SON DAKİKA
Hava Durumu

Fani olanı ölümsüzleştirmek

Haber Giriş Tarihi: 26.05.2014 16:13
Haber Güncellenme Tarihi: 26.05.2014 17:13
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Fani olanı ölümsüzleştirmek
Vakıf; “ben demeden önce biz” diyebilmek, hayatı halka hizmet Hak’ka hizmet düsturuyla anlayıp idrak edebilmektir.

Vakıf; insanlık ve hizmet merkezli bir yaklaşımı, hayatın içinde, hayatla iç içe olan her yerde ab-ı hayat gibi hiç kimseyi ayırmaksızın sunabilmektir.

Vakıf; medeniyetimizin insana yaklaşımının, insana bakışının somut halidir.

Vakıf; geleceğimizin inşa ettiği bilincin konuştuğu lisan, bu günün modern toplumlarına örnek olan, onlara hala ilham veren medeniyetimizdir.

Vakıf; insanlığa en güzel hizmettir. Fani olanı ölümsüzleştirmektir. Geçmişe saygı, geleceğe teminattır. Yardımlaşma ve dayanışma yoludur. Diriye şefkat, ölüye rahmet vesilesidir.

Vakıf, 8. asır ortalarından 19. asır sonlarına kadar uzanan bir dönemde, özellikle Selçuklular ve Osmanlılar zamanındaki Türk dünyasının sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında önemli bir rol oynamış olan dinî, hukûkî ve sosyal bir kurumdur.

Arapça bir kelime olan vakıf, sözlükte; “durma, durdurma, hareketten alıkoyma” manalarına gelmektedir. Istılahta ise, bir malı belirli bir gaye için “alınıp-satılmaktan” ebedî olarak alıkoymak, Allah yolunda vakfetmek ve gelirini kamu yararına harcamaktır. Bir kişi, mülkiyetine sahip olduğu menkul veya gayr-i menkul mallarından bir kısmını veya tamamını, Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle, halkın herhangi bir ihtiyacını gidermek üzere dinî, hayrî veya sosyal bir gayeye süresiz olarak tahsis ederse, malını vakfetmiş, yani bir vakıf kurmuş olur. Vakfedilen mala vakıf, vakfeden kişiye ise vâkıf denmektedir.

Medeni Kanunda ise vakıf ile ilgili hükümler 101 ve 117. maddelerde düzenlenmiştir.

Kanunun 101. maddesinde vakıf şu şekilde tanımlanmıştır. Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.

Bir malvarlığının bütünü veya gerçekleşmiş ya da gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir.

Yine kanunun 101. Maddesine göre, Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine,  hukuka,  ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.

Medeni kanunun 102. Maddesi gereği, vakıf kurma iradesi, resmî senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır. Vakıf, yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır.

Resmî senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığıyla yapılması, temsil yetkisinin noterlikçe düzenlenmiş bir belgeyle verilmiş olmasına ve bu belgede vakfın amacı ile özgülenecek mal ve hakların belirlenmiş bulunmasına bağlıdır.

MADDE 103.- Mahkemenin verdiği karar, tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde, başvuran veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilebilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü veya ilgililer, vakfın kurulmasını engelleyen sebeplerin varlığı hâlinde iptal davası açabilirler.

MADDE 104.- Tesciline karar verilen vakıf, vakfın yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil edilir; ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünde tutulan merkezî sicile kaydolunur. Tescil kararı, başka bir mahkemece verilmiş ise, ilgili belgelerle birlikte tescil için vakfın yerleşim yeri mahkemesine gönderilir. Yerleşim yeri mahkemesinin yapacağı bildirim üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğünce merkezî sicile kaydolunan vakıf Resmî Gazete ile ilân olunur.

MADDE 105.- Özgülenen malların mülkiyeti ile haklar, tüzel kişiliğin kazanılmasıyla vakfa geçer. Tescile karar veren mahkeme, vakfedilen taşınmazın vakıf tüzel kişiliği adına tescil edilmesini tapu idaresine bildirir. Ölüme bağlı tasarrufla kurulan vakfın miras bırakanın borçlarından sorumluluğu, özgülenen mal ve haklarla sınırlıdır.

MADDE 106.- Vakıf senedinde vakfın adı, amacı, bu amaca özgülenen mal ve haklar, vakfın örgütlenme ve yönetim şekli ile yerleşim yeri gösterilir.

