SON DAKİKA
Hava Durumu

Ak Parti sözcüsü Ömer Çelik'ten MYK sonrası önemli açıklamalar

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İstanbul Büyükşehir  Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesiyle ilgili, "CHP'de gözlemlediğimiz  bir şey, g

Haber Giriş Tarihi: 22.05.2019 21:24
Haber Güncellenme Tarihi: 22.05.2019 22:24
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Ak Parti sözcüsü Ömer Çelik'ten MYK sonrası önemli açıklamalar
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İstanbul Büyükşehir  Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesiyle ilgili, "CHP'de gözlemlediğimiz  bir şey, giderek hırçınlaşan bir üslupla seçimle uğraşmak yerine sürece karar vermiş hakemle kavga etmeye devam ediyorlar." dedi.

Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan  başkanlığında parti genel merkezinde Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam  ederken basın toplantısı düzenledi ve soruları yanıtladı.

Yüksek Seçim Kurulunun İstanbul seçiminin yenilenmesi kararının  ardından bütün siyasi partilerin kendi hazırlıklarını yaptığını hatırlatan Çelik,  AK Parti'nin kurulduğundan beri her seçimden birinci çıkmış parti olarak normal  zamanlarda da seçime her zaman hazır olacak şekilde çalıştığını anlattı.

Çelik, İstanbul seçimi için çalışan birimlerin bugün MYK'ye bilgi  verdiğini aktardı.

Teşkilatın genel durumuyla ilgili değerlendirmeler de yapıldığını  belirten Çelik, TBMM'nin gündemine gelecek konuların da MYK'de görüşüleceğini  söyledi.

İstiklal Savaşı'nın başlangıcının 100'üncü yılının anıldığını, bunun  son derece önemli olduğunu ifade eden Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti tarih  içerisinde sahip olduğumuz devletlerin, tarihteki var oluşumuzun bugün son  aşaması olarak güçlü bir şekilde yürüyor. Özellikle son yıllarda hükümetlerimiz  döneminde yapılan reformlar, hizmetler, Türkiye'ye kazandırılanlar,  cumhuriyetimizin 100'üncü yılına doğru daha güçlü bir perspektifle daha büyük bir  özveriyle yürümesini sağlamıştır." diye konuştu.

TBMM'nin açılışının 100'üncü yılının da yaklaştığını dile getiren  Çelik, "Bu dönemde tarihin muhasebesini çok yapmamız gereken ve geleceğimiz  açısından, yeni perspektifler ortaya çıkarmak açısından değerlendirmemiz gereken  günler var. Cumhurbaşkanımızın orada ifade ettiği gibi '82 milyonluk Türkiye  gemisinin yolcularıyız.' İçeride ne yaşanırsa yaşansın, geminin gövdesinin sağlam  kalması, motorlarının işlemeye devam etmesi ve en önemlisi rotasından sapmamasına  katkıda bulunmak hepimizin görevidir." ifadesini kullandı.

Her siyasi partinin kendi tezlerini vatandaşla paylaştığını, siyasetin  icabı olarak yumuşak geçen gündemler olduğu gibi sert geçen gündemler de olduğunu  anlatan Çelik, "Netice itibarıyla içeride ne yaşarsak yaşayalım, göz bebeğimiz  Türkiye'mizin, hepimizin ortak çatısı, ortak zemini, ortak evi ve kimliği olan  Türkiye Cumhuriyeti'nin güçlü bir şekilde geleceğe yürümesi hepimizin ortak  sorumluluğudur. Bu yeni dönemde bu bilinçle işler yapmaya devam edeceğiz." dedi.

Galatasaray'ın şampiyonluğunu kutlayan Çelik, teknik ekibi ve tüm  camiayı tebrik etti.

Çelik, 19'uncu yüzyılın tanık olduğu en büyük trajedilerden biri olan  Çerkez sürgününün 155'inci yıl dönümünün dün yaşandığını anımsatarak, "Yüz  binlerce Çerkez kardeşimizin bir mezar taşı bile olmadı. Onlar Osmanlı  İmparatorluğu'ndan yana oldukları için, bağlılıkları ve sadakatleri yüzünden bu  zulme maruz kaldılar. Bir kere daha şehit olan kardeşlerimizi rahmetle anıyoruz,  şehadetlerini selamlıyoruz." şeklinde konuştu.

İstanbul seçimi

İstanbul seçiminin yenilenmesi sürecinin başladığını anımsatan Ömer  Çelik, şu değerlendirmede bulundu:

"Önemli olan şu andan itibaren bu seçime odaklanmak, vatandaşlara  tezleri anlatmak, vatandaşlarımızla daha çok buluşmak. Her siyasi partinin  yapması gereken bu fakat CHP'de gözlemlediğimiz bir şey, giderek hırçınlaşan bir  üslupla seçimle uğraşmak yerine sürece karar vermiş hakemle kavga etmeye devam  ediyorlar. YSK'ye dönük saldırıları devam ettiriyorlar. 'Çete' demekle başladılar  daha sonra başka aşamalara kadar geçtiler."

