SON DAKİKA
Hava Durumu

İran Devrimi'nin kırk yılı (1)

Yazının Giriş Tarihi: 08.03.2019 21:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.03.2019 21:15
İran’da yönetimin el değiştirmesi “devrimin kırkıncı yıl dönümü” olarak kutlandı. Başkent Tahran vb şehirlerde sokaklarda askeri araçların çektiği irili ufaklı değişik silahlar halka gösterilerek bir kutlama daha yapıldı. Her yönetimi olduğu gibi İran yönetimini de ya da tercih edilen kavramla İran devrimini de kendisinin kırk yıl önce ortaya atıp sahiplendiği idealleri ile bugün elde ettiği sonuçlara göre değerlendirmek daha adaletli ve daha gerçekçi olacaktır.

Kırk yıl önce İran’da şahlık yönetimi vardı. Halkın üzerinde bir korku hakimiyeti tesis edilmişti. Kimin ne zaman hangi bahaneyle tutuklanacağını, ne zaman nerede infaz edileceğini kimse bilemezdi. İnsan hakkı sayılanların hiç birisini güvencesi yoktu. İran’da halk da şahın özel mülkü gibi işlem görürdü. Halkı sindirmenin, infazların uygulayıcısı ise Savak adıyla bilinen istihbarat şebekesiydi.

Buna karşılık İran devriminin şah despotluğuna karşı bayraklaştırdığı sloganı ise azatlık idi. Azatlık içerde özgürlüğün dışarıda ise ABD’ye bağımlı dış politikanın terk edilmesi İran’ın gerçekten bağımsız yapılması demekti. Bu halkın büyük çoğunluğunun teveccüh ettiği bir idealdi. Şartların olgunlaşması ile birlikte halkın büyük bedeller ödemesinin sonun şah despotluğu yıkılmıştı. İnsanlar böylece azatlığa, özgürlüğe ulaşmış sayıldılar.

Devrim ortamında yapılan Anayasa referandumu ile birlikte İran’da temelini “velayet-i fakih” denilen bir idari yapı tesis edilmişti. Ulema sınıfından birisi yönetim sisteminin başında olacaktı. Artık şahlık gibi babadan oğla geçmeyecek adına imam ya da rehber denilen kişi seçimle belirlenecekti. Anayasaya göre Hubregan Meclisi adı verilen ve mollalardan oluşan bir meclis tarafından seçilmiş olacaktı. Zamanla görüldü ki meclis üyeleri ömür boyu seçiliyor. Kim tarafından? Rehber denilen kişi tarafından. Aslında seçim demek de abartı sayılır. Atanıyor. Rehber ölürse onun yerine gelecek kişiyi de işte bu meclis tayin edecektir. Çünkü rehber denilen kişinin görevi de ilk çağ seçimle sistemlerinde olduğu gibi ömürlüktür.

Rehberin yönetim yetkileri ise şahın yetkilerinden farklı değildir. Gerçi şah, müçtehit sayılmaz, içtihat edemezdi. Şimdi rehber denilen kişi aynı zamanda müçtehit de sayılıyor. Yani yasama yürütme ve yargı alanında ki yetkilerine ek olarak içtihat yetkisi de vardır. Rehberin yetkileri şahı kıskandıracak ölçüdedir.

Şah elbette yapıp ettiklerinden dolayı kanunlar önünde sorumlu sayılmazdı. Mecliste ve başka bir kurumda icraatları için soruşturulamazdı. Hakkında mahkemelerde dava açılamazdı. Kimse ona bunu niye yaptın ya da yapmadın diye sorgu sual edemezdi. Elbette aynı sorumsuzluk yetkisi rehber içinde geçerlidir. Yönetimin her alanında yetki sahibi sayılmasına ve her işe müdahil olmasına karşılık kimse onun yapıp ettiklerini sorgu sual konusu yapamaz. İstihbarat doğrudan şaha bağlıydı. Şahlık rejimine muhalif olanların akıbetini kimse bilemezdi. Şimdi de eski istihbaratın adı savak’tan savama’ya değişerek rehbere bağlanmış ve yönetime muhalif olanları İran içinde ve dışında adım adım izlemeye almıştır. Muhalif olanlar için şahlık ile rehberiyet ya da velayet-i fakihlik için değişen bir şey yoktur.

Böylece İran’da rejim değişikliği özgürlüğün önünü açmış değildir. Eski şahlık rejimi içinde yeni velayet-i fakih (ya da rehberiyet) rejimi için de özgürlük önemli bir beka sorunudur. Rejime göre özgür düşünenler, davrananlar ya ajandır ya da haindir. Ajan ya da hain olanların hakkından da elbette eski savak yeni savama gelecektir. Bireysel haklar bakımından kırk yıl öncesine göre olumlu anlamda değişen bir şey yoktur.

Devrim kırk yıl önce bireysel alanda özgürlük gibi toplumsal kesimler anlamında da geniş bir vaad listesine sahipti. Çünkü şah, İran’da “şehinşahlığın 2500. Yılı” gibi anlamsız ve ülke bütçesini alt üst eden kutlamalarla İslamiyet öncesi İran tarihini kendisi için referans noktası almış ülke nüfusunun en az yarısı oluşturan Fars olmayanları yok sayan uygulamalar yapmıştı. İslam devrimi ise elbette bunu reddetmiş herkesin doğal hakkını teslimi öngören bir ideal listesine sahip olduğunu ilan etmişti.

Oysa gelinen sonuç hiç de iç açıcı değildir. Fars olmayan toplum kesimleri, Türkler, Kürtler, Beluçlar ve Araplar için şahlık yönetimi ile velayeti fakih yönetimi arasında değişen hiçbir şey olmamıştır. İran’da Yahudilerin, Ermeni gibi Hıristiyanların sahip oldukları toplumsal haklara adı geçen Müslüman topluluklar sahip değildir. Şahlık yönetiminin yıkılması bu topluluklar için yeni olumlu hiçbir değişime yol açmamıştır.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.