The great replacement (Büyük ikame) bir sağ kanat komplo teorisidir. Genel olarak Ortadoğu ve Afrika’dan göç alan ve bu toplulukların yaşadığı yerlerdeki beyaz Katolik Fransızları ve Hristiyan Avrupalılara atfedilir. Fransa’daki Müslümanların varlığının Fransız kültürü ile medeniyetini mahvedeceğini potansiyel tehlike olarak görür.
Avrupa Birliği gibi global liberal elitleri Avrupa halkını Müslümanlarla değiştirmekle suçlar. İngiltere'deki Brexit oylamasını hatırlayın. Halkı "Türkler gelecek" diye korkutup oy almışlardı.
Hareket Renaud Camu tarafından popüler hale getirilmiştir. Beyaz soykırım olarak görürler. “Gates of Vienna” (Viyana Kapıları) ve “Politically İncorrect” (Politik olarak yanlış) bunların web siteleri arasında sayılabilir. Kökü 1973 senesinde Jean Raspail’in kurduğu “Le Camp des Saints” (Azizlerin Karargâhı) adı verilen ve Batı kültürünün üçüncü dünya ülkelerinden aldığı göçle bozulduğunu savunan harekete dayanır.
Bu gruplara örnek olarak “Patriotic Europeans Against the Islamisation of the Occident” (Batı'nın İslamlaştırılmasına karşı vatansever Avrupalılar) ve İdentitarian Movement (kimlikçilik hareketi) verilebilir. Tamamı aynı amaç için ancak koordineli çalışmaktadır.
İlginçtir ki bu tür bir ırkçı-İslam karşıtı hareket söz konusu olanca Katolik-Protestan çatışması anında bir kenara bırakılıp birlikte çalışılır.
Buraya kadar özetlediklerimiz size ne anlatıyor?
Özetle işin özü Osmanlı nefreti değil mi?
Haçlı seferlerinin modernize bir girişimidir bu.
Uzun bir araştırma konusunu bir köşe yazısında özetlemek çok zor. Ancak bu kadarını yapabiliyorum. Ne var ki, bu çok kısa tahlil bile her şeyi gözler önüne sermeye yetiyor.
Brenton Harrison Tarrant’ın Türkiye’ye gelişi ve yaptıkları mercek altında. İfadesinde “Aslında ben eğitim için buradaydım. Ama işler değişince Yeni Zelanda’da eylem yaptım.” Demesi birçok soru işaretini de beraberinde getiriyor. Bu sorulardan biri de “Türkiye’de bir eylem” planlamış olup olmadığı.
Teröristin manifesto adını verdiği açıklamasında yaptığı “Konstantinapol” vurgusu ve daha da önemlisi Sayın Başkanımıza karşı olan nefreti bu soruların ehemmiyetini arttırıyor.
Haçlı seferleri üzerimize ve bunları korkudan tir tir titreten Sayın Başkanımız Erdoğan’a yönlenmiş durumda.
Aslında söylediklerimiz malumun ilanı. Bunları biliyorduk elbet. Ancak, farkı şu ki, bu “Haçlı zihniyetinin” ne kadar vahşi ve şeytani olduğunu dünya da gördü. Gördü görmesine de bir türlü “terör” diyemeyenler arasına başka bir isim de eklendi. Donald Trump’ın da dili varmadı olayı terör olarak adlandırmaya.
Öldürülenler Müslüman olunca terörden saymıyorlar.
Bizim Kemal de başka telden çalıyor. Hristiyan terörü için Müslümanları suçluyor. O da ayrı konu…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Alpan
Büyük ikâme
Avrupa Birliği gibi global liberal elitleri Avrupa halkını Müslümanlarla değiştirmekle suçlar. İngiltere'deki Brexit oylamasını hatırlayın. Halkı "Türkler gelecek" diye korkutup oy almışlardı.
Hareket Renaud Camu tarafından popüler hale getirilmiştir. Beyaz soykırım olarak görürler. “Gates of Vienna” (Viyana Kapıları) ve “Politically İncorrect” (Politik olarak yanlış) bunların web siteleri arasında sayılabilir. Kökü 1973 senesinde Jean Raspail’in kurduğu “Le Camp des Saints” (Azizlerin Karargâhı) adı verilen ve Batı kültürünün üçüncü dünya ülkelerinden aldığı göçle bozulduğunu savunan harekete dayanır.
Bu gruplara örnek olarak “Patriotic Europeans Against the Islamisation of the Occident” (Batı'nın İslamlaştırılmasına karşı vatansever Avrupalılar) ve İdentitarian Movement (kimlikçilik hareketi) verilebilir. Tamamı aynı amaç için ancak koordineli çalışmaktadır.
İlginçtir ki bu tür bir ırkçı-İslam karşıtı hareket söz konusu olanca Katolik-Protestan çatışması anında bir kenara bırakılıp birlikte çalışılır.
Buraya kadar özetlediklerimiz size ne anlatıyor?
Özetle işin özü Osmanlı nefreti değil mi?
Haçlı seferlerinin modernize bir girişimidir bu.
Uzun bir araştırma konusunu bir köşe yazısında özetlemek çok zor. Ancak bu kadarını yapabiliyorum. Ne var ki, bu çok kısa tahlil bile her şeyi gözler önüne sermeye yetiyor.
Brenton Harrison Tarrant’ın Türkiye’ye gelişi ve yaptıkları mercek altında. İfadesinde “Aslında ben eğitim için buradaydım. Ama işler değişince Yeni Zelanda’da eylem yaptım.” Demesi birçok soru işaretini de beraberinde getiriyor. Bu sorulardan biri de “Türkiye’de bir eylem” planlamış olup olmadığı.
Teröristin manifesto adını verdiği açıklamasında yaptığı “Konstantinapol” vurgusu ve daha da önemlisi Sayın Başkanımıza karşı olan nefreti bu soruların ehemmiyetini arttırıyor.
Haçlı seferleri üzerimize ve bunları korkudan tir tir titreten Sayın Başkanımız Erdoğan’a yönlenmiş durumda.
Aslında söylediklerimiz malumun ilanı. Bunları biliyorduk elbet. Ancak, farkı şu ki, bu “Haçlı zihniyetinin” ne kadar vahşi ve şeytani olduğunu dünya da gördü. Gördü görmesine de bir türlü “terör” diyemeyenler arasına başka bir isim de eklendi. Donald Trump’ın da dili varmadı olayı terör olarak adlandırmaya.
Öldürülenler Müslüman olunca terörden saymıyorlar.
Bizim Kemal de başka telden çalıyor. Hristiyan terörü için Müslümanları suçluyor. O da ayrı konu…