CHP adayı ve yönetiminin İstanbul seçimine dönük tavır değişikliğinin  çok iyi izlenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Çelik, şöyle devam  etti:

"Daha önce seçim yenilenmesine karşı çıkanlar son zamanlarda  'bilgisayar başında bir takım hatalar yapılmış olabilir sorumlusu biz değiliz'  gibi tutumlar sergilemeye başladılar. Sonuç olarak birtakım hatalar ortaya  çıkmışsa içinize sinmemesi gereken sonucun bir eleştirisini yapmanız gerekir ama  onun yerine hem 'birtakım bilgisayar başında bazı hatalar olmuş olabilir' deyip  hem de seçim sonucunu 'biz kazandık' diye sunmaya çalışmak, buna ısrarlı şekilde  devam etmek doğrusunu söylemek gerekirse anakronik bir yaklaşım olarak dikkat  çekiyor."

"Bu kadar eminseniz niçin bütün oyların yeniden sayılması için güçlü  bir duruş ortaya koymadınız?" sorusunun CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan  adayı ve CHP'li yöneticilerin cevaplamadığı sorulardan olduğunu dile getiren  Çelik, "Bu sorulara doğru düzgün bir cevap verilmesi lazım. Bunun yerine hakemle  kavga etmek hem şık olmuyor hem de görevini yapan hakimlere karşı gerçekten ayıp  oluyor." diye konuştu.

Hatalar düzeltildikçe Binali Yıldırım'ın oylarının heba olduğu, karşı  adayın oylarının heba olmadığının ortaya çıktığını söyleyen Çelik, CHP'nin  bunların hiçbirine cevap veremeyip sadece hakemle kavga etmeye devam ettiğini  ifade etti.

YSK'nin mazbatayı bir adaydan alıp diğerine vermediğini, seçmen  iradesinin berrak şekilde ortaya konması için seçimin yenilenmesine karar  verdiğini dile getiren Çelik, "Kazandığıyla ilgili bu kadar öz güvenle  konuşanların hiçbir şekilde sandık konusunda, sandığa gitme konusunda, vatandaşın  iradesine başvurma konusunda şüphe içinde olmaması gerekir." değerlendirmesini  yaptı.

Hataların hep Yıldırım'ın aleyhine olduğunun altını çizen Çelik,  sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hem oyların yeniden sayılmasına karşı çıkacaksınız ondan önce 'YSK en  güvendiğimiz kurumdur' diyeceksiniz. Daha sonra YSK beğenmediğiniz bir karar  verdiğinde de 'Bu çetedir' diyeceksiniz. Her zaman ifade ettiğimizi bir kere daha  ifade ediyoruz, bir kişinin sonuca gerçekten saygı gösterip göstermediğini, onun  sürece gösterdiği saygıdan anlarsınız. Sürece saygı gösteren sonucuna da saygı  gösterir."

İMAMOĞLU AÇIKLAMASI

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP'nin İstanbul Büyükşehir  Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu'na ilişkin, "Sempatik mesajlar vermek hukuki  sürecin alternatifi değildir, sempatik mesajlarla hukuki sorunları örtbas edemezsiniz." dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin süreci  çeşitli şekillerden hırpalamaya çalışmanın, milletin hakemliğiyle kavga etmek  olduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:

"Sonuçta mazbata birinden alınıp diğerine verilmiyor. Vatandaşın,  milletin huzuruna gidiliyor ve deniyor ki 'İrade daha net bir şekilde ortaya  çıksın' diye. Sonuçta siyasetçinin yegane patronu olan ülkemizin yönetiminde  yegane olan aziz milletimiz, İstanbullular kararını verecek ve hepimiz bunu  saygıyla karşılayacağız. Biz aynı saygı çerçevesinde bu süreci yöneteceğiz, bu  sonucu selamlayacağız. Birbiriyle çelişen, birbiriyle kavgalı, birbiriyle  zıtlıklar içerisinde boğuşan bu tutumlardan sonuna kadar uzak duracağız."

Sempatik mesajlar vermenin hukuki sürecin alternatifi olmayacağını  vurgulayan Ömer Çelik, "Sürekli sempatik mesajlar vererek hukuki sorunları örtbas  edemezsiniz. Görülmesi gereken şey sürecin sağlıklı işlemesidir. Netice  itibarıyla da Türkiye'nin, belediyelerin yönetilmesinde yegane söz sahibi  vatandaşlarımız kararını verecektir, hepimiz de saygıyla karşılayacağız." diye  konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili çalışmaları  AK Parti Genel Merkezi'nde yaptıklarını bildiren Çelik, "İstanbul İl  Başkanlığımızla koordine edilmektedir ve bununla ilgili görevlendirmelerimiz de  yapılmıştır. Arkadaşlarımız da çalışmalarını sürdürüyor." dedi.

