SON DAKİKA
Hava Durumu

Kıbrıs'ta toprak kayması

Yazının Giriş Tarihi: 14.01.2017 21:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.01.2017 21:30
Kıbrıs Sorunu Türkiye için Türk dış işleri için oldukça eski ve önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Gerçi Lozan’da “Kıbrıs İngiltere’ye aittir” hükmünü Türk tarafı kabul ederek güya bu sorunu çözmüştü. Ancak adada ki Türkler 1950’li yıllarda Rum tarafının sistemli ve koordineli saldırısına uğrayınca Başbakan Adnan Menderes ve Dış İşleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu,büyük bir diplomasi başarısı ile 1959 Zürih ve 1960 Londra Anlaşması ile Türkiye’yi Kıbrıs’ta “garantör ülke” sıfatı ile yeniden taraf durumuna getirmişlerdi. Bu başarılarının bir sonucu olarak da 1961’de idam edildiler.

BM eski genel sekreteri Cofi Annan’ın hazırladığı barış planına göre, Türk tarafı elinde ki toprakların % on kadarını Rumlara devredecek, yaklaşık 100 bin kadar Rum’un Karpaz bölgesine gelip yerleşmesine razı olacak böylece Kıbrıs’ta iki kesimli bir federasyon devleti yeniden kurulacaktı.

2004 Türkiye’sinde Kıbrıs’ın “Türkiye üzerinde büyük bir yük olduğu, Türkiye’ye hiçbir getirisinin olmadığı, Türk dış politikasını rehin aldığı, Türkiye’nin AB’ye girmesini istemeyen ulusalcı çevrelerin de Kıbrıs sorununu bahane olarak kullandığı” iddiaları oldukça rağbet görmüştü. Annan Planı’na evet demek neredeyse Türk’ün maküs talihinin yenilmesi olacaktı. Bu havada yapılan referandumda Türk tarafı bu plana % 70 ile evet derken Rum kesimi de aynı oranda hayır diyerek Annan Planını işlevsiz hale getirdi.

Buna rağmen AB, Rum kesimini bütün Kıbrıs’ı temsilen üyeliğe kabul etti. Türk tarafını ise AB’nin de destek verdiği plana evet dediği için cezalandırmış oldu. Buna rağmen Türkiye’de ki AB lobisinin fanatizminde bir azalma görülmedi. “Türkiye’nin AB’ye katılması ile bir daha darbe olmayacağı, AB’ye geç katılmasına rağmen Yunanistan’da bile kişi başına düşen yıllık gelirin 30 bin dolar seviyesinde olduğunu, Türkiye’nin AB üyeliğinin de benzeri bir refah seviyesini kaçınılmaz edeceği, Türkiye’de demokrasinin gelişerek yerleşeceği vb” iddialar tekrarlanıp durdu.

Ne var ki tarihin seyri bu iddiaları doğrulamadı. Rum kesiminin plana hayır demesinin arkasında Rusya’nın desteğinin olduğunu iddia eden Türk kesimi lideri Rauf Denktaş ”Allah Rusya’dan razı olsun Rumlara hayır diyerek bizi kurtardı” diyerek sevincini açıklamıştı. AB lobisi ise her zamanki riyakar haliyle “AB Kıbrıs’ta her ne kadar böyle yaptıysa AB hedefi Türkiye için alternatifsizdir” nakaratında ısrarcı oldu.

Şimdi AB ve ABD’nin ısrarı ile Kıbrıs barış görüşmeleri yeniden tekrarlanmaktadır. Ancak Ak Parti’nin Kıbrıs hakkında ki siyaseti 2004’e göre oldukça değişmiştir. Bir defa AB’nin Türkiye’ye karşı taahhütlerini yerine getirmediği, AB üyeliğine rağmen Yunanistan’ın iflas ettiği, Türkiye’ye karşı yürütülen terör hareketlerinin AB ve ABD desteği ile bir beka sorununa dönüştüğü, 15 Temmuz darbesinin de yine AB ve ABD’de tarafından desteklendiği görülmüştür. AB ve ABD Türkiye’de siyasi ve ekonomik istikrar için en önemli tehdit olmaya devam etmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk kesimi (KKTC) AB ve ABD’nin ortak ablukası ile 1974’ten beri olağan üstü zorluklar içindedir. KKTC’yi tanımıyorlar, limanlarına hava alanlarına gemilerin uçakların yolcu götürüp getirmesini engelliyorlar. KKTC’den hiçbir ürünün dışarıya ihracına izin vermiyorlar. Buna rağmen Türkiye bu şartlarda bile KKTC’yi ayakta tutmaya devam etti. Kıbrıs’ın en büyük sorunlarından birisi su yetersizliğidir. Türkiye bu sorunu kökten çözecek yatırım yaparak, Türkiye’den borularla KKTC’ye su götürdü. Ne var ki bu projenin açılış törenin 16 Ekim 2015’te CB Erdoğan’ı protesto edecek ölçüde akıl edep insanlık dışı bir protesto örneği Kıbrıs Türklerinin bir bölümü tarafından gerçekleştirilmiştir. Türkiye’nin adaya elektrik ve internet bağlantısı sağlayacak projelerinin de gerçekleşmesi halinde, KKTC’nin su sıkıntısı bitmiş olacak, sulu tarım üç beş oranında katlanarak artacak, elektrik fiyatları büyük ölçüde ucuzlayacak, tarım ürünlerinin Türkiye tarafından alınması halinde dışarıya ürün satamamanın yol açtığı sorunlar da çözülecektir. Bütün bunları Türkiye, Kıbrıs’ta yapacak imkanlara sahiptir ve zaten yapmaktadır.

Buna karşılık Rum kesiminde su sıkıntısı, dünyanın en pahalı elektriği tüketilmeye devam edecek, yetersiz su nedeniyle sulu tarım yapılamayacaktır. İflas halinde ki Yunanistan ve AB ise Rum kesiminin bu sorunlarını asla çözemeyecektir.

Hal böyle iken yeniden başlayan Kıbrıs görüşmelerinde Türk tarafının “barış için toprak tavizine katlanacağını” söylemesi utanç vericidir. Türkiye’nin fedakarlıklarının yok sayılmasıdır. Kıbrıs’a su götürülmesini bile protesto nedeni sayan ahlaksız güruhun etkisi olmalıdır. Kıbrıs’ta Türk tarafından Rum tarafına toprak kaydıracak, Rum nüfusunun bir bölümünün yeniden Türk tarafına gelip yerleşmesini temin edecek bir anlaşmanın Türk tarafına faydası ne olacaktır? Türk kesiminde üstlenen o ahlaksız güruhun buna hakkı var mıdır? Kıbrıs’ta artık şartlar değişmiştir. Rumlar, Türklerin suyuna, elektriğine muhtaç duruma gelmiştir. Artık Rum tarafından Türk kesimine göre bir toprak kaymasını beklemek hiçte akıl dışı değildir. Adaya su götürülmesine bile itiraz eden taife Rum kesimine gönderilerek bu sorunda sonsuza dek çözülmüş olacaktır.

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.