Sakarya’daki sapkın Uşşaki Mehdi, tüy diktiği videosunda,‘kol kırılsın, yen içinde kalsın’ diyor. Gerekirse öldürün beni,
‘Kafirler’e malzeme olmayalım diyor. Amman ağzımızın dadı bozulmasın diyor. Kafirler dediği de Oda tv.
‘Müslümanlar’ mühim değil. Onlara ‘Efendimizin’ sünneti der, sustururuz.
‘Yok canım, bu olay senin dediğin gibi değil’ diyenlere de ‘Sen sünneti hadisi inkar mı ediyorsun? Sapık!” der sustururuz.
Çünkü bu alçaklarda ‘ittekullah’ yok. ‘İtteku Oda TV’ var.
Neden bu böyledir?
Oda TV ya da onların takımının diline düşmeyen her türlü rezaleti, ‘Aman Ali Rıza bey ağzımızın tadı bozulmasın’ diyen bir
‘Dindar Kamuoyu’ beklentisi içindeyiz. Çoğu zaman da bu refleksi veren bir kamuoyu. Oda Tv, Sözcü, Cumhuriyet
saldırıyorsa bir şekilde savunma ihtiyacı hisseden bir kamuoyu.
Bazı rezaletleri gündeme getirip, ‘Oha’ dediğiniz zaman, ‘Fitne çıkarıyorsun. Müslümanlarla uğraşıyorsun. Müslümanlarla
uğraşacağınıza enerjinizi kafirlerle uğraşmaya harcasanız. Hem biliyor musunuz, bu rezillerin müridleri / kulları 15
Temmuzda sokağa çıktılar. --Gerçi bu rezil mehdiler/ şeyhler galip tarafın belli olmasına kadar pijamalarını giyip ‘dua etmiş
göründüler ama...”
Bilmiyorum bu sefer de Oda tv’nin bu soytarı mehdinin rezaletini ifşa etmesinin stratejik sebepleri üzerinde sosyal medyadan
analiz kasacak derin analistler çıkacak mıdır? Çıkarsa da onlara inanacak ne kadar ahmak çıkacak?
Ama Bu sefer Diyanet işleri başkanı susmadı.
Diyanet işleri başkanı konu ile ilgili yaptığı açıklamasında, daha önce pek rastlamadığımız zehir zemberek bir dil kullandı:
“Yargıya intikal eden bu olayın adli mercilerce en kısa zamanda tüm yönleriyle aydınlatılacağına ve hak ettiği en ağır cezanın
verileceğine olan inancımız tamdır.
Bu vesileyle şu hususları hatırlatmayı bir vazife olarak görüyoruz; Allah'ın bizlere en değerli emaneti olan çocuklarımız,
güvenli ve huzurlu bir ortamda büyümeyi, her türlü ihmal ve istismardan korunmayı hak etmektedir. Bu nedenle çocuk
istismarıyla, masum yavrularımıza uzanan şeref yoksunu, hain ve zalim ellerle mücadele etmek hepimizin vazgeçilmez
görevidir.”
“İlim ve irfan ile alakası olmadığı halde, kendilerine menfaat devşiren din istismarcılarına karşı da aziz milletimizi bir defa
daha uyarıyoruz. Hem dini duygu ve değerlerimizin hem de gözbebeğimiz olan çocuklarımızın istismara karşı korunması için
herkesi sorumluluk almaya davet ediyoruz.”
Diyanet işleri başkanı, olay medyaya yansımasaydı, bu açıklamayı yapar mıydı? Ve yapması doğru olur muydu?
Tartışacağımız konu budur.
Bu alçakların yaptıkları, ‘Kafir’ saydıkları medyaya yansımasa bizim haberdar olmamızı umursamazlar. Bizden
çekinmiyorlar. Bizim öğrenmemizden tırsmıyorlar.
İşte tam olarak bu rahatlıklarını ellerinden almamız için ilk biz kapılarına dikilmemiz gerekir.
Oda TV’den önce biz tepki göstermeye başlamamız gerekir. Gerekir ki, karşımıza ilçe müftüsü, tarikat lideri, hocaefendi,
kanaat önderi, badeci şeyh… pozlarında ahkam kesmeye, bizi temsil etmeye cüret edemesinler.
Bunlar bizim içimize çeşitli istihbarat örgütlerinin soktuğu ajanlardır. Bunlara karşı topyekün bir savaş vermeliyiz. Bizim
içimizde barınamamalılar.
Değilse, kendi mahallemizde Müslüman düşmanlarından, İslam karşıtlarından idhal ikame ‘Ahlak zabıtaları’ istihdam etmek
durumunda kalacağız.
Bir dahakinde, Diyanet İşleri Başkanlığının açıklaması Oda TV’ye takaddüm etmelidir. Oda TV, diyanetten ya da mahallenin
‘El’emin’ (aktivist) kurumlarından bilgi alarak haber yapmalıdır.