"Görünmez Berlin duvarları kurmaya çalışmaktır"

Mayıs ayında çok önemli dış politika gündemleri olduğuna dikkati çeken  Çelik, şöyle devam etti:

"Avrupa Parlamentosu seçimleri 23-26 Mayıs tarihlerinde gerçekleşecek.  Buraya giren adayların büyük bir çoğunluğuna baktığımızda özellikle sağ  adayların, neredeyse bütün Avrupa çapında merkez sağ diye bir figürün  kalmadığını, onun yerine sağ denildiğinde herkesin merkez sağ olsa bile aşırı  sağın ajandasını kullanmaya başladığını görüyoruz. Müthiş bir Erdoğan  düşmanlığıyla başlıyorlar, İslam düşmanlığı ve Türkiye düşmanlığıyla devam  ediyorlar. Aşırı sağcıların ve ırkçıların sloganlarının esası şu, Avrupa'da daha  az İslam, daha az göçmen, daha az çoğulculuk ve daha az hukuk istiyorlar.  Irkçılığın ve popülizmin tamamen öne çıktığı bir siyasi tabloyla karşı  karşıyayız.

Daha önce bunları, bu konularda uyarılar yapmıştık. 'Eğer merkez sağ  ve soldaki siyasetçiler Avrupa Parlamentosu seçimlerine yaklaşırken bu şekilde  aşırı sağ ve aşırı sola göz kırpan birtakım uygulamalardan vazgeçmezlerse İslam  düşmanlığı konusunda net tavır almazlarsa sonuç olarak Avrupa demokrasilerini bu  aşırı gruplar zehirleyecek ve yutacak' demiştik. Şimdi maalesef bütün bu  uyarılarımız gerçek olmaya başladı, bundan da büyük bir üzüntü duyuyoruz. Yine  daha önce söylemiştik, bu aşırı sağcıların ırkçılık ve İslam düşmanlığı üzerinden  yapmaya çalıştığı şey görünmez birtakım Berlin Duvarları kurmaya çalışmaktır. Bir  Berlin duvarı somut olarak yıkıldı ama soyut olarak ideolojik düzeyde, kafalarda  yüzlerce Berlin Duvarı Avrupa içerisinde inşa ediliyor' demiştik. Şimdi bunların  hepsinin  ortaya çıktığını görüyoruz."

"Irkçılık ve nefret siyaseti doyumsuz bir canavardır"

Birtakım kampanya stratejistlerinin aşırı sağın daha da güçlenmesi  için alanen kampanya yaptıklarını vurgulayan Çelik, "Aşırı sağ, birleşik bir grup  olarak tüm Avrupa'da ortak ajandayla hareket ediyor. Bunun, Avrupa için büyük bir  tehlike, büyük bir sıkıntı olduğunu ifade etmek isterim." değerlendirmesinde  bulundu.

Aşırı sağı tatmin etmek için birtakım uygulamalara imza atılmasının  aşırı sağı daha da büyüteceğine değinen Çelik, aynı hatanın devam ettiğini  söyledi.

Bu kapsamda Avrupa'daki uygulamalara işaret eden Çelik, "Zannediyorlar  ki 'Biz bu şekilde davranırsak aşırı sağı önleyebiliriz'. Hayır, ırkçılık ve  nefret siyaseti doyumsuz bir canavardır. Onu bu şekildeki tavırlarla asla  doyuramazsınız. Siz bu şekilde yaklaştıkça onun azgınlığı ve açlığı daha da  artacaktır. Sonuç olarak Avrupa demokrasilerini yutacak kadar büyüyünceye kadar  bu büyümesi devam edecektir." dedi.

Türkiye karşıtlığı, daha az İslam, daha az göçmen, daha az çoğulculuk  üzerinden kurgulanan bu şeyin Avrupa için en büyük tehdit olduğunun altını çizen  Çelik,  Avrupa'nın uzun zamandır bu tehdidin Rusya ve Çin'den geleceğini  beklediğini ama tehdidin içerden olduğunun görüldüğünü aktardı.

"Aşırı sağ Avrupa'nın DAEŞ'ıdır"

Ömer Çelik, "Aşırı sağ Avrupa'nın DAEŞ'ıdır. Bizim bölgemiz için DAEŞ  nasıl bir tehdit, nasıl bir insanlık suçu, nasıl bir nefret siyasetini, nasıl bir  katliam şebekesini temsil ediyorsa, aşırı sağ da Avrupa için bunu temsil  etmektedir." yorumunu yaptı.

Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer'un açıkladığı 2018 siyasi suç  raporuna değinen Çelik, bu rapora göre 910 olarak kayıtlara geçen İslam  düşmanlığı suçlarının yüzde 92,3'ünün aşırı sağcılar tarafından  gerçekleştirildiğine dikkati çekti.

Aynı rapora göre, PKK yandaşlarının karıştığı suç sayısının ise bin  873 olduğunu dile getiren Çelik, bu sayının önceki yıla göre yüzde 82,2 oranında  arttığına işaret etti.

