SON DAKİKA
Hava Durumu

Halifelik Niçin Kaldırılmıştır?

Yazının Giriş Tarihi: 04.03.2022 21:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.03.2022 21:51

Halifeliğin kaldırılmasının üzerinden 98 yıl geçti. Halifelik tarihte en ağır darbeyi 1258'de Bağdat'ı işgal eden Moğollardan/Hülagü'den almıştır. Ama iyi kötü varlığını 1924'e kadar sürdürmüştür. 1919'da "esaret altındaki Halifelik makamını düşmanın esaretinden kurtarmak kutsal vazifemizdir" diye yola çıkanlar, Ankara'da 3 Mart 1924'de Halifeliği kaldırdıklarını ilan ettiler. Onların kutsal vazifelerine ne olmuştur? Halifeliğin kaldırılması en çok hangi ülkenin faydasına olmuştur? Kuşkusuz İngiltere’nin faydasına olmuştur. İngiltere bu dönemde Ankara'dan bütün istediklerini almıştır. Ama savaşmadan, herhangi bir bedel ödemeden, kayıp vermeden, İngiltere bütün istediklerini almıştır. Nitekim Başbakan İnönü, ikinci kabinesi hakkında TBMM’de Mart 1924’te yaptığı konulmada; “Halifelik kaldırıldığı için dış politikada işlerin kolaylaşacağını, İngiltere’den Musul konusunda anlayış beklediğini” söyleyerek, Halifeliği İngiliz isteklerinden dolayı kaldırdıklarını itiraf etmiştir.


Buna karşılık Halifeliğin kaldırılması ile Ankara'daki yöneticiler ne elde etmiştir? Kutsal saydıkları görevlerini çiğneyerek, Ankara'da egemenlik yetkisini bir kişinin kullandığı kirli şaibeli bir iktidar elde etmiştir. İngiltere'nin dostluğunu/övgülerini kazanmıştır. Hiçbir Osmanlı padişahının tenezzül etmediği; İngiltere tarafından övülmüş olmayı, Türkiye'nin son padişahı "vazgeçilemez tek kutsal" bilmiştir. İngiltere için Misak-ı Milli'den, dış alacaklardan vazgeçilmiştir. Patrikhanenin İstanbul'da kalmasına, Azınlık olanların istemediklerinden daha fazla ayrıcalıklar verilmesine, son padişah evet demiştir. Lozan Anlaşması bütün bunların resmi belgesidir.


İngiltere'yi memnun edecek tek şey kalmıştı geriye: o da Halifeliğin kaldırılması idi. Son padişah 3 Mart 1924'de işte onu da yapmıştır. Dönemin İngiliz yöneticileri çok memnun ve mutlu olmuştur. Ancak İngiltere'nin yüksek menfaatleri için yapılan bu iş, İngiltere’nin emrindeki bir adam olan Ağa Han’a ve İngiltere’ye karşı yapılıyormuş görüntüsü ve gülünçlüğü içinde yapılmıştır. Bu gülünç nedene dünyada kimse inanmamıştır ama Kemalist cenahtan hala bu gülünçlüğün narkozunda olanlar görülmektedir. Halifelik Bağdat’ta 1258’de Moğollardan gördüğü ölümcül bir darbeden daha fazlasını Ankara’da görmüştür. Hülagü’nün yarım bıraktığı iş, 3 Mart 1924’te Ankara’da tamamlanmıştır.


Dönemin Türkiye’sinde Yahudilerin hahambaşılığı, Rum Ortodokslarının Patrikliği, Ermenilerin Patrikli varlığını sürdürmüştür. Bunlar halen daha günümüz Türkiye’sinde var olmaya devam etmektedirler. Kemalist Türkiye’nin “inkılaplarından” hahambaşılık, patriklik bir değişime uğramamış, bir zarar görmemiştir. Yok edilerek, ortadan kaldırılan yalnızca halifelik olmuştur.


Zaten adı geçen hahambaşılık, patriklik için Lozan Anlaşması (Madde 40) ile güvence altına alınmıştır. Kemalist inkılaplar bu nedenle azınlık hakları kapsamında sayılmış olan hahambaşılık ve patrikhanelik gibi kurumlara dokunamamıştır. Nitekim hiçbir uygulaması ile bu kurumlara müdahale edememiştir.
Üstelik Rum Ortodoks Patrikliği Mondros Mütarekesinden başlayarak Türkiye’nin aleyhine çalışmıştır. İtilaf Devletleri tarafından İstanbul’un, Yunanistan tarafından ise İzmir’in işgalini desteklemiştir. İstanbul merkez olacak şekilde Bizans Devleti’ni yeniden kurmak için Mavri Mira adıyla özel bir cemiyet Patrikhane tarafından kurulmuştur. Bu cemiyet Karadeniz bölgesinde Pontus isyanı gibi çeşitli olaylar çıkarmıştır.


Kemal Paşa, Nutuk adını verdiği anılarında, Mavri Mira’nın Patrik Droteos başkanlığında kurulup, Yunanistan Başbakanı Venizelos’un emirlerine göre çalıştığı belirtilmiştir. (Nutuk, C.III, MEB, İstanbul 1973, s.899) Buna rağmen cumhuriyet Türkiye’sinde Rum/Ortodoks Patrikliği varlığını İstanbul’da sürdürmektedir. Üstelik Yunanistan ile 1923’te yapılan Nüfus Mübadelesi Anlaşmasının sonunda Türkiye’deki Ortodoks/Rumlar (İstanbul’dakilerin dışında) Yunanistan’a gönderildikleri halde onların patrikhanesi İstanbul’da kalmıştır.


Halifeliğin kaldırılmasını haklı gösterip savunmak için, “halifeliğin saltanata dönüştürüldüğü, Emeviler zamanından beri meşruiyetinin kalmadığı, zaten Türklerin dışındaki Müslüman toplulukların özellikle Arapların Osmanlı halifesini kabul etmedikleri” gibi savunmaların bir kıymeti harbiyesi yoktur.


Çünkü bu İngiliz propagandasıdır. İngilizler özellikle Vehhabi isyanlarından başlayarak, “Halifeliğin Kureyş’e ait olduğu, Arapların hakkı olduğu, Türklerin bu hakkı gasp etmiş oldukları” gibi iddiaları oldukça eskidir.


Halifelik Kureyş’e ait olduğu, meşruiyeti bulunmadığı, için İngilizlerin hedefi olmuş değildir. Aksine İslam ülkelerinin çoğunluğunu işgal etmiş olan İngiliz sömürgeciliği için ortadan kaldırılması gereken bir siyasi hedeftir. Dikkat edilirse halifeliğin meşruiyetini tartışma konusu yaparak Kemalist inkılapları savunmaya çalışan çevreler, patrikliğin Hıristiyanlık kurallarına ya da hahambaşılığın Yahudilik kurallarına mutabık olup olmadığını asla söz konusu etmemişlerdir. Aksine patrikliğin ve hahambaşılığın bir kurum olarak varlığını Hıristiyanların ve Yahudilerin doğal bir hakkı kabul etmişlerdir. Hıristiyanlar ve Yahudiler için hak olarak gördüklerini Müslümanlar için görmemişlerdir. İngilizlerin konuya bakışları da zaten böyledir. Halifeliğin kaldırılmasını savunmak için ileri sürülen teorik ve tarihi mülahazaların tamamı bilimsel içerikten uzaktır. İngilizlerin halifelik etrafında geliştirdikleri tezlerin tekrarıdır.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.