SON DAKİKA
Hava Durumu

İnsan Hakları Eylem Planı

Yazının Giriş Tarihi: 06.03.2021 20:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.03.2021 20:42

Sosyal medya ile tanıştığımızdan bugüne yazarlık oranımızla okurluk oranımız arasındaki fark yazarlık lehine açılabildiği kadar açıldı.


Farkında değiliz belki ama insanların toplu olarak bulunduğu her ortamda kollar dirsekten 45 derece kırık vaziyette konumlu, elde cep telefonu açılan sayfalar genelde sosyal medya platformları Facebook, Twitter, Instagram , insanlar bu platformlarda “haber” okuyarak “bilgileniyor”, kendisi gibi düşünen insanların paylaşımını okuma gereği bile duymadan beğenip paylaşıyor, karşıt düşüncede olanı beğenmeden sadece cevap yazıyor, hakaret ediyor.


“Eskiden böyle kutuplaşma yoktu”, “bu geldi herkesi kutuplaştırdı” gibi ıvır zıvır bir sürü laf dolanıyor ya yıllardır ülkemizde peki eskiden sosyal medya var mıydı? 


Kısaca bu kısmı bitireyim, 
1-
Sosyal medya tüm dünyada yeni siyasi mühendislik aracıdır ve bu anlamda maalesef başarılır. Tüm dünyada kutuplaşmanın en önemli araçlarından biri sosyal medyadır.
2-Okuma yazma oranı eskilerde çok önemli bir kavramdı, okuma oranı arttıkça ülkeler uçuyordu falan filan fakat sosyal medya kullanımıyla birlikte bu iki oran arasındaki fark hiç kimsenin ummadığı ölçüde yazma lehine arttı.
Artık yazmak için büyük küçük fark etmeden sadece bir klavyeye sahip olmak yeterli kabul edildi, okumak mı? ona gerek kalmadı.
Bu gözlem sadece sanal medyada da geçerli değil maalesef, ulusal basınımızdaki ve yerel basınımızdaki birçok köşe yazarı da okumayı düşünmeyi bıraktı sadece yazıyor, hiç okumadığı ve tabii araştırmadığı konu hakkında bile yazıyor.
Sonradan mahcup olmak filan da yok, yazıyor geçiyor üstüne birkaç yazı daha karaladı mı zaten unutulup gidiyor.

*  *   *   *    *

Yazmanın okumaya defalarca tur bindirdiği bu durum en son bu hafta yaşandı.
Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan, çok uzun emekler verilerek, konuyla ilgili tüm kurum ve kişilerin neredeyse tek tek fikrinin alınarak, defalarca tartışılarak şekillenen İnsan Hakları Eylem Planı plan açıkladı.


 Eylem planı açıklanır açıklanmaz insanlar önce sosyal medya da planın altından girip üstünden çıktılar, “dağ fare doğurdu”, “lafta kolay icraatı görelim” gibi mesnetsiz sloganlarla doldu taştı sosyal medya. 
Ardından ülkenin muhalif yazarları inanılmaz yazılar kaleme aldılar. Sözcü’de Uğur Dündar planı Metin Akpınar, Müjdat Gezen davasıyla ilişkilendirip kendisine yakışan sulandırmayla köşesine taşıdı, aynı gazeteden Yılmaz Özdil kendine yakışan ilkokul müsameresi tadında bir yazıyla tartışmaya dahil oldu, Cumhuriyet’ten Zafer Arapkirli cehalet yüklü bir yazı kaleme aldı yine aynı gazeteden Özdemir İnce haddini aşarak, bir medeniyeti aşağılayarak kendi seviyesini gösteren bir yazıyla katıldı tartışmaya.


Yerel basınımızın yazarları durur mu? Onlarda katıldılar elbette bu yazmanın tur bindirmesine.
Müteahhitlerin sahibi olduğu internet sitesinin iki yazarıyla dahil oldu yazmaya, Hani şu sahibi iki müteahhit ama yazarlarının “Yeşili sev Yunuseli’yi koru, maaşı müteahhitten al” türküsünü söylediği site.


İşte bu sitenin yazarlarından AK Parti görünümlü güllü dikenli yazarı, Osman Kavala’nın BirGün gazetesinde köşe yazarı olan Fikri Sağlarla aynı cümleleri kurarak sözüm ona İnsan hakları eylem planını eleştirmiş. Ama sanmayın ki planı eleştiriyor, klavuzu Fikri Sağlar olunca HDP’yi kapatma fikrini eleştiriyor.
Aynı sitenin diğer keman kaşlı yazarı AK parti hiç reform yapmamış ilk defa yapıyor sanarak Japon ironisini yazmak istemiş, beyaz Türklerin ezikliği içinde muhalefetin demokrasi dilendiği Biden’in gelişine bağlamış eylem planını.