"Avrupa'da bir siyasi hayalet ürettiler"

Hem aşırı sağ hem de PKK konusundaki Türkiye'nin uyarılarının Almanya  İçişleri Bakanlığının açıkladığı raporla teyit edildiğinin altını çizen Çelik,  şöyle devam etti:

"Avrupa'da bir siyasi hayalet, siyasi matruşka ürettiler. Bu siyasi  matruşkanın en tepesine Erdoğan ve Türkiye düşmanlığını koydular. Onu  kaldırdığınızda altından İslam düşmanlığı çıkıyor. Ama daha derinlere gitmek  lazım. Aşırı sağın ideolojisi bugün İslam, Erdoğan ve Türkiye düşmanlığı  üzerinden asıl ajandasını örtmek üzere bir taktikle kuruludur. Bunları  kaldırdığınızda altından bir antisemitizm çıkar. 2. Dünya Savaşı öncesi yaşanan  acılardaki ideolojik fanatizmi aynen yaşatan gruplardır bunlar. Onu da  kaldırdığınızda aslında tamamen eurofobik bir yaklaşım ortaya çıkar. O da  Avrupa'nın temel değerlerine, demokrasiye, Avrupa Birliği'ne, hukuka, çoğulculuğa  düşmanlıktır. Gelecek nesillerin birbirinden, ırkçılıktan ve fanatizmden uzak bir  şekilde birlikte yaşama iradesine dönük bir sabotajdır. Bütün bunların görülmesi  lazım."

"Erdoğan, İslam ve Türkiye düşmanlığının" başka şeyleri örtmek için  kullanıldığına işaret eden Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Avrupa'ya geçmişte 2. Dünya Savaşı gibi büyük acılar yaşatmış  ideolojik fanatizmin yeniden Avrupa'yı ele geçirmesi için büyük bir yaklaşım  ortaya koymaya başladılar. Umarız Avrupa demokrasisini tehdit eden bu durum  gerçekten sağduyulu insanların zaferiyle sonuçlanır. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra  ortaya konulan emekler yeniden heba olmaz. Avrupa'da demokrasi, çoğulculuk,  birlik beraberlik içinde bir ortak yaşama iradesi kurma duygusu kazanır diye ümit  ediyoruz. Bütün sağduyulu siyasetçileri bu nefret siyasetinden uzak durmaya, uzak  durmak da artık yetmiyor bu ajandayı paylaşmamaya ve bu ajandaya karşı tavır  almaya davet ediyoruz. Bu ayın sonunda yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri bu  bakımdan çok önemli bir gösterge olacak."

'KAYALIKLAR İKİ KESİME AİTTİR'

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Uluslararası hukukun  vadettiği gibi Kıbrıs'ın etrafındaki kaynaklar iki kesime aittir." dedi.

"İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi"ndeki ateşkes ihlallerine ilişkin  Çelik, "Mayıs ayından beri rejimin bir takım atakları ve zorlamalarıyla bu  ateşkesin ihlal edildiğini görüyoruz. Yeni acılara yeni göç dalgalarına yol  açacak şekilde birtakım girişimlerin olduğunu görüyoruz. Rejim güçleri sivil  yerleşim birimlerini ve okulları hedef alarak yeni katliamlara imza atıyor. Bu  tabii ki kesinlikle kabul edilemez, rejimin saldırılarında maalesef yüzlerce kişi  hayatını kaybetti. Bu, İdlib muhtırasının açıkça rejim tarafından sabote edilmeye  çalışıldığına dair bir tablodur. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın (Vladimir) Putin  ile yaptığı telefon görüşmesinde de bu saldırıların ve ihlallerin altını çizerek  kendi hassasiyetini dile getirmiştir." diye konuştu.

Çelik, ABD ve İran arasındaki gerilimle ilgili, "Bu gerginliğin  arkasından Başkan (Donald) Trump'ın Twitter hesabından ve başka yerlerden bir  çatışmadan ya da savaştan bahseden birtakım yorumlar yapılmış oldu. Bu son derece  tehlikeli bir durumdur. Bölgemiz, yeni bir gerginliği kaldıracak herhangi bir  kapasiteye sahip değildir. Bölge, kapasitesinin çok üstünde bir gerginlikle karşı  karşıyadır. Doğu Akdeniz'den Irak'a kadar bütün bu coğrafyada büyük bir gerginlik  var. Tüm bu gerginliklerin üstüne yeni bir sıcak çatışmanın eklenmesi demek her  şeyin mahvolması anlamına gelir." ifadesini kullandı.

ABD ile İran arasındaki yaşanan gerilimin diplomasi yoluyla  görüşülerek çözüme kavuşturulması gerektiğine işaret eden Çelik, şu  değerlendirmelerde bulundu:

"ABD-İran hattında ortaya çıkan gerilim Yemen, Irak ve Afganistan  bölgelerinde anında tansiyonun yükselmesine yol açmıştır. ABD ve İran arasındaki  birtakım sözlü karşılıklı iddialar Yemen'de, Afganistan'da ve Irak'ta hemen  karşılık bulmuş, sahadaki farklı aktörler bu tartışmalara girmeye başlamıştır. Bu  son derece tehlikeli bir tablodur. Bundan kaçınılması gerekir. Bu bölgede asker  artırmaktan ya da benzeri sıcak tartışmaya yol açabilecek, ülkeleri tehdit edecek  birtakım yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğini ifade ediyoruz. Müzakere  kapıları herkese açıktır,  müzakereyi kimse reddetmiyor. Bölgemizde istikrar ve  huzur bu şekilde müzakerelerden geçmelidir. Bu anlaşmanın korunması, bu  anlaşmanın ortaya çıkardığı kazanımların heba olmaması gerektiğinin altını bir  kere daha çiziyoruz."

