SON DAKİKA
Hava Durumu

Bakın 28 Şubat döneminde ne olmuş?

 Dilek Gürgen… 28 Şubat sürecinin mağdurlarının sembol ismi… 14 yaşında başörtüsü yasağıyla tanıştı. Bursa’da Nilüfer

Haber Giriş Tarihi: 23.10.2013 13:15
Haber Güncellenme Tarihi: 23.10.2013 14:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Bakın 28 Şubat döneminde ne olmuş?
 Dilek Gürgen… 28 Şubat sürecinin mağdurlarının sembol ismi… 14 yaşında başörtüsü yasağıyla tanıştı. Bursa’da Nilüfer İmam-Hatip Lisesi’nde üçüncü sınıf öğrencisi iken başı örtülü olduğu için okuluna alınmadı, günlerce okulunun önünde bekledi, jandarma ve polis barikatını aşamadı ve okuluna giremedi. 21 Aralık 1998 tarihinde yine okulunun önündeydi, yasağa karşı çıktığı gerekçesiyle coplandı, evine dönerken (ders saati içinde) kamyon altında kalarak feci şekilde yaralandı, sağ bacağı diz kapağı hizasından kesildi.

Dilek Gürgen, protez bacakla hayatına devam etti. 28 Şubat sürecinde başörtülü olarak kendi ülkesinde okuyamadı, çok sevdiği ülkesinden hicret etti. Saraybosna Üniversitesi’nde yabancı dilde öğrenim gördü ve psikoloji bölümünden mezun oldu. Saraybosna Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olan Abdülhamit Yıldırım ile evlendi. 4 yaşında Hamza Musab isimli çocuğu var.

Dilek Gürgen eşi ve çocuğuyla Bosna-Hersek’te yaşamına devam ederken, 28 Şubat sürecinin sivil mimarlarından Bursa Eski Valisi Orhan Taşanlar’ın ifadesi dahi alınmadı. “Zulmün silinmeyen kareleri hâlâ beynimde karanlık bir bellek olarak duruyor” diyen Dilek Gürgen, kendisine bu zulmü yaşatanları affetmediğini söylüyor.

“ZULMÜN KARELERİ HÂLÂ BEYNİMDE KARANLIK BİR BELLEK OLARAK DURUYOR”

“28 Şubat sürecinde ne oldu ki!” diyenler, Dilek Gürgen’in gazetemize yaptığı açıklamaları okursa belki utanırlar. Dilek Gürgen’in, sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

28 Şubat’ta İmam Hatip Liseleri hedef alındı. O dönemde nasıl baskılar yaşadınız?

- Bursa’daki İmam-Hatip Liseleri başörtüsü yasağının uygulamasında pilot bölge olarak seçilmişti. Ben de Bursa’da Nilüfer İmam Hatip Lisesi’nde o dönemde orta son sınıf öğrencisiydim. Bu anlamda imam-hatip liselerinde başörtüsü yasağının ilk mağdurlarıydık. Belki ‘başörtüsü mağdurları’ çok dile getirilmiş bir ifade olabilir ama ben o cümleyi tam tersinden okuyorum, ‘başörtüsü direnişçileri’ diye tabir ediyorum.
O süreçte her şey çok çetrefilliydi. Okul idaresinin sınıf sınıf dolaşıp yaptığı baskılar, bunun yanında öğretmenlerin tutarsız yasakla ilgili psikolojik baskıları ve brifingleri, ailelere defaten yapılan baskıyla karışık bilgilendirmeler ve lise sonda görülen Milli Güvenlik Dersi’nde üst üste yaşanan başörtüsü yasağı tehditleri. Bütün bunlar biz okulun kapısının önüne konulana kadar olan şeylerdi.

Yasağın başladığı haftalarda polisler ellerindeki coplarla etrafımızı kuşatmıştı. Polisler direnmeyip içeri örtülerimizi açıp girmezsek coplanacağımız tehdidinde bulunuyorlardı ve çok defa coplandık da… Günlerce soğukta direndik  Bir kareyi hiç unutmuyorum. Biz adeta kapının önüne atılmış, ikinci sınıf insanmışızcasına muamele görürken, içerde sıcak çayını yudumlarken bir tebessüm dağarcığıyla pencereden bizi seyreden askerler. Böylesi bir durumun tefsiri olamaz. Nasıl bir ülkede yaşıyorduk. Millete hizmet için görevli olanlar bize zulmün de ötesini yapıyordu. Ben o dönemde gerçekten anlayamıyordum. Günlerce okulun bahçesinde her şeye rağmen direnip ders yapmaya devam ettik. Eylemler sırasında okulun önünde geçirdiğim kaza, hastanede yaşadığım o çok acı, uzun ve sancılı aylar ve yıllar tüm yaşadığım ızdırapları anlatmak o kadar zor ki bundan hep kendi adıma üzüntü duyduğum için değil her bir örtülü, tesettürlü ya da inandığı kimlikle her yerde olmak isteyen hepimize yapılan o zulmün kareleri silinmeyen kareleri hâlâ beynimde karanlık bir bellek olarak duruyor.

“DÜŞÜNCELERİM DONDU”

Başörtüsü yasağı sizi nasıl etkiledi?

