SON DAKİKA
Hava Durumu

İSLAMCILIK - TURANCILIK

Yazının Giriş Tarihi: 10.12.2020 18:27
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.12.2020 18:27

Son zamanlarda artan Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine bağlı olarak Turancılık söylemi de sıkça duyulmaya başlandı. Bir görüşe göre Türkiye-Azerbaycan ilişkileri tek çarenin Turancılık olduğunu göstermiştir. Diğer görüşe göre ise Türkiye’yi yönetenler bütün İslami söylemlerini bırakarak Turancılığa yönelmiştir. Hakikatin bu iki görüşün epeyce uzağında aranması icap eder.

Müslüman Arap kaynakları gibi Harizmi de Turan adından söz ederek, (Ö.850) Ceyhun nehrinin İran ve Turan arasında sınır olduğunu, nehrin doğu kısmında kalan bölgenin Turan olduğunu yazmıştır. Osmanlı kaynaklarında ise Kanuni Sultan Süleyman’ın Şah Tahmasb’a 1534’de yazdığı mektupta ve 1786’da Buhara Hükümdarı Muhammed Masum Han’a gönderilen mektupta kendisinden “Turan ülkesi hükümdarı” diye söz edilmiştir. (Mehmet Saray, Devrinde Osmanlı Devleti ile Türkistan Hanlıkları Arasındaki Siyasi Münasebetler, TTK, Ankara, 2017) Yine de Osmanlı ülkesinde Turancılık deyimi XIX. Yüzyılın sonuna kadar pek kullanılmaz.

Buna karşılık XIX. Yüzyılın başından itibaren Macaristan’da Turan terimi kullanılmıştır. Çünkü Macar siyasi kimliği için tehdit sayılan Panslavizm ve Pancermenizm’e karşı Turan terimini Macar bilim insanları, Ural-Altay-Fin ve Macar topluluklarının ortak bir kimliği olarak tercih etmiştir. Böylece siyasi bir akım olarak Osmanlıdan önce Macaristan’da ortaya çıkmıştır. Osmanlıda ise ancak XIX. Yüzyılın sonunda Türkçülükle eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle II. Meşrutiyetten sonra Turan, Türkistan adları daha çok duyulur ve kullanılır hale gelmiştir.

Turan, Türkistan adları, Türkiye/Batı Türklerinin dikkatini bir ölçüde Doğuya/Türkistan’a çevirmiştir. Meşrutiyet döneminde Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük tartışmalarının önemli ölçüde odağını oluşturmuştur. Cumhuriyet döneminde Kemalizm, Türkistan/Turan adlarını içine alan “Türk milleti” deyimini reddetmiş, Türk milleti adını Türkiye ile sınırlandırmıştır. Dönemin şartlarında Türk milleti adını Türkiye sınırları dışına uzatmak, SSCB ve İngiltere’nin sömürgesi olan bölgelerde örtük bir hak iddiası anlamına geleceği için Turan/Türkistan terimleri tedavülden çıkarılmıştır. Türkiye’nin yönetici seçkinleri SSCB’nin düşmanlığından korunmayı ve İngiltere’nin dostluğunu her şeyin üstünde tutmuşlardır.

Bu çıkarma işinde o kadar ileri gidilmiştir ki Türk Tarihi Tezi adlı eğlenceli bir görüş ile Türkiye sınırları dışında kan Türkler, Türk milleti adının dışında sayılırken, buna karşılık MÖ dönemde Türkiye’de yaşadığı bilinen Urartu-Hitit-Firig-Lidya- ve İonların Türk olduğu özel görevliler tarafından savunulmuştur. Almanların 1944’de yenilgisi aşağı yukarı kesinleşince Türkiye diktatörü İsmet İnönü’nün isteğine bağlı olarak, Ankara’da açılan Turancılık davası ile Alpaslan Türkeş-Nihal Atsız ve Reha Oğuz Türkkan gibi ünlüler yargılanmıştır. Böylece Türkiye’nin siyaseti ve yargısı Turancılığı suç durumuna getirmiştir. (Mustafa Müftüoğlu: Çankaya’da Kabus/1944 Turancılık davası, İstanbul 2005)

Milli Mücadele döneminde Turancılık/Türkçülük tartışmaları azalmış, Cumhuriyet döneminde büsbütün yasaklı hale gelmiştir. Ancak 1946’da çok partili hayatın başlaması ile birlikte Turancılık diğer adıyla Türkçülük akımı da yeniden literatürde ve siyasi hayatta kendine bir karşılık bulmuştur. Uzak/Efsanevi ata yurt anlamında kullanılan bu deyim 1991’de SSCB’nin dağılması ile birlikte adeta yeniden doğmuştur.