Çelik, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin hem kendisinin hem de KKTC'nin hak  ve menfaatlerini koruma konusunda birtakım saldırılar olduğunu vurgulayarak,  şöyle devam etti:

"Provakatif yaklaşımların bizim nezdimizde hiçbir kıymeti yok. Türkiye  orada sonuna kadar kendi hak ve menfaatlerini koruyacaktır. KKTC'nin hak ve  menfaatlerini koruyacaktır. BM Genel Sekreterinin dediği gibi Uluslararası  hukukun vaaz ettiği gibi orada Kıbrıs'ın etrafındaki kaynaklar iki kesime aittir  ama henüz iki kesim arasında birleşme formülü ortaya çıkmadan AB gidip de Rum  kesimini bir devlet olarak tanıdı diye, Kıbrıs Türklerinin haklarını ihlal etti  diye ve arkasından da bölgedeki bütün kaynakların, doğal gaz kaynaklarını Rum  kesimine ilan etti diye Türkiye böyle bir oldubittiye kesinlikle müsaade etmez."

Yunanistan'ın ve Kuzey Kıbrıs Rum kesiminin tarihten ders  çıkarmadıklarını belirten Çelik, "Burada kesinlikle her ne pahasına olursa olsun,  Türkiye ve KKTC hak ve menfaatlerinden vazgeçmeyecektir. Türkiye ve KKTC'nin hak  ve menfaatlerine dönük ortaya çıkan her saldırı girişimine karşı hak edilen cevap  en kararlı ve en etkili şekilde verilecektir." değerlendirmesinde bulundu.

HDP AÇIKLAMASI

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, HDP'nin 19 Mayıs törenine  davet edilmemesine ilişkin, "İstiklal Marşı'nı okumayan, sürekli bu ortak ruhu  zedeleyici açıklamalar yapan bir organizasyon durumunda oldukları için davet  kendilerine gitmedi." değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan  başkanlığında parti genel merkezinde Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam  ederken basın toplantısı düzenledi ve soruları yanıtladı.

"HDP'nin 19 Mayıs törenleri için 'devletin törenleri değil, Cumhur  İttifakı'nın ve AK Parti'nin törenleri' şeklindeki eleştirisine ilişkin  değerlendirme yapmasının istenmesi üzerine Çelik, törenlere HDP'nin davet  edilmediğini dile getirerek, "İstiklal Marşı'nı okumayan, sürekli bu ortak ruhu  zedeleyici açıklamalar yapan bir organizasyon durumunda oldukları için davet  kendilerine gitmedi. Keşke terörden uzak dursalar keşke bu ortak ruha katkıda  bulunacak bir siyaset yapsalar keşke bu ülkenin temel değerlerine İstiklal Marşı  başta olmak üzere gereken saygıyı gösterseler ve bu çerçevede bir siyaset  yapsalar ama bu olmuyor." şeklinde konuştu.

HDP ile bir başka partinin de "Bunun devlet töreni değil AK Parti ve  Cumhur İttifakı'nın töreni olduğunu" ifade ettiğini aktaran Çelik, "Tabii bu son  derece çiğ ve sığ bir yaklaşım." dedi.

19 Mayıs ruhunun milletin ortak değerleri olduğuna işaret eden Çelik,  "Birtakım parti yöneticileri, bunu anlamamakta ısrar etseler de o partilerin  tabanlarındaki vatandaşlarımızın tamamı tarafından da paylaşılan bir ruhtur."  değerlendirmesinde bulundu.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının bu ülkenin kurulması,  Milli Mücadele'nin başlatılması için adım attığı bir günün gençlere armağan  edilmiş olmasının geleceğin bu ruhla kurulmak istendiğini ifade ettiğini dile  getiren Çelik, şöyle devam etti:

"Bu bir devlet törenidir ve bütün milletin ortak ruhunu yansıtan bir  tablodur. Bu tablonun içinde yer almak isteyen, siyasetini buna görmek isteyen  herkese yol açıktır. Orada zaten sayın Cumhurbaşkanımız katılan liderlerle bu  birlik beraberlik ruhunu yansıtan bir fotoğrafta yer aldılar. Böylece devletin  başı, siyasi parti liderleri 19 Mayıs'ta bu birlik ve beraberlik görüntüsünü  vererek milletimizin bütün kesimlerinde gayet memnuniyet yaratan bir tabloyu  ortaya koymuş oldular."

Törene, Türkiye'nin her tarafından katılımın olduğuna işaret eden  Çelik, bunun milletin devleti adına yapılmış bir tören olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devlet başkanı, siyasi parti liderlerinin ise  partilerini temsilen törende hazır bulunduklarını dile getiren Çelik, "Bulunanlar  açısından son derece kıymetli bir tablodur. Bulunmayanların bunu bir AK Parti ya  da Cumhur İttifakı organizasyonu gibi nitelemeleri sadece basiretsizlikle  açıklanabilir." şeklinde konuştu.

