SON DAKİKA
Hava Durumu

Sönmez'den önemli mesajlar

Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Zafer Sönmez, yerli otomobilin umut verdiğini söylerken 10 milyar dolarlık petrokimya projesinin de yapılacağını belirtti.

Haber Giriş Tarihi: 29.12.2019 15:11
Haber Güncellenme Tarihi: 29.12.2019 15:11
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Sönmez'den önemli mesajlar

Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Zafer Sönmez, yerli otomobille ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Sönmez, yerli otomobili ortaya çıkaranlara teşekkür ederken "Çok mutluyuz" dedi.

Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Zafer Sönmez, CNN Türk ekranlarında Hakan Çelik’in konuğu oldu.

YERLİ OTOMOBİL YORUMU

Sönmez, "Türkiye Varlık Fonu 2016 yılının sonuna doğru kuruldu. Ben kuruma geleli 15 ay oldu. Öncelikle Gürcan Bey ve ekibine teşekkür ederim. Açılışta vardım, güzel bir proje. Türkiye’ye umut veren projeler olması gerekiyor. Dostoyevski’nin sözü var “Eğer umudunuz yoksa yaşam yok”. TOGG’un yaptığı elektrikli araba projesi bize gerçekten umut verdi. Bizler de çok mutluyuz açıkçası." dedi.

İLK VARLIK FONU TEXAS'TA KURULDU

Varlık fonları yeni bir kavram değil. 19’uncu yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış. İlk Amerika Texas’ta kurulan var, Fransa’da kurulan var. Modern anlamda ilk varlık fonu esasında 1953’te Kuveyt’te kuruluyor. Bundan sonra Ortadoğu’da yeşeren, Asya’da büyüyen ve batılı örnekleri de olan bir kavram. Ülkemizde yeni ama Asya’ya gittiğinizde ben Malezya’da yaşadım. Singapur’a Çin’e giderseniz varlık fonlarını her yerde görebilirsiniz. Malezya’yı çok iyi bildiğim için söyleyeyim, Malezya Havalimanı, havayolu, otoban, bankalar, otelinize kadar gittiğinizdeki şeylerin çoğu varlık fonunun yasal sahibi olduğu ya da bağlantısı olan kurumlardır ve toplumun içerisinde olan bir yapıdır diye düşünebiliriz. Varlık fonu tek bir tanıma sığan kavram değil. Yani birkaç varlık fonundan bahsedebiliriz. Bir tanesi yeraltı kaynaklarını değerlendiren mesela petrol fazlası olan herhangi bir maden fazlası olan ülkeler için söyleyebiliriz. İhracat fazlası olan yani rezerv fonları olabilir. Bir de bizim varlık fonumuza benzeyen fonlar var. Türkiye Varlık Fonu esasında varlığa dayalı kalkınma fonudur. Bizim koyduğumuz bir tanım değil bu, dünyada olan bir tanım. Dünyada da birkaç tane iyi örneği var. Birkaç iyi örneğinden ikisi Singapur ve Malezya’da. Sinpagur’un Temasek’i Malezya’nın da Kazan’ı bunların çok iyi iki örneğidir. Türkiye’de yatırımları olan, Türkiye’de faaliyetleri olan, bölgede faaliyetleri olan kurum bunlar. Ben de esasında son 6 yılımı bunlardan bir tanesinde geçirdim. Malezya’nın varlık fonunda 6 yıl kadar çalıştım. O anlamda o dünyayı ve o yapılanmayı çok iyi biliyorum.

DEĞER YARATMAYA ÇALIŞIYORUZ

Bir havuzun içerisine en iyi şirketlerimizi koymuşuz ve bunlardan bir değer yaratmaya çalışıyoruz.

