SON DAKİKA
Hava Durumu

 Kasetsiz ama konulu kurultay

Yazının Giriş Tarihi: 24.07.2020 20:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.07.2020 20:20

Malumunuz Kovid-19 salgını ve tedbirleri dolayısıyla ertelenen kurultay için belirlenen tarih bu hafta sonuna denk geliyor.

Şu ana kadar yeni bir kaset vakasının olmayışı, kurultayı heyecansız kılsa da, CHP bu defa kasetsiz, sessiz sedasız yeni bir dönüşümün eşiğinde. Genel başkanlık yarışında üç isim konuşuluyor; Kılıçdaroğlu, Aytuğ Atıcı ve İlhan Cihaner.

Bu adaylarla genel başkanın kim olacağı aşağı yukarı belliyken, esas yarış ve dönüşüm parti meclisi ve MYK’da yaşanacak.

Aslında bir siyaset mühendisliği hamlesi daha deneniyor CHP’de. Mühendislik faaliyetini yönetenlerin kim olduğunu bilmek zor olsa da, üzerine çalıştıkları projeyi anlamak mümkün.  Millet ittifakı adıyla girdikleri seçimde İP, SP ve HDP ve Fetö  ile ortaklık yapan CHP, bu kurultaya “İktidar Kurultayı” sloganıyla hazırlanıyor. Hem kurultaya yükledikleri bu anlam, hem de 2023 (veya daha erken) yılında yapılacak seçimlere partiyi hazırlayıp götürecek bir üst yönetim belirlemek zorundalar. İşte zurnanın zırtt dediği yerde tam burası.

Hafta sonu yapılacak bu kurultayda belirlenecek PM ve MYK listesi, muhalefet bloğunun 2023 seçimlerinde adayının ve seçim stratejisinin ne olacağının ip uçlarını bizlere verecek.

CHP’yi 2023’e hazırlayacak MYK tartışmalarının yapıldığı bu süreçte, “Ak saçlı 101” maskesi takarak yine karşımıza çıkan, o bilindik emekli siyasiler, yazar, çizer, sanatçı, vb. meslek grubundan tipler yine bir bildiri kaleme almışlar, (aslında bunların bildiri kaleme aldıkları yok; bir tanesi yazıyor, diğerleri imzalıyor) bildirinin içeriğine birazdan gireriz elbette ama öncelikle kimdir bu maskeli Aksaçlı 101 kişi sorusunu cevaplayalım; Ahmet Türk, Tarık Ziya Ekinci, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Rakel Dink, Ali Sirmen, Baskın Oran, Ayşenur Aslan, Ertuğrul Yalçınbayır, Orhan Pamuk, Altan Öymen, Fikri Sağlar, falan filan…

İsim listesi nasıl ama? 101 benzemez bir araya gelmiş,

 Ahmet Türk ile Ertuğrul Yalçınbayır’ı bir araya getiren ne?

Fetö ele başının atletini yalayan Önder Aytaç’ı danışman yaparak bakanlık yapan Ertuğrul Günay ile Altan Öymen’i bir araya getiren sebep ne?

Ergenekon davalarının yılmaz savunucusu Ali Bayramoğlu ile türkücü Zülfü Livaneli’yi bir araya getiren ne?

Abdullah Gül’ün mektup arkadaşı Fetullah’a, mektupları elden götüren Fehmi Koru ile Halk TV’nin emekli Kemalist “aydıncığı” Ayşenur Aslan’ı aynı bildiride buluşturan şey ne?

İşte bildirinin bir bölümü:

“'bana dokunmaz, beni ilgilendirmez' rehavetine kapılmasın, hepimiz tehdit altındayız. Bizler ekonomik güçlüklerle, aşımız, işimiz için mücadele ederken, iktidardakilerin attığı her adım havamızı biraz daha zehirliyor, toplumu nefes alamaz hale getiriyor. Bizi etkilemez sandığımız yasal kısıtlama ve uygulamalar sadece özgürlüğümüzü değil aşımızı, işimizi de tehdit ediyor"

"Elinizde iktidar gücü var. O güce dayanarak, rıza değil dayatmayla yönetmeye çalışıyorsunuz. Geniş kitleler memnuniyetsiz, tedirgin, huzursuz. Sessizlikleri, var olduğunu sandığınız desteğe değil korkuya ve çaresizliğe dayanıyor. Ancak, gün gelir suskun itirazlar büyür, sandığa yansır, seçmen bu gidişata dur der. O günlerin yaklaştığını siz görmeseniz de bizler görüyoruz"

"AKP-MHP koalisyonu gücünü muhalefetin dağınıklığından alıyor. Çaresiz ve kararsız insanlarımız; güvenebileceği, dayanacağı sağlam bir seçenek arıyor. Topyekun tehdit ancak topyekun karşı koyuşla bertaraf edilir. Çözüm; bütün muhalefet güçlerinin, kendi çizgilerini, kendi varlıklarını koruyarak temel ilkelerde buluşacakları demokrasi ittifakını gecikmeden kurmaktır."

