Çok yazıldı, çok söylendi. Ben de yazmışımdır. Lakin hafızaları tazelemekte fayda mevcuttur. Bu görüşlerde olanlar memlekette İslam inancını istememektedirler. Nüfusun büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu Türkiye'de bu inanç onlara göre gericiliktir.

Bunlar maji, simya, astroloji, nümeroloji, sembolizm, teürji, psişürji, kâhinlik veya falcılık gibi saçmalıkları barındıran okültizme mi yoksa günümüz paganlarından Vikalar, Druidler, Şamanizm, Kutsal Çevrebilimciler, Odinistlere mi daha çok pirim verirler bilmem. Belki de Salisbury'de Stonehenge etrafında toplanıp ayin yapan İngilizlere özeniyorlardır diyeceğim de onlar ayrı. Adamlar bunu eğlence olsun diye yapıyor. Pek o kadar da ciddi değiller.

İşin aslı şu ki; başlarda Mahmut Esat Bozkurt'un "İslâmlık terakkiye manidir. Bu dinle yürünmez mahvoluruz. Ve bize de kimse ehemmiyet vermez." diyerek Türkiye'nin resmi dininin Hıristiyanlık olmasını teklif ettiği biliniyor. Gerçi Bozkurt'un meclise 'devletin dini Hristiyanlık olsun' önergesinde bulunduğuyla ilgili bir meclis tutanağı yok, ama anayasa değişikliği için yapılan müzakerelerde böyle bir ifadenin geçtiği Kazım Karabekir Paşa tarafından hatıratında şöyle yer alır;

  “Teşkilatı Esasiyede dinimizin İslâm olduğu yazılıdır Tevfik Rüştü Bey. Hangi kanaati haykıracaksın? Hıristiyanlığı mı?'' açıklamasına Mahmut Esat Bozkurt çok sert bir şekilde ''"Evet Hristiyanlığı. Çünkü İslâmlık terakkiye manidir. Bu dinle yürünmez mahvoluruz. Ve bize de kimse ehemmiyet vermez."

Malum taife bir yandan İslam izlerini silip yerine başka bir din getirmeye çalışırken halka “İslam aslında öyle değil. Namaz beş değil de üç vakittir. Kuran namaza dururken sarhoş olmayı yasaklıyor yani diğer zamanlarda içki içilebilir.” gibi şeytani saçmalıkları yutturup insanların kafalarını karıştırmaya gayret ettiler. Bu zırvalara en çok kendileri inandılarsa da halkın küçük bir bölümünde de kafa karışıklığı meydana getirmeyi becerdiler.

Sonunda heykellere dayalı paganistik bir ucube tekvin ettiler. Bunun adını koyup dinden sayılması için resmi müracaatta bulunmadılar ama adı konmamış bir kült olarak yaymaya çalıştılar, hâlâ da çalışıyorlar. Beyinlerine öyle bir işlemiş ki bundan vazgeçmeleri imkânsız.

Fikri sabit haline gelmiş olan bu durum adında İslam olan her şeyi ‘öcü’ olarak algılamalarına yol açıyor. Açık açık söyleyemiyorlar ama günlük konuşmalarında inançlı kişileri “Ticani” veya en hafifinden gerici olarak nitelendiriyorlar. Bu görüşün militanları okullardaki din derslerine de, çocuklara dinlerinin öğretilmesine de fena halde karşı.

Hristiyan, Yahudi ailelerin kendi çocuklarına din eğitimi vermelerinden rahatsız olmuyorlar. Çok doğal bir hak olan bu durumdan şikâyetçi olduğum manasını çıkartacak beyinsizleri şimdiden uyarayım; maksat bu taifenin düşünce yapısını gözler önüne sermek. Yoksa her inanca mensup ailelerin kendi çocuklarına inançları doğrultusunda eğitim vermelerine karşı çıkacak değilim elbet.

Ne var ki, iş İslam’a gelince çemkirmeye başlıyorlar.