- Başörtüsü yasağı her yönüyle benim tüm yaşamsal faaliyetlerimi kilitledi. Yeri geldi, düşüncelerim dondu, gerçekten çıkmaz bir yola sapmış gibiydim ama bunun yanında olumlu etkileri de hep iç içe gitti çünkü bu yasak aynı zamanda  mücadele azmimi de bileyliyordu ve bir şeylerin kavgasız kazanılamayacağını gösteriyordu

“SARAYBOSNA ÜNİVERSİTESİ PSİKOLOJİ BÖLÜMÜNDEN MEZUN OLDUM”

Yurtdışında eğitiminize devam ettiniz. Avrupa’da başörtüsü yasağı var mı? Üniversite ve kamu kuruluşlarında yasak uygulanıyor mu?

- Liseyi açık öğretimden bitirebildim. O süreçte de çok sancılıydı çünkü  keyfi olarak öğretmenler toplu sınavlar da uyguluyordu. Sınıfı terk etmeyeceğimi ve almak zorunda olduğunu söyleyip direnince almaya mecbur kalıyorlardı. Sonrasında üniversite arayışı başladı. Bosna-Hersek tek seçenek olarak karşımdaydı ve hamd olsun uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde yabancı dilde öğrenim gördüm ve psikoloji bölümünden mezun oldum. Avrupa’da hususiyetle benim yaşadığım Bosna-Hersek’te tabii ki başörtüsü yasağı gibi ya da kılık kıyafete yönelik bir yasak yahut sınırlama ne kamu kuruluşlarında ne de özel kurum ve kuruluşlarda yok.

“RESMİ VATANDAŞI OLDUĞUM  KENDİ ÜLKEMİ TERK ETMEK ZORUNDA KALDIM”

l Halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkede uygulanan yasak dolayısıyla yurtdışına hicret ettiniz? Bu nasıl bir duygu?

- İlk önce insanın dünyasını yalnızlık sarıyor. Tüm o çırpınışların ve mücadelelerin ardından bulduğum bir ışık gibiydi. Başka bir ülkede okuma fırsatı yakalamam ve oraya hicret etmem tam da o noktada motivasyonum daha bir katlandı ama diğer taraftan bu duruma isyan eden bir tarafım da vardı çünkü her şeyi ardımda bırakmak zorundaydım. Ailemi, sevdiklerimi en önemlisi resmi vatandaşı olduğum kendi ülkemi terk etmek zorundaydım. Bu yönüyle hiç hoş bir duygu değildi.

“BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ KALKMASI DEVRİM”

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de kamu kurum ve kuruluşlarında başörtüsü yasağı kalktı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Kamu kurum ve kuruluşlarında başörtüsü yasağının kalkmasını bir devrim olarak değerlendiriyorum. Bu, Türkiye’nin gelişmiş ülke sıfatına çok yakışan bir teşebbüs. Keşke bu adımlar daha önce atılabilseydi. Bu kararla beraber artık kimse inancı, mezhebi, mesleği ne olursa olsun bu ülkenin vatandaşıysa öncelikli olarak tüm haklardan adil bir biçimde bu toplumun bir  parçası olarak yararlanmalıdır algısını giderek geliştirip yayacaktır. Herkes birbirine geniş bir vizyonla bakıyor, kutuplaşmaya kaçmadan herkese  kendi olma özgürlüğü sunuluyor. Gelişen ve değişen kurumsal algı toplumun algısının da her kesimin algısını özellikle bu özgürlükler  konusunda zamanla daha da iyileştirecektir. Hukuki müeyyidelerin net konulması ve bireylerin kişisel haklarının bu müeyyidelerle korunması ayrıca sevindirici…

O zorbalar cezalandırılsın

 Yurtdışındasınız, orada yeni bir hayata başladınız. Türkiye’de başörtüsü yasağını uygulayan, İmam Hatiplilere baskı uygulayan 28 Şubat darbecilere dava açıldı. Şu anda sadece askerler yargılanıyor. Önümüzdeki günlerde sivillerin de yargılanacağı ifade ediliyor. Size zorbalık yapan sivillerin yargılanmasını ister misiniz? Bu zorbalara hakkınızı helal eder misiniz?

- 28 Şubat darbecilerine yönelik açılan dava sürecini tabii ki olumlu buluyorum. Yaşanan acılı süreçlerin bir daha tekrar etmemesi için bu silkelenme ve bunu uygulayanların da asker-sivil ayırt etmeksizin daha güçlü bir şekilde silkelenmesi gerekiyor. Aksi takdirde benim vicdanımda ve toplumun vicdanında yargılanmaya devam edecek ve affedilmeyecektir ve tüm bu zorbalıkları yapanlar ya da hâlâ bu arzu içersinde olanlar için gerekli, tatminkar ve caydırıcı bir ceza ve müeyyidenin uygulanmaması onlar  için pekiştirici bir etki oluşturacaktır. Biz yaşadığımız mağduriyetler, maruz kaldığımız ihlaller ve haksızlıklarla baş başa kalırız. En ağır ya da en etkili yargılama öyle düşünüyorum ki kişilerin kendi vicdanında kendini yargılayabildiği ve muhakeme edebildiği bir yargılamadır. Bu dava sürecinde yargılanıp da buna cesaret edebilen ve buna paralel adımlar atmak isteyenler de bu iyi niyetlerini ispatlamak zorundalar.

Kaynak: Yeniakit
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.