SON DAKİKA
Hava Durumu

Darbecilik okulu

Yazının Giriş Tarihi: 27.05.2020 22:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.05.2020 22:41

Bir darbe olayı kadar, darbenin nasıl oluştuğu, nasıl hazırlandığı da bir o kadar önemlidir. Konu ile ilgilenenler teslim edecektir ki her darbe aynı zamanda bir sonraki darbenin okulu durumundadır. Hatta 28 Şubat darbecileri örneğinde görüldüğü gibi, bazı darbeciler birkaç darbeye katılmış, birkaç darbecilik okulu bitirmiş, adeta bu konuda uzmanlaşmışlardır.

28 Şubat 1997 askeri darbesinin bir numaralı sanığı İsmail Hakkı Karadayı, 27 Mayıs askeri darbesinde İstanbul’da Davut Paşa kışlasında üsteğmendir. Darbeden sonra ara sıra Yassıada’ya giderek, darbe yargısını da takip etmiştir. Demek ki aslında Karadayı’nın nasıl darbeci olduğunun izlerini, Davut Paşa kışlasından, Yassıada duruşma salonundan takip etmek gerekir. Ancak bu da yetmez. Karadayı’nın nasıl bir kafa yapısına sahip olduğunu, o kafanın hangi şartlarda, nasıl oluştuğunu da bilmek, tanımak icap eder.

28 Şubat Darbesi için TBMM’de kurulan soruşturma komisyonuna 2012’de çağrılan Karadayı, kendisine sorulan bir soruya verdiği cevapta 27 Mayıs darbesi için şu ibretlik görüşlerini açıklamıştır:

 “15 Mayısta iktidarı aldılar, Haziran 12’de veya 13’te Türkçe ezanı Arapçaya çevirdiler. Şimdi 1933’te de Arapça ezanı Türkçeye çevirdikleri için bir reaksiyon vardı, şimdi tersi oldu; yani Türkçe ezanı Arapçaya çevirdiler. Şimdi, bana sorarsanız, Karadayı’ya hangisi okunsun diye, ben Türkçe ezanı. Çünkü cuma namazına gittiğim zaman babamla bir tapu müdürü vardı, elini böyle koyar ‘Tanrı uludur, Tanrı uludur’ dediği zaman tüylerim diken diken olurdu, büyük heyecan duyardım. Düşünebiliyor musunuz? Şimdi bunu benim anlamadığım şeye soktular, Arapçaya soktular. Şimdi, bu, halk üzerinde büyük etki yaptı. Bazılarını yaptı, bazılarını yapmadı ayrı mesele benim gördüğüm kadarıyla. Şimdi, tarikatlar yeniden devreye girdi, din istismarı fazla, aşırı şekilde yapılmaya başladı. Halkın bu partiden soğuduğunu artık her yerde söylüyorlardı, gittiğimiz zaman askere ‘Bunlara hâlâ müsaade mi ediyorsunuz?’ falan diye, yani halkın desteği de vardı. Demek ki halkın desteğini yaratacak bir ortam yaratmamak lazım.”

Karadayı 1951’de Kara Harp Okulu’ndan mezun oluyor. Aslında ondaki darbeci kafa yapısını mezun olduğu okulda, orada uygulanan müfredatta aramak icap eder. 27 Mayıs darbesine maruz kalan Adnan Menderes ve arkadaşları ise asla Harp Okulunun müfredatı ile ilgilenmiş değillerdir. Orada ne anlatılır? Elbette mesleki derslere kimsenin bir diyeceği yoktur. O mesleki derseler, gelişmiş ülkelerde her nasıl işleniyorsa, o şekilde işlenmiş icap eder. Ancak tarihle, siyasetle ilgili konular nasıl işleniyor? Öğrenciler farklı görüşler duyabiliyor, okuyabiliyor mu? Öğrendiklerinin doğruluğunu kıyas için farklı görüşlere ulaşabiliyorlar mı? Bir tarikatın, bir cemaatin okulu gibi senelerce sürekli eksik, yanlış, taraflı ve asla doğrulanmamış bilgiler telkin ediliyorsa, oradan mezun olanlar dünyaya, halka, siyasi iktidara nasıl bakarlar? Askeri okullarda, öğrencilerin bağlılığı, sadakati, ülkeden, milletten önce yalnızca bir kişi ile sınırlandırılıyorsa böyle bir eğitimi, olağan, ve pedegojik kurallara uygun, bilimsel özelliklere sahip, bilmek mümkün değildir.