Size kitap hediye etmek istemiştim. Angela Camin diye bir yazar Yale’de. “Halkın Varlığı” varlık fonlarının bütün amacı esasında halkın olan şirketlerin değerini artırmak, ülkenin stratejik yatırımlarına ön ayak olmak ve bunu tekrardan bir şekilde dolaylı ya da doğrudan geriye kazandırmak. Bunla ilgili bir kitap var. İnşallah bunu Türkçe’ye kazandırma imkanımız olur.

VARLIK FONU'NDA 13 ŞİRKET 3 LİSANS VAR

Şirketler olarak 13 şirket 3 tane de lisanstan bahsediyoruz. Hepsini saymaya çok gerek yok ama bunların belli başlıları Türk Hava Yolları, Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Borsa İstanbul, BOTAŞ, ETİ Maden, TPAO. Şirketlerimiz yanında lisanslarımız da var. 3 adet lisansımız var. Milli Piyango lisansımız var, Türkiye Jokey lisansımız var bir de İzmir Limanı’yla ilgili lisansımız var. Esasında bu Türkiye’nin en iyi şirketler topluluğu diyelim. Türkiye’nin yetiştirdiği bir şekilde büyüttüğü en önemli şirketlerin bir havuza toplandığı yapı. Bunların içerisinde olgunluk seviyesi olarak çok ileride olanlar var. Olgunluk seviyesi olarak biraz daha gelişme potansiyeli olanlar var. Türk Hava Yolları’na baktığımızda tabi ki en önde olan markalarımızdan biri. Ziraat Bankası’na baktığımızda bankacılık sisteminin en önde olanları. Biz burada esasında şöyle bir yol haritası izledik. 14-15 aydan bu yana verdiğimiz emekle yarattığımız getiriyi maksimize edeceğimiz bir yol haritası çizmeye çalıştık. Bunun için de öncelikle varlık fonunun tanımını doğru yere koyalım istedik. Varlık fonunun tanımını doğru yere koymak için öncelikle ben hep şöyle bir anoloji kullanıyorum. Ne olmadığını anlatalım ki ne olduğunu bulalım. Ne olmadığını anlatırken varlık fonu birkaç fonksiyonu yerine getirmez. Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’nin yaptığı gibi devlet bütçesini fonlamak amaçlı faaliyetin içine girmez. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi 1923’ten bu yana gelişmekte olan piyasalardaki en başarılı hazinelerden bir tanesidir. Her zaman fonlama maliyetini çok iyi yönetir, her zaman borçlanmasını çok iyi yapar. Varlık fonunun amacı bütçeyi finanse etmek değildir, ama varlık fonunun amacı ”5 yıl sonra 10 yıl sonra temettüleriyle Hazine’ye destek olmak mıdır derseniz” evet öyle.

