21 Mayıs 2019 tarihinde finansal darboğaza girdiği kesinleşen ve aynı tarihte resmi makamlar vasıtasıyla satışa çıkarılan İngiliz sanayi devi “British Steel” için başta Avrupalı üreticiler olmak üzere dünya genelinden 80'e yakın çelik üreticisi talip olmuştu.

OYAK'ın sahibi olduğu Ataer Holding, British Steel için sunduğu stratejik gelecek planı ile verilen teklifler arasından sıyrılarak, “exclusivity agreement” (münhasırlık sözleşmesi) imzaladı. Bu da 2 aylık süre boyunca detaylı finansal, yasal ve operasyonel inceleme yapacak “Due Diligence”  tek şirket olma hakkını elde etmiş olması anlamına geliyor.

Bu prosedür büyük şirketlerin el değiştirmesine en önemle aşamalardan biri. Teklif verenler arasından bunu becerebilecek olanın belirlenmesi demek yani. Bu anlaşma birden fazla şirket ile de yapılabilirdi. Ne var ki, bu ayrıcalık sadece Ataer Holding’e verildi. Bu da şirketin rakiplerinden açık ara önde olduğunu gösteriyor.

Şu and yapılan şey ise “Due Diligence” bu da “itinalı değerlendirme” anlamına geliyor. Bu itinalı değerlendirmeyi sadece British Steel’in yaptığı yani Ataer Holdingi değerlendirdiği gibi bir düşünce oluşmasın. Bu hatalı olur. Çünkü bu itinalı değerlendirmeyi satın alacak olan taraf da yapıyor. (Fizibilite ile karıştırmayın)

Bunun ardından da şartlar belirleniyor ve satın alma sözleşmesi imzalanıyor. Bu aşamada ödemelerin ne zaman ve ne şekilde yapılacağından tutun da halen çalışanların durumları, emeklilik hakları gibi bir çok ayrıntı da bu sözleşmede yer alıyor. Sözleşmenin son maddesi ise “Closure” yani kapanış.

Yazarınız bunları iyi bilir. Ekonomi okuduğumuzdan değil elbet. Tercümanlık tecrübemizden kaynaklanıyor bu. Sayısız şirket satış sözleşmeleri geçti elimizden de o yüzden yani.

Şimdi gelelim neden Due Diligence lafını öne çıkarttığımıza;

Türkiye’de “Ekonomi battı. Emekli maaşlarını ödeyemez hale geliyorlar…” gibi yalanlarla algı yönetimine soyunuyorlar ya! Hah, işte Avrupa’da bunun on mislini yapıyorlar. Hedef sadece orada yaşayan Türkler değil. Kendi halklarına da Türkiye’nin ekonomik anlamda çöküş yaşadığı, batmak üzere olduğu martavalını atıp onları da buna inandırmaya çalışıyorlar. Dünya çapında kurgulanmış bir saldırı senaryosunun neticesi olarak yapılıyor bu.

British Steel İngiltere için çok büyük önem taşıyor. Şirketin kapıya kilit vurması demek İngiliz ekonomisinin neredeyse yerle bir olması demek.

British Steel, 4,5 milyon ton/yıl ham çelik üretim kapasitesiyle başta ray ve yapısal çelik olmak üzere 1500'e yakın stratejik öneme sahip uzun çelik kalitesi üretiyor. Bünyesinde mühendislik ve proje yönetimi şirketleri de bulunan British Steel, köklü geçmişi ve bilgi birikimi ile yüksek değer yaratma potansiyeline sahip. Merkezi İngiltere Scunthorpe'ta bulunan ve dünya genelinde yaygın müşteri ağına sahip olan entegre çelik üreticisinin ürünlerinin kullanıldığı önemli projeler arasında Londra Heathrow Havalimanı ve Londra Olimpik Stadı'nın yanı sıra ülkemizden de İstanbul Havalimanı yer alıyor.

Şirkette 5.000 işçi çalışıyor. Bunların işsiz kalma tehlikesi de ayrı bir facia anlamına geliyor.

İşte tam da bu yüzden Türkiye’de belki de çok fazla yankı uyandırmayan haber İngiltere’de çok büyük yankı uyandırdı. İngilizler, en azından sokaktaki vatandaş Türkiye’ye bir kurtarıcı olarak görüyor bu günlerde.

Tam da bu yüzden çoğu İngiliz arkadaşım bana “Sen bize Türkiye ekonomisinin batmadığını, güçlü olduğunu anlatırken sana inanmıyorduk. Bize bunun algı yönetimi olduğunu söylediğinde kuşkuyla bakıyorduk. Meğer haklıymışsın. Özür dileriz.” Demeye başladı.

Bizde ne oluyor?

Sözcü gazetesi ve malum köye yazarları bu işin altından nasıl kalkacaklarını, nasıl kıvıracaklarını düşünüyor mu?

Adamlarda yüz olsa özür dilerler. Ancak, olmadığından şimdi bu işi karalayacak bir şeyler bulma peşindeler. “Due Diligence” ile yani itinalı değerlendirmeyle böylesi bir güç gösterisini nasıl küçük gösterebileceklerini düşünüyorlar. Hem de kara kara.

Tabii ki kervan da bu arada yürüyor…