Yazının başında çok iddialı bir cümle kurmuştum ve iddiamın arkasındayım. Bu yazar çizerle inanın bu eylem planını Hürriyet yazarları (ki hiç beğenmem) Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin kadar bile okumamışlar ama yazmışlar çünkü yazmak okumaktan daha kolay ve daha getirisi yüksek bir şey.
Onlar adına okuduğunu farz ettikleri kişiler var nasıl olsa onlardan bakıp yazıyorlar ama okumuyorlar, bu okumadan yazanlardan beğenip paylaşanlarda var nasıl olsa.


İnsan hakları eylem planını adalet bakanlığı sitesinden bulup okudum, birincisi bu planın oluşturulma şekli bile başlı başına devrim lafını hak ediyor.
Belge’nin hazırlık sürecinde Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yüksek mahkemeler ile yargı mercilerinin temsilcileriyle yapılan toplantı ve çalıştaylar ile uygulamaya yansıyan sorunlar ve bunları önlemeye yönelik görüşler tespit edilmiş. 


Aynı şekilde, hukuk fakültesi dekanları, baro başkanları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, yargı mensupları ve kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri bir araya gelmiş ve bu kapsamda oluşturulan altı ayrı çalışma grubu ile mevzuat ve uygulamadan kaynaklı sorunlar ve çözüm önerileri ortak akılla belirlenmiştir. 
Sivil toplum kuruluşlarının sürece katılımına özel bir önem verilmiş, insan hakları örgütlerinin görüş ve önerileri Belge’ye yansıtılmış. Bu minvalde gazeteciler, yazar ve akademisyenler, iş ve çalışma dünyasının temsilcileri, sendikalar, gayrimüslim cemaat temsilcileri ile vakıfları gibi toplumun tüm kesimleriyle toplantılar yapılmış, görüş, öneri ve beklentileri alınmıştır. 


Süreç içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Komisyonu ile toplantılar yapılmış, ayrıca bütün bakanlıklar ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla görüşmeler yapılmak suretiyle dile getirilen eleştiri, görüş ve tavsiyelere yönelik çözüm önerileri geliştirilmiş. 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları başta olmak üzere, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı’nın ilgili organ ve komitelerinin, rapor ve tavsiyeleri Belge’yi besleyen uluslararası kaynaklar olmuş. Bu kapsamda özellikle Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği temsilcileri ile de toplantılar düzenlenmiş ve görüşleri alınmış. Ayrıca, başka ülkelerin insan hakları eylem planı hazırlama sürecinde edindikleri tecrübelerden yararlanmak için ilgili ülke temsilcileri ile görüşmeler gerçekleştirilmiş.


128 sayfadan oluşuyor sayfaların üçü boş, kaldı 125 sayfa, hukuktan anlamasam da planda teknik detaylara yer verilmiş olsa da okuduğum ve anladığım kısımlar bir vatandaş olarak beni fazlasıyla memnun etti.


AK parti “hükümet” olduğu yıllar ve iktidar olduğu şu kısacık zamanda bile reformlardan zerre vazgeçmedi. Hatta reform demek bence haksızlık olur, AK partinin İnsan Hakları Uygulamaları devrim niteliğinde.


Zamanın ve ihtiyacın gereklerine göre kendisini ve reformları yenileyen bir parti ile yönetilmek insana müthiş bir güven veriyor.
Cumhurun Reisinin, İnsan Hakları Eylem Planı sunuşunda yaptığı konuşmanın iki cümlesiyle yazıyı bitirelim ki okumayanlarda merak edip okusun.
“Medeniyet müktesebatımız bize, adaletin yerini bulmasının çok hassas bir dengeye bağlı olduğunu anlatıyor”
 'Bir çiçeğe az su vermek onu kuruturken, fazla su vermek de soldurur' gerçeği, adaletin kuyumcu titizliğiyle uygulanmasını gerektiriyor. Ayrıca öyle her gördüğümüz çiçeğe su vermeyeceğiz. Susuzluktan boynu bükülmüş bir çiçeğe su vermek adaleti yerine getirmek olurken, dikene su vermek zulüm anlamına gelebiliyor
”.
Selam ve Saygıyla

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.