Menderes ve arkadaşlarının en büyük suçu neymiş? Ezani Türkçe okutmak. Aynı cümleleri anılarında 27 Mayıs Darbesinin asıl mimarı Cemal Madanoğlu’da tekrarlamıştır. Bu cümleleri okuyan birisi, askeri sınıfın ezanı anlayamamasını ciddi bir sorun saydıklarını zannetmesi mümkündür. Ezan Tanrı Uludur diye başlayınca, Karadayı’nın tüyleri de dikenleniyormuş. Tanrı Uludur denildiğinde ne yapmış, camiye giderek namaz mı kılmış? Hayır öyle bir şeyi yaptığı bilinmiyor. Binlerce yıldır Allahü Ekber diye okunan ezanı, Tanrı Uludur diye değiştirme hakkını kimden aldınız? Toz kondurmadığınız o laiklik ilkenize ne oldu? Hani dinlere karşı eşit mesafede, saygılı ve dahi tarafsız olacaktınız? Kilisenin çanına müdahale edebildiniz mi? Edebilir misiniz? Çan sesi hoş değil onun yerine kaval, tulum gibi bir şey çalalım diyebilir misiniz?

Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması ilkenize ne oldu? Binlerce yıllık ezanı değiştirirken millete sordunuz mu? Onun onayını aldınız mı? Elbette hayır. Darbeciler için millet her zaman reayadır. Onun adına yanılmaz, bir kişi karar vermiştir. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması demek aslında o kişiye ait olması demektir. Karadayı’da mezun olduğu okullardan bunları öğrenmiştir. Menderes ve arkadaşları o okullarda, derslerde ne anlatılıyor diye merak etmek yerine bütün zamanlarını yol, köprü, baraj gibi işlere vermişlerdir. Menderes dönemine kadar TSK ihtiyacı olan malzemeyi bir yerden başka bir yere büyük ölçüde katır-at-deve ile taşırdı. Menderes TSK’yı baştan sona modernize etmiş, tümüyle motorlu taşıtlarla taşınır duruma getirmiştir.

27 Mayıs darbesinden önce halk, Karadayı ve arkadaşlarına “niye bunlara müsaade ediyorsunuz” diyormuş. İşte darbeci kafa yapısını açığa vura önemli bir cümledir. Türkiye’yi yönetme yetkisinin halka ait olduğunu ve seçim yoluyla halkın bu yetkiyi süreli olarak devrettiğini, emeklilikten sonra bile öğrenememiş. Askerin müsaadesi ile ancak iktidar olunabileceğini iddia etmiş. Hem de TBMM’de bu iddiasını seslendirmiş. Asker sınıfı kendisini Türkiye’de, iktidarın asıl sahibi olarak görüyor. Kendisinin müsaadesine bağlı sayıyor.

Halk madem Menderes iktidarından nefret etmiştir de seçimlerde bunu niye göstermemiştir? Menderes on yıl içinde katıldığı üç yerel ve üç genel seçimi ezici farkla kazanmıştır. Ancak Menderes’in kazandığı seçimlerin hiçbir önemi ve değeri yoktur. Çünkü o seçimleri asker sınıfı uygun görmemiştir.

Günümüzde askeri okullarda nasıl bir müfredat vardır? Tek yanlı, bilimsel içerikten uzak, seçilenleri her an yanlış yapabilir, her an yabancılara satılabilir gözüyle izleyen ve kendisini daima seçilenleri gözetleme, denetleme ve cezalandırma hakkına, yetkisine sahip gören bir anlayış var mıdır? Varsa, ömrü olanlar yeni darbe örnekleri görecektir. Çünkü geçmiş darbelerde bulunanlar, zaten bunun fiili eğitimini de almışlardır. MEB’e bağlı okulların müfredatları dikkate alındığında, günümüzdeki askeri okul müfredatlarında bir değişiklik beklemek beyhudedir.

28 Şubat darbesi yargılamasının bir numaralı sanığı Karadayı, 2018’de önce ağırlaştırılmış müebbet sonra yaşı dikkate alınarak müebbet cezası aldı. Bir tek gün cezaevinde yatmadı. Ama o darbeyle taraflı ve bağımlı yargılamayla mahkum edilenler 23 yıldan beri yatmaktadır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.