SON DAKİKA
Hava Durumu

Hastaneye sığmayan bağnazlık

Yazının Giriş Tarihi: 13.08.2020 18:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.08.2020 18:06

Lübnan/Beyrut'un güneyinde Akdeniz kıyısındaki Sayda şehrinin nüfusunun yarısı Filistinli mültecilerden oluşan ve çoğunluğu Sünni Arap nüfuslu bir şehir iken, şehir uzun bir süreden beri İran uzantısı Hibüllah'ın denetiminde / kuşatmasındadır. 2006 İsrail saldırısında da bu Sayda şehri büyük bir yıkıma uğramıştı.

Türkiye işte bu Sayda şehrinde CB Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, 2010'da Türk Travma ve Rehabilitasyon Hastanesi adı ile toplam 120 bin m2 oturma alanı üzerine 14 bin m2 kapalı alan olarak projelendirip 100 yataklı bir hastaneyi Lübnan'ın ilk rehabilitasyon merkezini 24 milyon dolara yaptırmıştı.

“Sayda Tayyib, el musteşifa el Turki Tayyib./Sayda güzel, Türk hastanesi güzel" anlamındaki bu Arapça sözler ile hastanenin tamamlandığı duyurulmuştu. Lübnan’ın güneyindeki Sayda kentine Türkiye’nin yaptırdığı “Türk Travma ve Rehabilitasyon Merkezi”nin yerini de Lübnan eski Başbakanı, kendisi de Saydalı olan Fuat Sinyora teklif etmişti.

Hastanenin açılışı Suriye iç savaşının da başlamasına dönemine denk gelmişti. Savaşın başladığı Mart 2011’den aynı yılın Ağustos ayına kadar Türkiye, Suriye hükümeti ile yakın ilişkilerini devam ettirmiş, açıktan Suriye muhalefetine destek olmamıştı. Ancak Suriye hükümetine de halka karşı askeri güç kullanmamasını, görüşmeler yoluyla bu sorunun çözülmesini telkin etmişti. İran ve onun donattığı Hizbüllah tarafı ise Suriye hükümetinden ısrarla halka/muhalefete karşı güç kullanmasını istemişti. Sonunda Suriye hükümeti hemen her yerde muhalefete karşı acımasızca güç kullanıp İran/Hizbüllah desteği ile milyondan fazla Suriyeliyi kara hava saldırıları ile katletti.

İran ve Hizbüllah’a göre Suriye’de muhalefetin oluşması da on yıllarca bitirilemeyişi de Türkiye’nin desteğinden dolayı olmuştu. Dolayısı ile Türkiye düşman bir ülkeydi. Türkiye adı da onun yaptırdığı hiçbir kurum da Lübnan’da Suriye’de olmamalıydı. Akıl ve mantıktan uzak tümüyle mezhep bağnazlığına dayalı bu Türkiye düşmanlığından Sayda’daki hastanede hedef durumuna geldi.

Hizbüllah gücünü arttırıp Necip Mikati başkanlığında hükümet kurdurunca, Türkiye'nin yaptırdığı bu hastane açılamadan öylece kaldı ve çürümeye terk edildi. Oysa Lübnan’da benzeri bir hastane yoktur. Lübnan halkının böyle bir hastaneye de şiddetli ihtiyacı vardır. Üstelik Türkiye’nin yaptırdığı bu hastanenin yerini tutabilecek bir başka hastaneyi Lübnan’da İran ve onun silahlandırdığı Hizbüllah yapmış dolayısı ile bu hastaneye duyulan ihtiyaç ortadan kalkmış değildir.

Hizbüllah bununla da yetinmedi 2012'de İstanbul Tuzla Belediyesinin Sayda'daki Filistinli mültecilere gönderdiği iki tır yardım malzemesinin dağıtımını da engelledi. Türkiye 2011'den beri bütün çabalarına rağmen krize dönüşen bu Sayda'daki bu hastaneyi açtıramadı. Şiilik taassubunun nasıl bir felakete dönüştüğünün ibretlik hikayesidir.

Türkiye’nin içinde ve dışında olup biten olayları yeterince izlemeyenlerin ”Türkiye’nin mezhepçi bir siyaset takip ettiği” suçlaması bilinmektedir. Cehalete ve bağnaz bir taraftarlığa dayalı olan bu suçlamanın makul bir gerekçesi yoktur. Bu suçlamanın temel nedeni Türkiye’nin Suriye hükümetinin halka karşı uyguladığı katliamlar nedeniyle Suriye muhalefetine olan desteğidir.

Oysa bu tür suçlamaların sahipleri, Türkiye’nin 2000-2011 arasında Suriye ile çok yakın ilişkilere sahip olduğunu görmüyorlar. Türkiye’yi yönetenlerin, Esat ve çevresinin Nusayrilik mezhebini, sosyalist Baas Partisinin ideolojisini bilmeden yakın ilişkiler kurduğunu iddia etmeleri mümkün değildir. Özetle o dönemde iyi ilişkilere engel olmayan Nusayrilik mezhebinin, sosyalist ideolojinin 2011’den sonra Türkiye ile iyi ilişkilere engel olduğunu ileri sürmek tümüyle bir cehalet ve önyargılı saplantıdır.

Bu saplantının maalesef hem içeride hem dışarıda izleyicileri vardır. Karşı tarafın yapıp ettiğini hesaba katmadan, görmeden, Suriye/Lübnan ve çevresinde olup bitenlere bakıp  anlamadan yalnızca Türkiye düşmanlığı üzerine kurulu bir muhalefettir. İşte bu muhalefetin sınır tanımayan mezhep bağnazlığı üzerine kurulduğunun örneklerinden birisi de Sayda’da Türkiye’nin yaptırdığı hastanenin açılışının engellenmesidir.

O hastane hizmete açılmış olsaydı, Türk halkı değil Lübnanlılar, Saydalılar faydalanacaktı. Hastanenin kapalı tutulup çürümeye terk edilmesiyle de aslında zarar gören, sağlık hizmeti alamayan Saydalılardır. Ancak Hizbüllah  ve onun patronu İran için Saydalıların yaşadığı dramın hiçbir önemi, değeri yoktur. Madem ki Şii değillerdir, madem ki o hastane tabelasında Türkiye adı yazılı olacaktır o halde kapalı tutulmalıdır. İşte bazılarının görüp anlamak istemediği, tedavisi henüz bilinmeyen mezhep bağnazlığı böyle bir şeydir.

Böyle bir bağnazlığın yol açtığı yıkımlar için düşmanları, batılı sömürgecileri sorumlu tutmak beyhudedir. İslam Dünyasının yaşadığı felaketlerin en önemlisi iflah olmaz böylesi bir  bağnazlıktır. Bu bağnazlığa karşı direnen Türkiye’ye düşmanlık etmektedirler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.