Ciyaklayanlar Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri.

Türlü türlü aşlıklar atmışlar. “Karanlık kuşatma” Başlığıyla verilen bu haberde Cumhuriyet şöyle diyor:

“Nakşibendi tarikatı kolu İskenderpaşa cemaati lideri Mahmud Esad Coşan’ın “Sonuçları yıllar sonra ortaya çıkmaya başlayacak” diyerek işaret ettiği eğitim alanındaki faaliyetleri, AKP döneminde katlanarak arttı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) içinde FETÖ’den boşaltılan alanda tarikatların güç mücadelesi devam ediyor.”

Hemen yanında “‘Haydi Çocuklar camiye’ gündemde” başlıklı bir haber daha mevcut. O haber de şöyle:

“Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün “Haydi Çocuklar Camiye Projesi’nin, bir “sosyal etkinlik” olarak yaygın biçimde uygulanması için okullara yazı gönderildi.”

Sözcü ise “Milli Eğitim Bakanlığı bunu da yaptı: Camide puanlı hediyeli din eğitimi” başlığıyla bir haber yayınlamış. Sanki Milli Eğitim Bakanlığı ayıp bir şey yapmış. Sanki suç işlemiş… Haber şöyle:

“MEB sonunda bunu da yaptı. Anayasaya aykırı olarak yarıyıl tatilinde camilerde 6-13 yaş arası öğrencilere din eğitimi verilmesi için 81 il müdürü resmi yazı ile görevlendirildi. Nakşibendi Cemaati'ne yakınlığıyla tanınan Server Gençlik ve Spor Kulübü ile protokole göre camiye giden öğrenciye 2 puan, camide sabah namazı için 10 puan, yatsı namazı için 8 puan, öğle, ikindi ve akşam namazları için ise ekstra 5'er puan verilecek. Sure ezberleyen öğrencilere de sure başına 1 puan verilecek. Camide hediyeli puanlı din eğitimi tepki gösteren Eğitim-İş Hukuk İşleri Genel Sekreteri Maksut Balmuk, 20 Ocak'ta başlayacak eğitimin iptali için dava açacaklarını kaydetti.”

Ne Anayasaya aykırı kardeşim? İnanç ve ibadet özgürlüğü mü? Diye sorsanız kem küm ederler. Haberi çarpıtıp veriyorlar o da ayrı bir konu. İşin aslı şöyle;

Bunların bulduğu veya oradaki malum kişilerin servis ettiği belge Kuşadası Kaymakamlığının okullara gönderdiği bir yazıdan kaynaklı. Açıkça belli ki Kuşadası’ndaki biri “Bakın Ticaniler neler yapıyor. İfşa edin şunları.” Deyip belgenin fotokopisini servis etmiş.  Yazıda da aynen şöyle diyor:

“Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 10/01/2020 tarihli ve 700067 sayılı yazıları ekinde alınan, Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün ‘Haydi Çocuklar Camiye Projesi’ konulu yazısı ekte gönderilmiştir.

Duyurusuna http://yegitek.meb.gov.tr/www/sosyal-etkinlikler/kategori/19 linkinden ulaşılabilecek söz konusu etkinliğin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Milli Eğitim Temel Kanunu ile Türk Milli Eğitimi’nin genel amaçlarına uygun olarak yürürlükte olan tüm yasal düzenlemelerde belirtilen hüküm, esas ve amaçlara aykırılık teşkil etmeyecek şekilde, denetimleri ilgili okul müdürlükleri tarafından gerçekleştirilmek üzere derslerin aksatılmaması kaydıyla ve gönüllülük esasına göre yapılması hususunda ilgilerinizi ve gereğini rica ederim.”

Yazı gayet açıkça “gönüllülük esası” ve “Anayasa’ya uygunluk vurgusu yapıyor. Bunlar da evirip çevirip saldırıyor.

Burada esas olan İslam düşmanlığıdır.

İşin aslı budur…