24 Haziran seçimlerinden sonra başkanlık sistemine fiilen geçtik. Ve Başkan ilk hükümetini bakanlarını atayarak kurdu. Hayırlı olsun. Allah muvaffak etsin.

Milli Eğitim'e atadığı ismin şahsında diğer bakanlarının hangi mantık ve vizyonla çalışacaklarına dair fikir sahibi olmak mümkündür.

Ancak, insan sormadan edemiyor.
Profesör Dr. Ziya Selçuk 2003-2008 arasında Milli Eğitimde çalışmış, bilinen ve eğitimci kökeni olan bir insanmıştı. Muhtemelen 2004-2006 arasında müfredatların değişmesinde ve buna bağlı olarak yapılandırmacı eğitim anlayışının yerleşmesi çalışmalarında etkisi olduğunu anlıyoruz. Aynı dönemlerde derslerin 'Çoklu Zeka Kuramı' na göre işlenmesi amacıyla seminerlerden geçmiştik.
Buna rağmen neden  çok daha önceden başladığı işi kesintisiz sürdürebilmesi için bakan olmasının yolu kendisine açılmadı da bu kadar zaman kaybedildi?

Neyse, Buna da şükür.

İhsan Hoca'nın Çocukluğuna İnilsin...
"Bu koşullarda siyasetçi olmanın bir anlamı kalmadı. Korkusuz, ölümü göze alan gazeteciliğe ihtiyaç var. Böylesine bir gazetecilik bu koşullarda üç siyasi parti grubuna bedeldir. 15 Temmuz, 16 Nisan ve 24 Haziran geceleri aslında ne oldu?"

Kefenini giymiş. Kanlı mı kansız mı? diye sormuyor. İllaki kanlı diyor.

***********************************

"En fazla Abdülhamit olur, saltanat kurar, kendini halife ilan edersin.
Sonra bir Mustafa Kemal çıkar ve tekrar yıkar.
Saltanatın kaldırılması gerçek İslam'ın önünü açmıştır.
Tarihin akışını değiştiremezsin.
Saltanat sevdasından vazgeç".

Demek ki gerçek İslam neymiş:
1. tek parti rejimi.
2. Diyanet işleri başkanlığının temsil ettiği resmi din:

************************************

"Çaresiz, yoksul, muhtaç bir kadına yardım edip 'namusunu' istemekle 'oyunu' istemek arasında ne fark var?"

Burada da Sosyal yardımdan dolayı HDP yerine AK Parti’ye oy veren kadınların namusuna laf ediyor. Ona göre bazı kadınlar (Muhtemelen Kürt kadınları kast ediyor) oylarını satarak namuslarını satmış gibi oluyorlar.
Sosyal yardım alan bir kadın olsaydım bu lafı karakolda biterdi.
her ihtimale karşı: Sensin o diyerek iade edeyim.

***********************************

Muharrem İnce gerçekten kaçırılmış...

Bunu ilk yazan gazeteci Fuat Uğur idi. Epey bir detay veriyor. İsimler veriyor. Ben inandırıcı buldum. Ancak, Muharrem İnce şiddetle yalanladı.
Ancak, Bu kaçırılma işini içerden Levent Gültekin yazınca inanmamak elde değil.
İnce'nin ' 'Şizofrenler' dediği taraftarları seçmen sandıklarının başında ve YSK kapılarında beklediği sırada meğer 'Büyük Lider'imiz demleniyormuş. O haliyle de açıklama yapmaya kalktığı için ailesi ve yakınları tarafından odasına kilitlenmiş.
Levent Gültekin ilave ediyor:
"Demek ki toplum, bizim 'tek adam rejimine gidiyoruz' feveranıyla görmediğimiz bir şeyi görüyor işte. Bunu duyduğumda ilk cümlem şu idi: "Ak Parti Seçmeni bizi büyük bir felaketten kurtarmış o zaman dedim. Bu kadar sorumsuz bir insan kazanmış olsaydı ne halt ederdik böyle bir durumda?"

Ben de: 'Ha şunu bileydin Levent'ciğim, şunu bileydin' diyorum.
İlaveten Kemal Kılıçdaroğlu'nun emeklerini de yadsımamak gerekir. Malını biliyor (gülücük)

Kumla'dan Beyaz Türk Manzaraları:
Sabahleyin 07:00 'de Kumla'da sahile çıktım.
Temizlik işçilerini izledim.
Önce plajı temizlediler. Bir adam tırmıkla tırmıklayıp topladı çöpleri. Sonra iki adam onları poşetlere doldurdular.
Sonra üç adam geldi. Sahil boyu çöplüklerin etrafındaki çöpleri toplayıp çöp poşetlerini değiştirdiler.
Sonra üç adam yürüyüş kulvarını süpürdüler.
Sonra sahildeki caddeyi boydan boya elektrik süpürgesi gibi çalışan, iki yanında fırçalar olan bir araba süpürdü. O arabanın önünde de bir zayıf adam yürüyüp çevredeki çöpleri, izmaritleri arabanın altına süpürdü. Bu şekilde dört tur yaptılar.
Her yer 2 saatte tertemiz oldu.
Allah ra... (pardon)
"Tabii ki yapacaklar. Görevleri. Geç bile kaldılar. Para almayı, oy almayı biliyorlar. Bizim millet manyak..."
(Volkırla yürüyüş yapan astım hastası bir kadından duydum bu cümleyi)