"Esed rejimi konusundaki pozisyonumuzda bir değişiklik yok"

"Özellikle son dönemde MİT Başkanı'nın Esed rejimi ile görüştüğü  yönünde haberler çıktı. Bu konudaki kanaatiniz nedir?" sorusu yöneltilen Çelik,  bunu önce Türkiye'de bir köşe yazarının ifade ettiğini, daha sonra da Esed'in  kendi ağzından haber yapan bir sitenin bunu ifade ettiğini aktardı.

Ömer Çelik, şöyle konuştu:

"Devletin güvenliği ile ilgili işler açısından şu tarihte şu iş  yapılıyor, bu tarihte bu iş yapılmıyor gibi bir açıklama yapmayız ama şudur;  tabii ki sahadaki unsurlar, istihbarat teşkilatları her zaman muhatapları ile  görüşürler. Sahadaki unsurlar da çeşitli insani trajedilerin ortaya çıkmasını  engellemek veya istenmeyen tartışmaların birtakım çatışmaların ortaya çıkmasını  engellemek için muhatapları ile görüşürler. Üstelik bütün devletlerin istihbarat  teşkilatları ve sahadaki askeri unsurları bunu savaş zamanında bile yaparlar.

Biz orada herhangi bir şekilde kendi güvenliğimizi sağlamak üzere  terör örgütleri ile mücadele etmek üzere sınırımıza dönük olarak bu saldırıları  defetmek üzere oradayız biz. Bu çerçeveden bakıldığında da 'bu görüşmeler yapıldı  yapılmadı, şu tarihte yapıldı ya da yapılmadığının' dışında prensip olarak sayın  Cumhurbaşkanımızın izinleri dahilinde istihbarat teşkilatımızın ve sahadaki  askeri unsurlarımızın bu tip görüşmeler yapmasında hiçbir mahsur yoktur. Bütün  devletler bunu yaparlar ama buradan yola çıkıp da Beşar Esed rejimi konusundaki  pozisyonumuz değişmiş midir? diye yorumlar... Tabii ki bununla ilgili  değişmemiştir."

"Rejim kimyasal silah kullanıyor" iddiası

Çelik, dün ABD tarafından "Rejim kimyasal silah kullanıyor" şekilde  bir açıklama yapıldığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Buna da bu bilgiye de gerek yok, bu kadar insan katledilmiş, bu kadar  insan öldürülmüş, Esed'e atfedilen açıklamada, 'Türkiye'nin teröristleri  desteklediği ya da Suriye'nin toprak bütünlüğüne karşı olduğu' gibisinden  birtakım manipülatif ifadeler var. Tam tersine Türkiye'nin sınırına yakın  teröristler, o ilk zamanlardaki rejimin geri çekilmesi zamanlarında rejim  tarafından desteklenmiştir. PKK, PYD,YPG'ye ait birtakım unsurlara, aslında  rejimin silah depolarından silah verilerek Türkiye sınırındaki bölge, bu  unsurlara terk edilmiştir. DEAŞ'ın davet edilmesinde de rejim hayatına devam  ettiği müddetçe DAEŞ'in oraya yerleşmesi daha da mümkün olmuştur."

"Esed rejimi konusundaki pozisyonumuzda bir değişiklik yoktur." diyen  Çelik, "İstihbarat teşkilatlarımız ve sahadaki unsurlarımız istedikleri zaman  istedikleri görüşmeyi, birtakım insani trajedileri engellemek veya birtakım  ihtiyaçlar dahilinde tabii ki yapabilirler, bunda bir mesele yoktur."  değerlendirmesinde bulundu.

"Açık bir manipülasyon"

Bir gazetecinin, "CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı  Ekrem İmamoğlu ile Tevfik Göksu arasında bir polemik yaşandı. İmamoğlu son olarak  'Adam yerine koymadım.' ifadelerini kullandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?"  sorusu üzerine Çelik, bu tartışmayı yakından takip ettiklerini söyledi.

Tevfik Göksu'nun deneyimli bir siyasetçi olduğuna değinen Çelik, hatta  CHP'nin adayının çıktığı oturumda karşısındaki gazetecinin de Göksu'nun  söylemediği şeylerin İmamoğlu tarafından ifade edilmesine itiraz ettiğini  aktardı.

"Burada açık bir manipülasyon olduğuna" dikkati çeken Çelik, Göksu'nun  açıklamasının çok net olduğunu vurguladı.

"Birisi bir başka siyasetçiye 'Seni adam yerine koymuyorum.' diyorsa  bunu söyleyen kişi arkadaşımıza zarar vermez, sadece herkesin kendisine nasıl  muamele etmesi gerektiğine dair bir yol haritası açıklamış olur. Tabii o ifadeyi  kınıyoruz." diyen Çelik, şunları kaydetti:

"Bunlar ayıp şeylerdir, keşke bu ifadeler kullanılmasa. Tabii herkes  şaşırıyor, 'Sürekli olarak herkesi kucaklayacağım, herkese sarılacağım.' diyen  birisinin üslubundaki bu 10 günlük çirkinleşme hızı herkes tarafından dikkatle  irdeleniyor."

