü sebebi ile kaybettik. Odaya girdik, doktorlar dediler ki, "artık bunu size söylemek zorundayız." Ama o kadar zor ki bunu söyleyebilmek, titriyorlar, konuşamıyorlar. Onlardan müsaade istedik eşimle yalnız kalmak için. Haluk'la birbirimize baktık. Ben, "Haluk" dedim organlarını bağışlayalım." "Ben de aynı şeyi düşünüyorum" dedi.

 Ne büyük, ne güzel insansınız siz...

Bak ne olduğunu bilmiyorum, nasıl olduğunu da bilmiyorum. "Organları bağışlayalım" derken niye bunu söyledim bilmiyorum. Haluk'la aynı anda bunu nasıl düşündük, hiç bilmiyorum.

 Begüm'ün organ bağışı kararı var mıydı?

Bir yıl yurtta kalmıştı, yurt arkadaşlarıyla oda arkadaşları ile konuşurken bu şekilde bir isteği olduğunu söylemiş onlara. Tabii o çok zor bir süreçti. Seni alıyorlar içeriye her türlü soruyu soruyorlar. Yok saçı, yok tırnağı... Biz dedik ki, dört organını alın. Kalbi, karaciğeri, böbrek ve akciğer dedik. Onlardan çok özenli ve hızlı olmalarını rica ettik. Orada organ bağışı sürecini yöneten bir hekim vardı, Hüsniye Hanım... Hamileydi... 16 saat süresince o haliyle ayakta bu süreci yönetti.

 Begüm'ün organlarıyla kimler hayata tutundu? Bilginiz var mı?

İstanbul'a gitti hepsi. Ben "İstanbul yansın!" diye yırtınırken, kızımız yine İstanbul'da kaldı. O kadar çok seviyormuş ki İstanbul'u...

 Kalbi hala İstanbul'da atıyor.

Ruhu oradaydı zaten. İstanbul'u kazandığı andaki sevincini anlatamam sana. Ağlamak ama öyle bir ağlamak yok. Ben İstanbul için "lanet olsun bu şehre!"diye yırtınırken, kızımın organları İstanbul'da kaldı.

 Tanıştınız mı o insanlarla?

Hayır... Öğrenmek de istemem. Çok güzel, sağlıkla yaşasınlar inşallah.

Trafik Katili 27 Yaşındaki Alkollü Sürücü Fatih Sezer

 Melek ben de senin gibi kaza demiyorum. Çünkü bu bir cinayet! Pekii ya trafik katili?..

Katil Fatih Sezer diye bir kişi. Biz de onun kim olduğuna mahkemeye kadar hiç bakmadık. İlk kez duruşmada gördük. Gözlerimi hiç ayırmadan sürekli ona baktım. Aramızda bir masalık yer var. Sadece bir masa... İnsanın aklından neler geçiyor. Ama biz öyle insanlar değiliz. Allah da oldurmasın.

 Kaç yaşında bu kişi?

27 yaşında.

 Küçük de değil. Bildiğin yetişkin?

Tabii değil. Evli, bir çocuğu var onu biliyorum. Hastanede olduğumuz süreçte kendilerini "arkadaşları" diye tanıtan bazı kişiler bana ulaştı. Bir grup geldiler. Sonradan mahkemede öğrendim, o yüzden anlatıyorum. Bana dediler ki, "çok geçmiş olsun, biz kaza yapanın arkadaşlarıyız. Ne yapabiliriz?" Ben de, "dua ediyorum. Siz de dua edin kimseye bir şey olmasın"dedim.

 Olayın oluş şeklini, sürücünün alkollü olduğunu ne zaman öğrendiniz?

Hastanede olduğumuz zaman bilmiyorduk. Kaza olduğunu düşünüyorduk, çünkü o zaman bizim konsantrasyonumuz Begüm'ü hayata tutundurmak üzerineydi. Begüm'ü defnedip geldikten sonra davaya müdahil olduk, o zaman dosya bizim elimize gelince anladık olayı.

 Bu trafik katili ne anlattı mahkemede?

Kendi ifadesine göre alkol almış ama kendini kaybedecek kadar almamış! Hızlı değilmiş, yavaşmış ama buna rağmen hava yastıkları patlamış! O yüzden hiç bir şey görememiş. Şunu soruyorum: O hava yastıkları nasıl patlar? Çok şiddetli bir çarpma anında patlar. İddia ettiği gibi yavaş giden bir araçta patlamaz. Hepimiz araç kulanıyoruz.

 Olay anındaki alkol oranı?..

Çarpmadan 4 saat sonraki alkol oranı 1.42 promil. Öncesinde yani çarptığı anda kim bilir kaç? Ben herşeyi duruşmada öğrendim. Duruşmaya başlarken hakim, "senin ertelenmiş kamu cezan varmış. Nedir bu?" dedi. Çok şükür Özlem, olaya vakıf bir heyet vardı karşımızda. Ben bunun için çok dua ettim. Vicdanı olan bir heyete denk gelmek için çok dua ettim. Hakim, "senin ertelenmiş cezan var" deyince, "uyuşturucudan cezam var" dedi. Evet, uyuşturucu... Ama o an yapılan sadece alkol testi. Olay anındaki polisler de geldi, tanıklık etti. Aşırı sürat var! Makas atmak var! O halde çarptığı duran bir araç var. O aracın sahibi duruşmaya gelmedi, ikinci duruşmaya gelecek.