Çünkü altı Türk Cumhuriyeti (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan), sözde de olsa bağımsız duruma gelmiştir. Gerçi SSCB’nin giderayak bu ülkelerin başına getirdiği yönetici takımı Ruslardan daha çok Rusçu idiler. Bir araya geldiklerinde ortak bir Türkçe konuşamaz buna karşılık Rusça ortak dilleri durumundaydı. Annesinin adını haftanın bir gün adı, kendi adını bir ay adı olarak kullanan hemen her gün bir parkta kendi heykelinin/büstünün açılış törenini yapan Şapar Murat Türkmenbaşı gibi uçuk kaçık isimler vardı. (Esedullah Oğuz: Türkmenistan / Stalin’den Niyazov’a, İstanbul 1996)

Bu ülkelerin bağımsız olmalarından sonra Türkiye’den pek çok kişi ve kurum gidip oralarda ticaret yapmaya, okullar açmaya başladı. Ancak ihale FETÖ’de kaldı. Çünkü dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in ve ortağı SHP/CHP’nin özel desteği ile devletin bütün imanları Fetö’ye tahsis edilerek diğer kişi ve kurumların Türk cumhuriyetlerinde barınmaları adeta imkansız hale getirildi. Kaderin bir cilvesi olmalı ki SSCB’nin yetmiş yıllık işgalinden sonra Türkistan adeta FETÖ tarafından yeniden ikinci kez ABD adına işgal edildi.

İşte bu savaşla birlikte, Türkiye’nin özellikle CB Erdoğan’ın tutumu bazı çevrelerde İslamcılık, Turancılık tartışmasını yeniden başlattı. Çünkü CB Erdoğan “bütün imkanlarımızla Azerbaycan’ın yanındayız” dedi ve bu kararını savaş boyunca uyguladı.

İslamcılık ve Turancılığın/Türkçülüğün tek bir tanımı yoktur. Ancak siyasi açıdan bu kavramlar ele alındığında, İslamcılık daha çok Müslümanların birliğini, Turancılık/Türkçülük ise Türklerin birliğini bir hedef olarak istemek diye açıklanabilir. Azerbaycan örneğinde İslamcılık ve Turancılık söz konusu edildiğinde, Azerbaycan saldırıya uğramış, toprakları işgal edilmiş, halkının bir bölümü katledilmiş veya tehcir edilmiştir. Azerbaycan mağdur/mazlum taraftır. Aynı zamanda haklı taraftır. Azerbaycan Türkleri ise Müslümandır.

Ermenistan tarafı saldırgan, işgalci, katliamcı ve haksız taratır. Ermenistan halkı da Hıristiyandır. Üstelik Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş, aradaki din farkı nedeniyle değil Ermenistan tarafının saldırısı ile başlamıştır. Bu savaşta akıl/vicdan hangi tarafta olacaktır? Haksız ve saldırgan olan Ermenistan tarafında mı yoksa saldırıya uğrayan, mazlum mağdur Azerbaycan tarafında mı? Olaylara aklının/vicdanının penceresinden bakanlar Azerbaycan tarafında olmuştur.

İslamcılık bir Müslüman dayanışmasıdır. Öyle olmalıdır. Fakat bu dayanışmanın içinden Müslüman Türkleri çıkarma çabası yalnızca İslam düşmanlarının işlerini kolaylaştıracak bir tutumdur. Kendi hegemonyaları ve siyasi takıntıları için şeytan ile işbirliği yapmaktan utanmayanların, Türkiye-Azerbaycan arasındaki yakınlığı Turancılık adlandırması ile küçük düşürme, İslam’ın rağmına bir iş gibi takdim etme çabası doğrudan doğruya İslam’a da İslamcılığa da bir suikasttır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.