MADDE 107.- Vakıf senedinde vakfın amacı ile bu amaca özgülenen mal ve haklar yeterince belirlenmiş ise, diğer noksanlıklar vakfın tüzel kişilik kazanması için yapılan başvurunun reddini gerektirmez.

Bu tür noksanlıklar, tescil kararı verilmeden önce mahkemece tamamlattırılabileceği gibi; kuruluştan sonra da denetim makamının başvurusu üzerine, olanak varsa vakfedenin görüşü alınarak vakfın yerleşim yeri mahkemesince tamamlattırılır. Tescili istenen vakfa ölüme bağlı tasarrufla özgülenen mal ve haklar amacın gerçekleşmesine yeterli değilse; vakfeden aksine bir irade açıklamasında bulunmuş olmadıkça bu mal ve haklar, denetim makamının görüşü alınarak hâkim tarafından benzer amaçlı bir vakfa özgülenir.

MADDE 108.- Vakfedenin mirasçıları ile alacaklılarının, bağışlamaya ve ölüme bağlı tasarruflara ilişkin hükümler uyarınca dava hakları saklıdır.

MADDE 109.- Vakfın bir yönetim organının bulunması zorunludur. Vakfeden, vakıf senedinde gerekli gördüğü başka organları da gösterebilir.

MADDE 110.- Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıflarının yöneticileri, yararlananlara, vakfın örgütü, işleyişi ve malî durumu hakkında gerekli bilgiyi vermekle yükümlüdürler. Vakfa ödenti veren çalıştırılanlar ve işçiler en az yapmış oldukları ödeme oranında yönetime katılırlar ve temsilcilerini olabildiğince kendi aralarından seçerler.

Vakfın malvarlığının çalıştırılanların ve işçilerin yapacakları ödemelerle sağlanacak bölümünün işverene karşı vakfın bir alacağından ibaret olması, ancak bu alacak için yeterli güvence sağlanmış olmasına bağlıdır. Yararlananların, vakfın edimlerinin yerine getirilmesini dava yoluyla isteyebilmeleri, ödenti vermiş olmalarına veya vakfı düzenleyen hükümlerin kendilerine bu hakkı tanımış bulunmasına bağlıdır.   Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıflarında yararlananların yönetime katılmaları ve vakıftan yararlanma koşulları ile ilgili hükümlerde yapılacak değişiklikler, vakıf senedine göre buna yetkili organın istemi üzerine, denetim makamının yazılı görüşü alındıktan sonra yerleşim yeri mahkemesince karara bağlanır.

MADDE 111.- Vakıfların, vakıf senedindeki hükümleri yerine getirip getirmedikleri, vakıf mallarını amaca uygun biçimde yönetip yönetmedikleri ve vakıf gelirlerini amaca uygun olarak harcayıp harcamadıkları Vakıflar Genel Müdürlüğünce ve üst kuruluşlarınca denetlenir. Vakıfların üst kuruluşlarınca denetimi özel kanun hükümlerine tabidir. Denetimin nasıl yapılacağı, sonuçları ve bu Kanuna göre kurulmuş olsun veya olmasın bütün vakıfların Vakıflar Genel Müdürlüğüne ödeyecekleri denetim giderlerine katılma payı, vakfın safî gelirinin yüzde beşini geçmemek üzere tüzükle belirlenir.

MADDE 112.- Haklı sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve işleyişini değiştirebilir. Mahkeme, denetim makamının başvurusu üzerine, tüzükte gösterilen sebeplerle duruşma yaparak yöneticileri görevden alabilir ve vakıf senedinde başka bir hüküm yoksa yenisini seçebilir.

MADDE 113.- Durum ve koşullardaki değişmeler yüzünden vakıf senedinde yazılı amaca bağlı kalınması vakfedenin arzusuna açıkça uymayacak hâle gelmiş ise mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın amacını değiştirebilir. Amacın gerçekleşmesini önemli ölçüde güçleştiren veya engelleyen koşulların ve yükümlülüklerin kaldırılmasında veya değiştirilmesinde de aynı hüküm uygulanır. Amaca özgülenen mal ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesini veya paraya çevrilmesini haklı kılan sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra gerekli değişikliğe izin verebilir.

MADDE 114.- Yönetim organı her takvim yılının ilk üç ayı içinde vakfın bir önceki yıla ait malvarlığı durumunu ve çalışmalarını bir rapor hâlinde denetim makamına bildirir ve durumun uygun araçlarla yayımlanmasını sağlar.

