SON DAKİKA
Hava Durumu

DÜĞÜN GECESİ

Yazının Giriş Tarihi: 24.12.2020 20:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.12.2020 20:08

Türkiye’de kimlerin ölüm yıl dönümlerinde anılacağına elbette devlet karar vermiştir. Bu konu öyle halkın gönlüne bırakılacak işlerden değildir. Tek parti döneminin şefleri, kimlerin anılmaya değip değmediğine karar vermiştir. Halka düşen vazife ise tereddüt etmeden anılmaya değer bulunanları, istenildiği gibi anmaktır. Gerisi bir çeşit haddi aşmak sayılır. İşte bu konunun örneklerinden olan Celaleddini Rumi’nin düğününü ele alalım.

Kamal Paşa Kastamonu’da 1925’de “Medeni bir toplum için ölülerden medet ummak lekedir” demişti. O dönem de onun sözünün üstüne kimse söz söyleyemezdi. Gerçi bugün de pek söylenemiyor. Herkes onun dediğini ya kabul ettiğinden ya da korktuğundan tamam derdi. Ölülerden kastı şeyhlerdi. İnsanların şeyhlerin mezarını ziyaret etmesini, bağlılıklarını sunmasını, mezardan/ölüden medet(çare) ummak olarak görmüş ve bunu bir leke ilan etmişti. Mezar elbette sözün gelişidir. Yoksa o mezarları, herkes türbe olarak bilirdi.

Aynı yıl 30 Kasım 1925’de 677 sayılı Tekke-Zaviye ve Türbelerin kapatılmasını öngören kanun çıkarıldı. Dönemin meclisi, Kemal Paşa’nın tayin ettiği kişilerden oluşurdu. Her konu da önce Kemal Paşa fikrini açıklar sonra onun meclisi, onun istediği gibi kanun  çıkarırdı. 677 sayılı yasada böyle çıkmıştı. Bu yasanın ardından kayıtlara inanılacak olur ise 773 Tekke ve 905 türbe kapatılmıştı. Kendini laik sayan Türkiye, böylece mezarlık ziyaretleri için bile bir düzenleme yapmıştı. Öyle herkes kafasına göre istediği mezarı ziyaret edemezdi.

Türbe dediğin şatafatlı bir mezardan başka bir şey değildir. Tek Parti idaresi türbelerden her nedense fena halde korkardı. Onların ziyaretini bu yüzden yasaklamıştır. Kendini laik bilen tek parti idaresi hangi türbeye gidilip gidilmeyeceğine bile karar vermeye yetkili sayılmıştı. Onun ziyaretini uygun görmediği türbelere gitmek leke olmuştu. Aziz Türk halkı, zaten nereden medet umacağını bilmezdi. Bu yüzden nereden nasıl medet umulacağına bile CHP Genel Başkanı Kemal Paşa karar verirdi.

Bütün ünlü şeyhlerin, Osmanlı padişahlarının, komutanlarının, yazar, alim ve ediplerinin türbeleri bu yüzden ziyarete kapatıldı. Bu kapatma işlemi inkılap diye bilindi. Kimse lekeli olmamak için o türbeleri ziyaret etmedi, edemedi. Bu arada türbeleri kapatan kanun ile birlikte, Celaleddini Rumi’nin türbesi de önce kapatıldı sonra müze yapıldı. Onun müze denilen türbesini ziyaret etmek, lekeli olma kapsamından çıkarıldı. Uzun bir aradan sonra ilk defa 1946’da Konya Halkevi’nde Celaleddini Rumi için anma töreni yapıldı.

Osmanlı Döneminde kurulan Türk Ocağını 1932’de kapatan Kamal Paşa, onun yerine Halk Evini kurmuştu. Halk evleri günümüzde daha çok DHKP-C’ye taraftar yetiştirse de o dönemde  henüz bu misyonu başlamamıştı. Daha çok kemal Paşa’ya taraftar toplama ve o taraftarı yönlendirme mekanı olmuştu.

Celaleddini Ruminin anma toplantıları, doğumunda mı olsun ölümünde mi olsun diye bir tartışma da yaşanmıştı. Sonunda ölümünde anılmasının daha uygun olacağına karar verilmişti. Anma törenleri o dönemde ihtifal diye bilinirdi. Önemli sayılan kişilerin anması için herkesin bildiği bir kelimenin kullanılması uygun olmazdı. Bu yüzden ihtifal seçilmiş olmalıydı. Kelimenin Farsça olması hatırlandığında isabetini teslim etmek icap ederdi. Çünkü Celaleddini Rumi de Konya’da yaşamasına ve yazmasına rağmen ısrarla Farsça yazmıştı. Sonra her nasılsa bu ihtifal kelimesi de gözden düştü. Yerine Şebi Arus seçilmişti. Şebi Arus’u, Rumi’de şiirlerinde kullanmıştı. Farsça bir deyim, Şeb: gece, Arus: düğün/gelin demektir. Ölüm gecesi böylece düğün gecesi oldu. İnsanın yapıp ettiklerinden hesap vermesinin  başlangıcı demek olan ölüm gecesi, nasıl düğün gecesi olabilir? Bunu Celaleddini Rumi öldüğü gece, herhalde en iyi anlayanlardan birisi olmuştur.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.