Her geçen gün yeni bir tezgâh kuruluyor. Biri tutmayınca öbürünü piyasaya
sürüyorlar. Ancak, Bütün bunlar önceden planlı. Ani birçok tezgâh bir satranç
oyunu gibi planlanmış ve hangi sırala piyasaya sürüleceği dahi hesaplanmış.
Emeklilik hakkı elde eden bazı yandaş bürokratlar önceden bilgilendirilip “size
söylediğimizde dilekçenizi verin ve emekliliğinizi isteyin.” Talimatı verilmiş.
Bunlar arasında Fetö sempatizanları olduğu gibi CHP tandanslı olanlar da var.
Bunların emekliliğe teşvik edilmesinin sebebi basit ama etkili olduğunu
düşündükleri bir nedene dayanıyor. Bu emekli olan üst düzey bürokratlar şimdi
yaygın bir kampanyanın sesi haline geldiler. Önce yakın çevrelerine sonra da
çeşitli vesilelerle katıldıkları meclislerde hükumeti eleştiriyorlar, bazıları
“Tayyip’e” apaçık hakaretlerde bulunuyor ve görevdeyken korkudan
konuşamadıklarını ancak şimdi “gerçekleri!” anlatacaklarını söyleyerek kara
propaganda yapıyorlar.
Doğru bunlar azınlıkta. Ne var ki memleketin çeşitli yerlerine dağılmış
haldeler. Yaptıkları (alenen hakaret etmedikçe) suç değil. Ama bir planın parçası
elbet. İşi abartıp hakarete götürenler ve Fetö militanı olarak davrananlar elbet
biliniyor ve tarassut ediliyorlar. Bylock kullanıcısı olanlar zaten birbiri ardına
toplanıyor. Sıra bu tür Fetö militanlarına da gelecek.
Babacan, Davutoğlu, İmamoğlu, inceden inceye piyasaya sürülüp hangisinin
daha etkili olacağı da ölçülüyor bir taraftan. İttifakla da olsa
kazanamayacaklarını biliyorlar bilmesine de amaç zaten kazanmak değil. Oyları
bölüp Cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bıraktırabilmek. Bunu bir şiar olarak
görüyorlar. Becerebilseler zafer ilan edecekler.
Ne var ki, kendi içlerinde birbirlerini yediklerinden bu organizasyonu da
pek becerebileceğe benzemiyorlar. Seçimlere daha çok var ama bunlar bilendikçe
hırslanıyor hırslandıkça da saldırıyorlar. Algı yönetimi iyi bildikleri tek şey
olduğundan ellerine geçen her türlü yalana yeni gelinin damadın kravatına
saldırdığı gibi saldırıyorlar.
İçeride durum bu minvaldeyken dışarıda da türlü tezgâhlar hazırlanıyor
elbet. Makron örneğin, açık açık YPG/PKK’ya destek veriyor ve Türklerin DEAŞ’ı

desteklediğini söyleyebilecek kadar akla mantığa sığmayacak suçlamalarda
bulunuyor. İngiliz BBC kanalı da bunu köpürte köpürte yayınlıyor. Makron’un
Türkiye lehine söylediği tek kelimeye de yer vermiyor. BBC bunu hep yapıyor.
Donald Trump’ın sözlerini de çarpıtıp yayınlıyorlar. Adam canlı yayında
konuşmamış olsa, ben de bizzat dinlememiş olsam, neredeyse ben bile inanacağım.
Adamlar bunu sadece Türkiye’ye karşı yapmıyor ki… Kendi içlerindeki
politik haberlerde de çarpıtma yoluna gidiyorlar. Boris Johnson’ı sevmeyen
BBC’nin baş politika muhabiri ve yardımcı politika editörü Norman Smith Donald
Trump’ın sözlerini yorumlarken “Trump Boris’e destek veriyor ancak İngiliz
halkı Trump’ı sevmediği için bu destek geri tepecektir.” Diyor. Ardından
Trump’ın İngiliz İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn ile ilgili sözlerini de çarpıtarak
“Trump ben öyle birini tanımıyorum dedi.” Şeklinde veriyor. Oysaki Trump canlı
yayında sorulan “Corbyn seçilirse onunla çalışır mısınız?” şeklindeki soruya
“Kendisini pek tanımıyorum ama ben herkesle çalışırım. Ben anlaşması kolay olan
bir adamım.” Cevabını veriyor.
Gördünüz değil mi algı yönetimi insanların gözünün içine baka baka nasıl
yapılırmış?