MADDE 115.- İçişleri Bakanlığı, Anayasada öngörülen hâllerde ve belirlenen usullere uygun olarak, denetim makamının da görüşünü almak suretiyle mahkemece bir karar verilinceye kadar vakfı geçici olarak faaliyetten alıkoyabilir ve derhâl mahkemeye başvurur. Hâkim başvuruyu gecikmeksizin karara bağlar.

MADDE 116.- Amacın gerçekleşmesi olanaksız hâle geldiği ve değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla sicilden silinir. Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf, denetim makamının ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılır.

MADDE 117.- Vakıfların malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanma hükümleri uygulanmaz. Derneklerin uluslararası faaliyette bulunmalarına ve üst kuruluş kurmalarına ilişkin hükümler kıyas yoluyla vakıflar hakkında da uygulanır. Medeni Kanuna tabi olarak kurulan vakıflar 4721 sayılı Medeni Kanun, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu ve bu kanuna istinaden çıkartılan ve 27.09.2008 tarih 27010 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Vakıflar Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde iş ve işlemlerini yürütmektedirler.

Vakıflar, toplumdaki mevcut gelir farklılıklarının giderilmesi, sosyal yardımlaşmanın sağlanarak, fertler arasındaki gelir dağılımının dengelenmesi ve cemiyetin sosyal huzurunun sağlanması bakımından büyük önem arz etmektedir. Nitekim devlet eliyle 1986 yılında kurulan her il ve ilçede bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları bu konuda çok büyük bir fonksiyon icra etmektedirler. 2006 yılından bu güne Vakıf Haftaları her yıl ayrı bir tema adı altında kutlanıla gelmektedir. Bu bağlamda 2014 yılında kutladığımız 31. Vakıf Haftasını 5-9 mayıs 2014 tarihleri arasında ‘Vakıf ve İktisat’ temasıyla kutladık.

Değişik dönemlerde vakıflar üzerinde yapılan araştırmalar, iktisadî hayatımızın ortalama % 15’ine vakıfların hâkim olduğunu göstermektedir. 17. asır vakıfları arasında rastgele seçilen 330 vakfiye üzerinde yapılan ve genele teşmil edilen bir araştırmaya göre, bu asırda vakıfların genel bütçe içerisindeki payının yaklaşık % 26’lara kadar yükseldiği görülmektedir. Bu oran 19. yüzyılda da %15 civarında olmuştur. Bu konuda elde edilen rakamlar dönemler itibarıyla değişik de olsa gerçek olan şudur ki; vakıflar, zirâî işletmecilik, imalat sanayi, ticaret merkezleri, konut sektörü, istihdam ve para konularında ülke ekonomisine belirli bir oranda katkı sağlamaktadır. Vakıfların kamu yükünü azaltıcı faaliyetlerde bulunduğu, hatta Osmanlı döneminde doğrudan kamu hizmeti gördüğü hususu dikkate alındığında, devlete olan katkısının belirtilen oranların çok daha üzerinde olduğunu söylemek mümkündür.

Vakıflar, iktisadî hayatın canlı tutulması için, ulaşım sisteminin emniyet altına alınmasında aktif rol oynamışlardır. Bu amaçla nehirler üzerinde köprüler kurdurmuşlar, her 30-40 km mesafede hanlar yaptırmışlardır. Karacabey Issızhan, İnegöl Karacaahmetpaşa, Bilecik Vezirhan ve Gölpazarı Taşhan Bölge Müdürlüğümüz hizmet alanında kalan hanlardan bazılarıdır. Ayrıca şehre inen malların tüketiciye ulaşmasını sağlayan büyüklü küçüklü iş yerleri, bedesten, çarşı vb. gibi ticarî yapılar inşa ettirmişlerdir. Vakıflar sadece yardım faaliyetleri yürütmemişler, aynı zamanda, kurdukları tesislerle üretime ve istihdama da katkı sağlamışlardır. Bu gün de bu katkıyı sağlamaya devam etmektedirler. Bursa’mızda ticari hayatın en yoğun olduğu ‘Hanlar Bölgesi’ adını verdiğimiz alanda yer alan hanların tamamına yakını geçmişte vakıflar yoluyla vücuda gelmiştir. Bugün de buralar ticari cazibesi en yüksek bölgelerdir.

Bizler de imkânlarımız dâhilinde eskiden olduğu gibi vakıflar kurarak, hizmetlerin o bölgedeki insanlara ulaştırılmasında devlete yardımcı ve destek olmalıyız.

Toplum yararına vakıflar kuran hayır sahiplerinden ahirete irtihal edenlere rahmet diliyor, hayatta olanlara da sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Var olsunlar.

 

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.