"Yeni askerlik düzenlemesi müthiş bir reform"

Yeni dönemde reformların olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine  Çelik, "Reformlar bitti, AK Parti bu reform süreçlerinden vazgeçti." sözlerini  duyduklarını ancak kendilerinin güçlü bir reform partisi olduğuna vurgu yaptı.

Çelik, reformların bir fantezi, bir masa başı çalışması olarak değil  milletin hayatının daha da iyileştirilmesi ve karşı karşıya kaldığı sorun  alanlarının giderilmesi için hayata geçirildiğini dile getirdi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın yeni askerlik tasarısının  detaylarını açıkladığını hatırlatan Çelik, toplumun tamamını ilgilendiren bir  konuda çok güçlü bir reform paketi geleceğini söyledi.

Ömer Çelik, yeni yasa tasarısına ilişkin şu bilgileri verdi:

"Ortaya çıkan yasa tasarısı Türkiye'deki tüm sosyolojik kesimlerin  ihtiyaçlarını giderecek şekilde planlanmış, ikincisi yığılmaları önleyecek ama  aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin askeri ihtiyaçlarını zaafa uğratmayacak  bir dengede planlanmış, hesaplar çok iyi yapılmış. İnsanlar, gereksiz yere hiç  hayat planlarında olmadığı halde askerlik meselelerini düzene koymak için yüksek  lisans yapmaya çalışıyorlardı, başka organizasyonların içine giriyorlardı. Hem  üniversitelerde gereksiz bir yük oluşuyordu hem de askerlikle ilgili planlamalar  aksıyordu. Tüm bunları ortadan kaldıracak formüller üretilmiş, hem üniversiteleri  rahatlatacak hem de askeri ihtiyaçları tatmin edecek şekilde.

En önemli unsurlardan bir tanesi bir meslek yüksekokulu sahibi gidip  bir üniversite bitirmek istiyordu. En çok ihtiyaç duyduğumuz alanlardan bir  tanesi de meslek yüksekokulları. Tam tersine onların kendi kariyerlerinden  vazgeçmeden ek bir kariyer yapma ihtiyacı duymadan istedikleri hizmetten  faydalanabilecekleri bir tablo ortaya çıkarılmış. Er olarak girip general olmaya  kadar yolu açılabilecek şekilde çok hassas kıstaslar çerçevesinde bir planlama  yapılmış. Bu sosyal hayatımızı ilgilendiren tek tek vatandaşlarımızın gençlerin  gelecek planlamalarına büyük bir ferahlık getirecek müthiş bir reformdur."

İşte Çelik'in açıklamalarından satır başları;

- Açık ve net bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti, tarihte sahip olduğumuz devletlerin son aşaması olarak güçlü bir şekilde yürüyor.

- Açık ve net bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti, tarihte sahip olduğumuz devletlerin son aşaması olarak güçlü bir şekilde yürüyor.

- Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi 82 milyonluk Türkiye gemisinin yolcularıyız. Geminin sağlam kalması, rotasından sapmamasına katkıda bulunmak hepimizin görevidir.

- Yumuşak geçen gündemler olduğu gini sert geçen gündemler de oluyor.

- Siyaset akarken, geçmişte yaşanan çok derin izler bırakmış yıldönümleri de geçiyor. Çerkes Sürgünü'nün 155. yıldönümüydü. Bununla ilgili kitapları okuyanlar, Karadeniz'in bu cesetlerle dolup taştığını, insanların bir dönem balık yemediğini anlatırlar. Yüzbinlerce Çerkes kardeşimizin bir mezar taşı bile olmadı.

- Seçime odaklanmak, vatandaşlara tezleri anlatmak her siyasi partinin yapması gereken bu. CHP sürece karar vermiş hakemle kavga etmeye devam ediyorlar. Çete demekle başladılar, başka aşamalara geçtiler. CHP adayının ve yönetiminin tavır değişikliğinin çok iyi izlenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

- Gündeme gelmeye başladı. Bu kadar eminseniz tüm oyların yeniden sayılması için güçlü bir duruş ortaya koymadınız? Cevabı verilmeyen sorulardan bir tanesidir bu. Bilgisayar başında bazı hatalar olabilir demekten, oyların tamamının neden sayılması gerektiğini istememenize cevap vermeniz gereken sorular var.

- Tavsiyemiz şudur, YSK, mazbatayı bir adaydan alıp diğerine vermedi. Bu kadar özgüvenli konuşanların sandığa gitmek konusunda şüphe içinde olmaması gerekir. Hatalar hep Binali Bey'in aleyhine olacak, hep oyların yeniden sayılmasına karşı çıkacaksınız. YSK en güvendiğimiz kurumdur diyeceksiniz, sonra YSK çetedir diyeceksiniz.

