SON DAKİKA
Hava Durumu

İsrail'in tarihi öldü

Yazının Giriş Tarihi: 01.10.2016 23:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.10.2016 23:55
Şimon Peres 1923’te Polonya’da doğdu. Onbir yaşında yani 1934’te Filistin’e göç etti. Hatırlanmalıdır ki Filistin 1917/1947 arasında İngiliz Mandası altındaydı. Filistin’de Yahudi nüfusa bir devlet kurmak için yeterli değildi. Dünyanın dört bir tarafından Yahudiler Filistin’e taşınıyordu. İngiliz manda idaresi bu göç için her türlü yardımı kolaylığı sağlıyordu. İngiliz mandası Filistin’de Yahudi devleti için bir ön hazırlıktı.

Ancak yine de dışarıdan taşınan Yahudi nüfusu da Arap çoğunluk karşısında son derece etkisiz kalıyordu. Yahudi nüfusunu etkili hale getirmek için pek çok yola baş vuruldu. Arapların toprakları bir yerine bin ödenerek alındığı, topraksız kalan ve göreli olarak zengin olan bu Arapların şehirlere göçlerine yol açtığı gibi diğer taraftan da Yahudi nüfus içinde oluşturulan terör örgütleri aracılığı ile Araplara karşı kanlı silahlı saldırlar yapıldı. İngiliz Mandası da üzerine düşeni yaptı elbette, Arapların arasında sıkça silah araması yapılır, Arapların silahsızlanması dolayısıyla savunmasız kalması için her türlü baskıyı yaparken Yahudilere dönemin şartlarına göre her çeşit gelişmiş silahlar verilir ve onlar askeri eğitimden de geçirilirdi.

Peres’de bu hengamede Araplara karşı terör saldırıları yapan Yahudi örgütlerinin bir elemanı olarak becerilerini İngilizlerin korumasında gösterdi. 14 Mayıs 1948’de İsrail’in kuruluşunun ardından Peres İsrail/ABD arasında ki ilişkileri düzenlemekle görevlendirildi. Onun ilk diplomatik tecrübesi hem de ABD ve Avrupa’yı tanımasını sağladı. 1956 Süveyş Savaşı öncesinde, İsrail Fransa ilişkileri için görevlendirildi. İsrail’in komşularına üstünlük sağlayacağı nükleer gücün ilk adımı bu yıllarda atıldı. Dışarda tanındıkça içerde de ünü ve etkisi arttı. 1959’da İsrail Meclis’i Knesset’e girdi. Aralıksız 48 yıl orada kaldı. 12 defa bakanlık, iki defa başbakanlık ve bir defa da cumhurbaşkanlığı yaptı.

İlk siyasi yıllarında güvenlik konularına verdiği ağırlıktan dolayı “bay güvenlik” diye anıldı. 1967 savaşında işgal edilen Batı Şeria, Sina, Gazze ve Golan tepelerinde, bir yıl sonra Yahudi yerleşim yerlerinin kurulmasını heyecanla savundu. Yahudi yerleşim yerlerini “İsrail’in gözleri ve kökleri” saydı. Ulaştırma, Göç ve Savunma Bakanlığı yaptı.

1978’de yazdığı “yarın şimdidir” adlı kitabında Filistin devletinin kurulmasına şiddetle karşı çıktı. 1978’de İsrail ile Mısır arasında yapılan Camp David anlaşması ile fikrini değiştirerek, Sina’da ki yerleşim yerlerinin boşaltılmasını savundu. Bu yüzden 1981 seçimlerinde İsrail sağının saldırılarına uğradı. Seçim sonucunda ana muhalefet lideri oldu. 1984’te Likut ile kurduğu koalisyon hükümetinde başbakan oldu. Sonra başbakanlığı İzak rabine bırakarak Dış İşleri Bakanı oldu. İlk başbakanlığı döneminde Yahudi yerleşim yerlerinin sınırlandırılmasını istediğinden dolayı “güvercin” diye anılmaya başlandı. 1988 de kurulan koalisyon hükümetinde başbakan yardımcısı, 1992’de ise dış işleri bakanı oldu. İsrail sağı tarafından “Filistine taviz vermeye yatkın birisi” diye nitelendirildi. 1993’te İsrail Filistin arasında Oslo görüşmeleri yapılmasını destekledi, buna göre “Filistin sorunu aşamalı olarak çözülecek ve nihayet bir Filistin devleti kurulacaktı.” Yaser Arafat’ı “bir İsviçre saati değil bu yüzden garantisi yok” diye tarif etti. Arafat, İzak Rabin ile birlikte Oslo Barışına katkıları nedeniyle “Nobel Barış ödülü” aldı. Peres o dönemde yazdığı “yeni orta doğu” kitabında, barışla birlikte hızla kalkınacaklarını ve “Filistinliler en yakın komşumuz en yakın dostumuz da olabilir” iddiasında bulundu. 1995’te Rabin’in öldürülmesinden sonra hem Başbakan hem de Savunma Bakanı oldu.

1996 seçimleri öncesinde İsrail, Güney Lübnan’da “Gazap üzümleri” adlı operasyon başlattı. Evlerini terk etmek zorunda kalan 400 bin Lübnanlıdan 800’ü BM’e bağlı Kana kampına sığındı. İsrail 18 Nisan 1996’da bu kana kampına saldırarak 102 sığınmacıyı katletti.

2005’e kadar İşçi Partisinde kalan Peres 2005’te sağcı Kadıma Partisine katıldı. 2000’de kaybettiği cumhurbaşkanlığı seçimini 2007’de kazandık. Ocak 2009’da ise CB Erdoğan’ın “one minute” çıkışına maruz kaldı. Batı basının sayesinde sahip olduğu uluslar arası ünü ve karizması T. Erdoğan’ın çıkışı ile çizildi. Ama Yahudi Diasporası bu olayı hiç unutmadı. Bitmez tükenmez bir kinle T. Erdoğan’ı yıpratacağını sandıkları her şeyi tedavüle koydular. Peres’in asırlık ömründe karşılaştığı en önemli zorluklardan birisi T.Erdoğan olmalıdır. Türkiye İsrail ilişkilerinde derin bir kırılmaya yol açtı. Peres’in CB’ı 2014’e kadar devam etti. Mavi Marmara saldırısında 10 TC vatandaşı katledildiğinde de CB idi. Telaviv’de 28 Eylül’de öldü ama cenazesi Kudüs’e gömüldü.

Cenazeye Filistin devlet Başkanı sıfatıyla Mahmut Abbas’ın katılması ve Peres’i övmesi ise, “kendi celladına aşık olması” ve Filistin onurunu bir kere daha çiğnemesi olmuştur. Oysa Oslo Barışında öngörülen “Filistin Devleti” kurdurulmadığı gibi Filistinliler kıyamet şartlarını yaşamaya devam ediyor.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.