SON DAKİKA
Hava Durumu

İRTİCA

Yazının Giriş Tarihi: 01.04.2021 19:54
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.04.2021 19:54

Sözlük anlamı gericilik, geriye dönüş taraftarı olan irtica kavramının siyasi tartışmalar içinde uzun bir geçmişi vardır. 31 Mart Olayından sonra (13 Nisan 1909) İttihat ve Terakki Cemiyeti, kendi iktidarına muhalefet etmeyi irtica, muhalefet edenleri de mürteci diye adlandırmıştı. İttihatçılar kendilerini meşrutiyetle aynileştirmişler ve bütün muhaliflerini de meşrutiyet öncesi zamana, dönmeyi isteyenler diye suçlamıştı.

31 Mart İsyancıları her ne kadar İttihatçılara karşı nefretlerini, “şeriattan sapma var” sloganı ile örtmüş iseler de dönemin şartları içinde İttihatçılar şeriata karşı olduklarını hiçbir zaman ilan etmemiştir. Meşrutiyete karşı mutlakıyet taraftarlığı ile suçlanmış olan isyancılar da muhalefetlerini İttihatçı iktidarı ile sınırlı tutmuşlar doğrudan Meşrutiyete, Meclise muhalefet etmemişlerdir.

Milli Mücadele Dönemi püriten bir İslami söylem ile yürütülmüştür. Dönemin yöneticilerinin jargonunda irtica/laiklik gibi kavramlar hiç olmamıştır. Buna rağmen çok sonradan bazı akıldaneler laikliği kurucu ilke saymıştır.

29 Nisan 1920’de Vatana İhanet Suçu hakkında çıkarılan kanunda, “BMM’nin meşruiyetine yönelik sözlü, yazılı eylemli muhalefet, fesatlık ve vatan hainliği” sayılmıştır. Aynı kanunda Şeyh Said İsyanından sonra yapılan değişiklikte, “dini ve mukaddesatı siyasi amaçlara esas ve alet etmek maksadıyla cemiyet kurmak” vatan hainliği sayılmıştır.

Vatan Hainliği hakkındaki bu kanunda yapılan değişiklik her ne kadar isyan şartlarında çıkarılmış ise de yine irtica kavramına yer verilmemiştir. Ancak CHP’nin mutlakıyetinde terimlerin içeriği önemli ölçüde değişmiştir. Osmanlı yönetim biçimi doğrudan İslami yönetim kabul edilmiş ve bu irtica diye adlandırılmıştır.

Dini ve mukaddesatı” “yalnızca siyasi amaçlara esas ve alet ittihaz” edilen bir istismar manzumesi olarak görülmüş ve CHP’nin tekelinde sayılmıştır. CHP yönetimince 1924’de hazırlanmış olan Anayasada, “TBMM’nin görevi şeriat kurallarını uygulamak” olarak açıklanmış ve “Devletin dini İslam’dır” denilmiştir. Günümüzde aynı maddelerin kapsamı aynı CHP tarafından irtica diye adlandırılmaktadır. Dolayısı ile eski, yeni CHP jargonunda irtica, doğrudan İslam demektir. İslam’ı siyasi amaçlara esas ve alet ittihaz” etme hakkı, ayrıcalığı da sadece CHP’ye aittir. CHP’nin dışında başka bir parti benzeri işi yaparsa “vatan hainliği” suçu işlemiş olur.

Bütün askeri darbeler irticaya karşı olarak yapılmıştır. Darbecilerin irtica dedikleri her çeşit İslami faaliyettir. Bu faaliyetleri yürütenler, Osmanlı idaresine benzer bir yapıyı kurmak iddiasında olmasalar bile çalışmaları irtica sayılmıştır. 17-24 Nisan haftasında bir dönem “Kutlu Doğum” haftası adıyla yapılan Hz. Muhammed’i anma programları 2008’de dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından irtica saymış ve bir gece vakti hükümete internet üzerinden muhtıra yayınlaması “e-muhtıra” diye adlandırılmıştır.

Kemalist jargonda İslam, geri kalmanın, yoksul olmanın temel nedir ve İslamiyet Türklere bir şey kazandırmadığı gibi Araplaşmalarına yol açmıştır. Dolayısı ile baskı altında tutulması icap eden bir iç tehdit bir iç düşmandır.

Son günlerin siyasi alandaki tartışma konusu, askeri okullara girecek öğrenciler hakkındaki yönetmelikte yer alan “irtica” maddesinin çıkarılması ibretliktir. Çünkü irtica denilen suç, kanunlarda yoktur. Şimdiye kadar kanunsuz bir suç olarak mahkeme heyetlerinin keyfi tutumuna göre hüküm verdiği ucu açık, tanımsız bir kavramdır. Ancak irticayı önlemek için yapılanlar, bize irticanın tarifini de kendisini de İslam olarak göstermiştir.

Çünkü yakın zamana kadar askeri bir okula müracaat eden öğrenciler, müracaat formuna hem annelerinin hem de babalarının fotoğrafını yapıştırmak zorundaydı. Böylece babanın sakallı, annenin ise başörtülü olup olmadığı tespit edilirdi. İslami faaliyetlerin içinde olan ailelerin çocukları askeri okullara giremedikleri gibi herhangi bir şekilde girmiş olanlarda “irticai faaliyetlerde bulunmak” suçundan YAŞ kararı ile ordudan atılırdı. YAŞ kararları, idari yargıya kapalı olduğundan, ordudan atılanlar yargı yoluyla bile olsa haklarını arayamazlardı.

Elbette bu uygulamalar temel evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Çünkü suçlar bireysel oldukları halde anne/babanın işlediği iddia edilen suçlarından dolayı çocukları cezalandırılıp ordudan atılırdı. Ordu mensupları böylece toplum içinden azınlık bir kesimden seçilirdi.

Ordudan emekli olanların ezici çoğunluğu bu yüzden CHP’li olurdu. Emekli generaller törenle CHP’ye katılırdı. Farklı görüşleri olan bir general ancak istisna türünden ve nadirattan duyulurdu.

Ordu içinde tek rengin, tek görüşün mutlakiyet kuralları içinde egemen olması ordudaki eğitim düzeninin de bir sonucudur. Çünkü özel şartlar içinde seçilerek alınan öğrencilerin, millete, ülkeye sadakati esas alan bir eğitim felsefesi yerine yalnızca Kemal Paşa’ya bağlılığı esas alması, varlığını ona armağan etmesi, Kemal Paşa’dan farklı olanları düşman bilmesi gibi telkinlerin sonunda, emekliliğini CHP ile geçiren örnekleri ortaya çıkmıştır.

Ancak Ak Parti iktidarının askeri okullara giriş yönetmeliğinde yaptığı bu minik değişiklik yeterli değildir. Doğrudan askeri okullardaki eğitim felsefesini, müfredatını değiştirmez ise bu okullar CHP’nin arka bahçesi olmaya yeni darbe heveslileri yetiştirmeye devam edecektir. Artık hükümetin ulaşım, alt yapı, sağlık enerji vb alanlarda yaptığı atılımların bir benzerini de eğitim alanında yapması kaçınılmaz bir görevdir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.