- Siyasetçinin yegane patronu olana aziz milletimiz kararını verecek ve hepimiz bunu saygılayla karşılayacağız. Birbiri ile çelişen bu tutumlardan sonuna kadar uzak duracağız. Sempatik mesajlar vermek hukuki sürecin alternatifi değildir. Görülmesi gereken şey sürecin sağlıklı işlemesidir.

- CHP, hırçınlaşan üslupla seçimle uğraşmak yerine sürece karar veren hakemle kavga etmeye devam ediyor.

- (CHP'nin İstanbul adayı) Sempatik mesajlar vermek hukuki  sürecin alternatifi değildir, sempatik mesajlarla hukuki sorunları örtbas edemezsiniz.

- Erdoğan düşmanlığı ile başlayıp İslam düşmanlığı ile devam ediyorlar. Uyarılar yapmıştık. Eğer merkez sağ ve soldaki siyasetçiler Avrupa Parlamentosu'ndaki seçimler yaklaşırken, net tavır almazlarsa bu aşırı gruplar zehirleyecek ve yutacak demiştik. Bu dediklerimiz gerçek olmaya başladı. Avrupa demokrasisini aşırı gruplar zehirliyor.

- Avrupa uzun zamandır tehdidin Rusya ve Çin'den geleceğini bekliyordu. İçerden gelmeye başladı.

- Aşırı sağ Avrupa'nın DEAŞ'ıdır.

- (AP seçimleri) Herkesin aşırı sağın ajandasını kullanmaya  başladığını görüyoruz. Müthiş bir Erdoğan düşmanlığıyla başlıyorlar, İslam ve  Türkiye düşmanlığıyla devam ediyorlar.

- (Avrupa Parlamentosu seçimleri) Aşırı sağ, birleşik grup olarak Avrupa'da ortak ajandayla hareket ediyor. Bu, Avrupa için büyük bir tehlike.

- Dış basında da biz de gündem olan İdlib'deki ateşkes anlaşmaları. Eylül'ün 17'inde Soçi'de bir mutabakat sağlandı. Bu ateşkesin ilan edilmesinden sonra, statünün devam etmesine çok büyük bir önem verdiğimizi söylemek isterim. Rejim güçleri sivil birimleri hedef alarak yeni katliamlara imza atıyor. İdlib muhturası rejim tarafından sabote ediliyor. İdlib'de sükunetin yeniden sağlanması için bir çalışma kurulması önerilmişti. Bu çalışmalar sürecek. Ateşkes ihlallerinin azaltılması için kordineli çalışmalar devam ediyor.

- İran'da nükleer faliyetler denetleniyordu. Başkan Trump yeni yaptırımlar açıkladı. İran bir takım yükümlülüklerinden çekildiğini açıkladı. ABD'nin İran'a yönelik gerginlik yaratacak baskı politikası tepki görüyor.

- Son derece tehlikeli bir durumdur. Bölgemiz yeni bir gerginliği kaldıracak kapasitede değildir.

- (ABD-İran ilişkileri) Bölge, kapasitesinin çok üstünde bir gerginlikle karşı karşıyadır. Bu her şeyi mahveder.

- ABD-İran hattında yaşanan gerilim Yemen, Irak ve Afganistan'da  anında tansiyonun yükselmesine yol açmıştır. Bu son derece tehlikeli bir tablo.

- (DOĞU AKDENİZ) Doğu Akdeniz'de KKTC'ye yönelik bir takım saldırıları görüyoruz. Türkiye orada sonuna kadar haklarını koruyacaktır. Kıbrıs'ın etrafındaki kaynaklar iki kesime aittir. Türkiye oldu-bittiye müsaade etmez. Net olan şudur, oradan çıkacak kaynaklar iki kesime de aittir.

- Türkiye ve KKTC'nin hak ve menfaatlerine dönük ortaya çıkan her saldırı girişimine karşı hak edilen cevap en kararlı şekilde verilecektir.

- Türkiye ve KKTC hakkından vazgeçmeyecektir.

- (Suriye) Rejim güçleri sivil yerleşim birimlerini ve okulları  hedef alarak yeni katliamlara imza atıyor. Bu, İdlib muhtırasının açıkça rejim  tarafından sabote edilmeye çalışıldığına dair bir tablodur.

- Hak ve menfaatlerine dönük olarak hak edilen cevap en kararlı şekilde verilecektir.

- İyi komşuluk ilişkileri isteniyorsa, Türkiye'den daha iyi komşu yoktur. Bizimle yürünecek kadar uzun bir yol yoktur.

- Uluslararası hukukun vadettiği gibi Kıbrıs'ın  etrafındaki kaynaklar iki kesime aittir.

- (Doğu Akdeniz'de) Provakatif yaklaşımların hiçbir kıymeti yok.  Türkiye kendisinin ve KKTC'nin hak ve menfaatlerini koruyacaktır.

- (HDP'nin 19 Mayıs törenine davet edilmemesi) İstiklal Marşını  okumayan, sürekli bu ortak ruhu zedeleyici açıklamalar yapan bir organizasyon  durumunda oldukları için davet kendilerine gitmedi.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.