Reis konuştukça bunların karnına ağrılar giriyor. Türkiye başardıkça bunlar kahroluyorlar. Türkiye güçlendikçe bunlar eriyip gidiyor…

Ne zordur çaresizlik. Ne zordur tüm çabalarının boşa çıktığını görmek. Bir kedinin köşeye sıkıştığında yaptığı gibi düşünmeden, insiyaki saldırıverir zavallı beyinler. Duvarlara tırmanır, olmadık şeyler yaparlar.

Kanal İstanbul projesi ciddiye binince önce İstanbul şehremini “yaptırmam!” diye celallenmeye kalkıştı ve lafı yedi; “Otur oraya, işine bak!” Oturdu oturmasına da işine bakıyor mu orası müphem. Baktılar iş iyice ciddileşti, Sayın Başkanımız "Yap-işlet-devret ile müşteri bulduk bulduk, aksi takdirde biz burayı milli bütçemizle yapacağız. Şu anda hazırlıklar son safhada, hemen ihaleyi yapıp adımı atacağız." Dedi, bunlar iyice kahroldu.

Baktılar karalama, murdar etme ve yaptırmamaya çalışma gayretleri nafile, işi başka yöne çevirdiler. Şimdi diyorlar ki;

“Kanal İstanbul aslında Ecevit’in projesiydi.”

Görev Ahmet Hakan’a düşmüş belli ki. Köşesinde sanki Sayın Başkanımızı desteklermiş gibi! Yapıp projenin esasen Ecevit’e ait olduğu algısını yaratmaya çalışıyor. Bir de başlık atmış “Kanal İstanbul’un fikir babası Ecevit’tir.” Diye. Desteklemek için de eskilerden bir haber kupürü bulup buluşturmuş ta 94 senesinden. Demeye getiriyor ki “Bu proje aslında Tayyip’in değil bizim projemiz.”

Meğer Ecevit demişmiş ki “Boğaz’da artan deniz trafiğine bir çözüm bulmamız lazım. İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz’le Marmara arasında bir kanal açmalıyız. Böyle bir kanalın açılması durumunda tanker ve şilep trafiği bu kanala aktarılır ve Boğaz trafiği rahatlar.”

Bilmiyor diyeceğim ama bilmemesi imkânsız. Bilip de bilmezlikten geliyor elbet. Ah ahmet ah! Sayın Başkanımız hiç “Bu benim projemdir. Ben düşünüp buldum.” Dedi mi? Projenin aslı yani ilk fikir olarak ortaya çıkışı Osmanlı’ya dayanıyor. Senin dediğin gibi Ecevit’in procesi! Değil. Osmanlı’da bunu Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz, Sultan II. Abdülhamid ve Sultan V. Mehmed Reşad da düşünmüş, bahsetmiş. Şimdi modern imkanlarla yapılabilirliği daha kolay hale gelmiş ve start veriliyor. Yok öyle yağma!

Bu projenin neler getireceği de çok açık.

Ne var ki, çok detaylı planlama gerekiyor. İnce eleyip sık dokumak gerekiyor. Aralarında çıkan toprağın ne olacağı gibi cidden önemli bir mevzunun da dâhil olduğu birçok detayın iyi düşünülüp planlanması gerekiyor. Aksi halde iş sarpa sarar. Çok muhteşem bir proje kâbusa dönebilir. Zaten Sayın Başkanımız da bu konuda çok hassas dünyadaki bütün kanalları incelettiklerini söylüyor;

“Öyle bir kanal yapalım ki bu kanal bizi birçok sıkıntılardan kurtardığı gibi, İstanbul'umuza yeni bir güzellik katsın. Çevreci bir kanal olsun. Çevreci bir kanal olmanın ötesinde burası bizim kontrolümüz altında olan bir kanal olsun. Bunun için bizi bağlayıcı herhangi bir şey söz konusu olmasın. İşte bu güzellik İstanbul'umuza ayrı bir zenginlik katacaktır. Bunun için bu adımı attık.”

Ardından da bunların neden panik halinde olduklarına değiniyor;

“Bu şu anda birilerini ciddi mana da rahatsız ediyor. Niye rahatsız ediyor? Çünkü bunların bu ülkede bir dikili ağaçları bile yok. Böyle güzellikler olunca da dayanamıyorlar.”

Kanal İstanbul muhteşem bir projedir. Tek önemli noktası tökezlememek, bütün ayrıntıları düşünmektir…