"Size seslenişimizi akıl vermek, büyüklenmek olarak değil bunca yılın içinden süzülmüş deneyimlerimizin özeti ve size hak ettiğiniz aydınlık ülkeyi bırakamamış olmanın eksiklenmesi olarak kabul edin.”

İşte bu 101 benzemez bir araya getiren bildiri bu.

Masal, hikaye ve “solcu ezber” kısmını geçersek bu Aydıncıkların esas niyeti “hangi siyasi görüşten olursa olsun, muhalefeti tek çatı altına toplamak” yazının geri kalanı zaten çöp. İyi ama hem Cumhurbaşkanlığı hem yerel seçimde zaten bu benzemezler ittifak kurarak seçimlere katılmadı mı? Cevap evet…

 

Sanırım, bu bildiriyi kaleme alıp, eşten dosttan, her bir posttan imza istemelerinin iki sebebi var:

İttifak içerisinde, İP ve HDP arasındaki küslüğü “bakın ülke bu haldeyken küslük olmaz” bildirisiyle uyarıp, barıştırmak. Abdullah Gül veya benzeri tiplere seçimde “ortak aday” ünvanı verildiğinde, CHP üyelerinin ve özellikle üst yönetiminin bu adayı desteklemesini sağlamak. Ve emin olun CHP kurultayında çok değişik bir MYK bizi bekliyor, çünkü bu MYK, Gülgillerin ortak adaylığına onay veren ve CHP üyelerini ikna eden MYK olacak.

Yine bir kadın cinayeti ülke gündemine oturdu.

Pınar Gültekin adlı kardeşimiz, hunharca bir cinayete kurban gitti (Allahtan rahmet, yakınlarına sabır dilerim).

Bu vahşi cinayeti alçak emellerine meze yapmaktan çekinmeyen o malum güruh elbette bu cinayeti de siyasetlerine eklemlemekte beis görmedi. Genç kızın henüz cenaze töreni yapılmadan; “kadın cinayetleri siyasidir”, “İstanbul sözleşmesi yaşatır” naraları atmaya başladılar.

Kendini sanatçı sanan bir tip, banyodan çıkmış çirkin bedenini bizlere sergileyerek bu cinayetten Cumhurbaşkanını sorumlu tutan iğrenç açıklamalar yaptı, sosyal medyada, basında bu cinayetin siyasi bir cinayet olduğu yazıldı, çizildi, yerel basınımızın kaypak tipleri de bu cinayeti siyasi zemine taşımakta hiçbir sakınca görmedi.

Bu hunharca cinayet siyasi bir cinayet değildir. Ama merak edip siyasi kadın cinayeti yazmak isteyen varsa buyurun ben yazarım ama onlar bu cinayetleri yazamazlar;

Siyasi kadın cinayetleri, cezaevlerinde kendi örgüt arkadaşları tarafından öldürülen kadınlar;

Mülkiye Doğan, Urla Cezaevi 12 Nisan 1993 PKK üyesi

Şimel Aydın, Bayrampaşa cezaevi, 21 Ağustos 1994 DHKP-C üyesi

Latife Ereren, Bayrampaşa cezaevi 5 Mart 1995 DHKP-C üyesi

Hilal Füsun Ünlü Ankara Ulucanlar Cezaevi 28 Haziran 1995 DHKP-C üyesi

Fatma Özyurt 22 Ekim 1996 Ankara Merkez Cezaevi  DHKP-C üyesi

Emine Yavuz, Diyarbakır 8 Ağustos 1996 PKK üyesi

Fikriye G. Muhammed, Diyarbakır Cezaevi 1996 PKK üyesi (*)

Siyasi cinayet bunlara denir. Yazabilen, eleştirebilen varsa buyursun yazsın eleştirsin. Yok bu şekilde iktidara çakamam, PKK ile düşman olamam diyen cambazlar varsa yazmasın ama okuyup öğrensin siyasi cinayet ne demekmiş.

Bir de şu “İstanbul sözleşmesi yaşatır” efsanesi peydah oldu. Ya o kadar alçaklar ki sözleşmenin kalkması gündeme gelince, bu cinayeti araya katarak toplumsal destek oluşturma oyunlarına giriyorlar. Pınar Gültekin öldürüldüğünde İstanbul sözleşmesi hala yürürlükteydi, sözleşme ne kalkan ne de polis. Sözleşme cansız, kağıda yazılı olan bir uzlaşma metni sadece, sözleşmenin cinayeti engellediği, kadınları yaşattığı filan hurafe işler.

Kadınlar bize Allah’ın emaneti.

Selam ve Saygıyla

(*)= Siyasi kadın cinayetleri listesi Aytekin Yılmaz’ın  “Yoldaşını Öldürmek” kitabından alınmıştır.

 

 

  

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.