 Kamera kayıtları vardır. Elde etttiniz mi?

Keşif oldu. Keşiften sonra ikinci duruşmada gelecek.

 Görgü tanıkları ne diyor bu olayla ilgili?

Tam tersini söylediler. "Çok süratliydi! Makas atarken hakimiyetini kaybetti, çarptı ve kaçtı!" dediler.

 Bir de kaçtı?..

Evet kaçmış. Kendi ifadesi öyle değil ama. "Alambulansı aradım, yardım ettim" diye anlatıyor. Şöyle de bir şey var: Hastaneye gelen o kişilerden biri, (sonra adalet önünde hesaplaşıcam o kişiyle de...) O kişiyi çağırıp "olayı üstlen, ben alkollüyüm" diyor.

 Olayda kaç kişi yaralandı?

12 kişi... Kızım öldü. 12 yaşındaki bir çocuğun tedavisi isi hala devam ediyor.

 Hepsi şikayetçi olmuştur?

Hepsi şikayetçi oldu. Ben bu adaleti Begüm için arıyorum. Öncelikle ilahi adalet. Kızımı da benden sonra en güvenli yere Allah'ıma gönderdim. İlahi adalete bıraktım. Bunu niçin yapıyorum? O katilin çocuğu da böyle bir insan olmasın diye yapıyorum. Başka çocuklar ölmesin diye uğraşıyorum. Bir kişi bile fark etsin istiyorum. Ben hayatım boyunca bir kere bile alkollü araç kullanmadım. Ehliyet alamadı benim kızım. Çok istedi ama İstanbul'a giderken teyzeleri karşı koydu. "Aman kuzum, İstanbul'da alkol alan arkadaşınız olur, sakın arabasına binmeyin" tembihleriyle gitti okumaya. Hep böyle öğrettik biz çocuklarımıza.

 Duruşmada sen gözlerini dikip O'na bakarken ne yaptı? Yüzüne bakmaya cesaret edebildi mi?

Ben hayatımda ilk defa adliye, ilk defa mahkeme gördüm. Demek böyle görecekmişim. Kızım bana bunu da öğretti. Sürekli yüzüne baktım. O hiç bakamadı. Allah seni inandırsın, o jandarmaların yüzlerini bir görecektin. Dinliyorlar, anlıyorlar hissediyorlar. Orada bir polis memuru vardı, hakimlerin yanında ayakta duran... Gözleri ile bana neler anlattı bilsen. Orada bir kadıncağız vardı, beni çok etkiledi. Çünkü Begüm onun üstüne mi, düşmüş yanına mı düşmüş... Begüm'ü kaldırmış o kadın. Begüm de ona arkadaşlarının nasıl olduğunu sormuş. Yani kadının ifadesi bu. Ben kızımı gördüm, kızımı yıkadım. Vücudunda hiç bir şey yoktu. Sadece başında vardı. Hep dua ettim, acı çekmemiş olsun diye...

 En büyük arzun, en büyük isteğin nedir ?

En kısa sürede kızıma kavuşmak... En büyük arzum bu. İnan başka hiç bir şey değil. Ben o nefesi 21 Temmuz'da hastanede aldım, ne zaman ki kızıma kavuşurum, işte o zaman vereceğim.

 Eşin, Begüm'ün babası nasıl?

O duygularını çok belli eden adam değil. Arka arkaya annesini, abisi ile babasını kaybetti. Adamcağızın hiç kimsesi kalmadı. En son evladı da gitti. Kala kala bir ben kaldım. Biraz da O'nun için dört aydır ben hep dirayetli durmaya çalıştım.

 Bu dava süreci sonunda adaletten beklentin nedir Melek?

Emsal karar bir versin.

 Ders olsun, caydırıcı olsun istiyorsun?

Emsal olsun... Müebbet versinler! Örnek olsun. Çünkü bunlar önlenebilir. Bu bir kaza değil. Diyorum ki, "benim çektiğim acıyı evladına hasret kalarak çeksin." Evladına bir şey olmasını asla istemem. O evladı babasının suçundan sorumlu tutamam ki ben.

 O aileden görüşmeye çalışan oldu mu sizinle?

Oldu ama biz uygun olmayacağını düşündük. İstemedik. Şunu söyleyeyim sana, ben Begüm'ün telefonunu, bilgisayarını açamadım uzun süre. Çünkü şifreli. Biliyorsun ya, her yere şifre koyuyorlar. Begüm'ün şifreleri ne çıktı biliyor musun? 1881...

Biz böyle çocuklar yetiştiriyoruz. Bak, biri gitti. Oysa onlar bizim geleceğimiz. Begüm gibi başka evlatlar da var. Onlar zarar görmesin, onlar yok olmasın istiyorum. Tüm mücadelem bunun için. Bundan sonra hepsi benim çocuğum. Oğullarım, kızlarım onlar benim...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.