10 MİLYAR DOLARLIK PETROKİMYA YATIRIMI YAPILIYOR

Bugün Sinapur’a baktığınızda 2 tane fon toplam bütçenin yüzde 28’ini yapıyor. Yani ne yapıyor? Temettü vererek yaptığı yatırımlardan temettüyü geri vererek Singapur bütçesini destekliyor. Bu sürece baktığınızda mesela Temasek’e kaç yılda olduğunu görüyorsunuz? Toplam 40-45 yılda. 70’lerin başında başlayan bir hikayeyle bugün itibariyle bütçenin yüzde 28’ini yapan iki kurumdan bir tanesi. Aynı şekilde Kazanağa baktığınızda yaklaşık 25 yıllık bir hikayeden bahsediyoruz. 94’te başlayan 2004 sonrası da çok hızlı büyüyen bir yapı. Türkiye Varlık Fonu da esasında ben şöyle bakıyorum. Emekleme ya da bebeklik dönemini aşmış bir kurumdur. Bir sürü ülke bu anlamda geç kalmış ya da önde olmuş olabilir. Mesela bu kitabın içerisinde İngiltere’den bahsediyor. İngiltere’nin petrol kaynakları üzerine kurduğu bir fon yok. Norveç’le onu karşılaştırdığında yazar diyor ki, keşke İngiltere de zamanında böyle bir fon kursaydı o kaynaklar azaldığında bu fon yukarı doğru gitseydi. Türkiye’nin esasında şöyle bakıyorum: Belli bir zaman içerisinde 2002-2013-2014 o dönemlerde çok ciddi bir kredi büyümesi çok ciddi bir verimlilik artışıyla esasında o anlamda bir ihtiyaç hissedilmemiş. Olsaymış çok iyi olurdu. Bugüne baktığımızda Türkiye’nin büyümesine hizmet edecek temel yapısal problemlere değinmek ve bu yapısal problemlere bazı yatırımları da ele almak. Şöyle söylemek istiyorum. Bazı ekonomistler son 10-15 yılda farklı bir görüşü sunuyorlar. Esasında girişimci devlet kavramını getiriyorlar. Mesela Mariana Mazukato gibi bir akademisyen “Girişimci Devlet” diye bir kitap yazdı. Bu da şu anlama geliyor esasında 80’lerde olan özelleştirme furyası ve devletin küçülmesini isteyen bir bakış açısına tam tersi bakış açısı getiriyor. Mesela bir iPhone alın, iPhone’un içerisindeki internet, GPS, touch screen bunların hepsi Amerikan devlet kurumlarının destekleriyle olmuş girişimlerdir. Bunun gibi birkaç akademisyen son dönemde girişimci devletin neden önemli olduğunu gösteriyor bize. Şundan dolayı bazı sektörlerde bazı alanlarda özel sektör çekinceli davranabilir. Bu da çok normaldir. O alanlarda esasında devletin yatırımın büyüklüğü, riski, uzun soluklu olması bu tür doğal sebeplerden, özel sektörü eleştirdiğim için değil tam tersi, bu yapının varlık fonu özel sektör bir esasında kader birliğine giriyor. Birbirine rakip değil, birbirini tamamlayıcı bir yapı. Bizim son dönemde açıkladığımız petrokimya yatırımları da bununla alakalı mesela. Adana-Ceyhan bölgesinde yaklaşık 10 milyar dolarlık bir yatırım açıkladık. Bununla ilgili de gerekli arsa yatırımı işte danışmanlarla çalışma süreci başlamış bulunmakta. Bunun ana amacı Türkiye’nin bugün baktığımızda tarihsel cari açığının 1/3’ü petrokimya ithalatından kaynaklanıyor. Çok basit anlatmayı seviyorum. Kullandığımız 10 petrokimya ürününün 9’u ithal geliyor. Bu 9’unun yarısı petrolü olmayan ülkelerden ithal ediliyor. Bunla ilgili Türkiye’nin kesinlikle vakit kaybetmeden bunu koymamız lazım. Yani şöyle düşünün petrolü olmayan bir ülke petrolü olan ülkeden petrolü ithal ediyor. Petrokimya ürününe döndürüyor ve Türkiye’ye satıyor. Bunun önünü nasıl kesebiliriz. Katma değeri yurtiçine koyarak. Yani Türkiye’de bir petrokimya kümelenmesi yaratmamız lazım. Onun için bir alan seçmemiz lazım. Bu anlamda da çok ciddi bir yatırım baktığınızda 10 milyar dolar yatırım bugün özel sektörün tek başına yapabileceği yatırım sınıfına çok girmiyor. Bu anlamda varlık fonu hem yatırımcı hem de yabancı sermayeyi yerli sermayeyi o kümelenmenin içine çeken katalizör rolünü buluyor.

Şu anki teknoloji esasında yeni teknoloji baca filtreleri ve gerekli çevresel kaynaklara da dikkat ederek sağlıklı bir yatırım yapabilirsiniz. Yani bugün Avrupa’da bir sürü ülkenin esasında kömür bazlı enerji yatırımları var. Zaman içerisinde küçültüyor ama bizim için öncelikle kapasiteyi koymakla çok gecikmişiz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.