SON DAKİKA
Hava Durumu

Kudüs ile aldatmak (2)

Yazının Giriş Tarihi: 27.02.2020 21:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.02.2020 21:57

28 Şubat Askeri Darbesi ve Kudüs
Ancak Türkiye’deki askeri çevrelerde her zaman bir İsrail’e yakın damar etkili olmuştur. İktidarlar, kuşaklar değişse de İsrail’e yakınlık duan bir çevre hep etkili olmuştur. Nitekim 28 Şubat Askeri darbesinin alameti farikası da en çok İsrail’e duyduğu yakınlık olmuştur. 28 Şubat darbecileri bir İsrail lobisi gibi faaliyet göstermiştir.
Ankara/Sincan’da yapılan Kudüs gecesi 28 Şubat Darbesi’nin en önemli bahanesi sayılmıştır. Geceyi düzenleyen Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, konuşmacı olarak İran’ın Ankara büyükelçisini de konuşturunca, İran’ın Filistin davasını sahiplenen tek ülke olduğu iddiasına, Ankara semalarında bir destek görüntüsü sunmuş oldu. İran’a ayarlı propaganda çabalarının, Refah Partisi camiası içinde de telkinine, zamanla belli ölçüde de olsa rağbet görmesine de başlangıç oldu. Bekir Yıldız’ın olup bitenleri anlaması için kaç yıl geçmiş olmasını beklediği henüz açıklığa kavuşmadı. Ancak darbeciler fazla beklemedi. Kudüs gecesinde, Filistin işgali konusunda  tiyatro oynayan, oyunda İsrail askerlerini taşlayan liseli gençlere 7-8 yıl hapis cezası verildi. Filistin’de İsrail askerlerini taşlayan Arap gençlere İsrail mahkemelerinin verdiği cezanın en az iki katını Ankara’da, hayali olarak bir oyunda İsrail askerlerini taşlayan Türk gençlerine vermeyi marifet bilen, bir yargı düzeninin Türkiye’de geçerli olduğu görüldü. İsrail’in Türkiye’de İsrail’den daha güçlü ve tekili olduğu görüşü daha çok taraftar topladı. İsrail’in hayali olarak da taşlanmasına İsrail’den daha büyük ceza kesildi.
İran’ın Değirmenine Su Taşımak
28 Şubat Askeri Darbesi’nde tanklar ilk önce Ankara/Sincan’da yürütülmüştü. Oysa Sincan’da liselilerin oynadığı bir tiyatro vardı. Ama darbeciler İsrail’e sadakatlerini göstermek olmalılar. Ardından Ocak 1998’de Refah Partisi kapatılmıştı. 12 Mart Darbesi’nde Milli Nizam Partisi, 12 Eylül Darbesi’nde Milli Selamet Partisi ve nihayet 28 Şubat Darbesi’nde Refah Partisi kapatılmış oldu. Kapatma gerekçesi olarak pek çok madde sıralandı. O maddelerde partiden partiye değişiklik oldu. Ama laiklik ve İsrail konusu hiç değişmedi. Hep sabit kaldı.
Necmettin Erbakan da uzun yıllar Filistin hakkındaki konuşmalarında 1967 Savaşı öncesindeki sınırları esas alan ikili devlet modelinden söz etmiştir. Ancak her nedense son yıllarda bu görüşüne hiç değinmemiştir. Sürekli olarak İsrail’in varlığının, işgalinin sorunun kaynağı olduğu vurgusunu yapmıştır. Erbakan’ın çabaları ile Türkiye’de Filistin meselesinin gündem olduğu, halkın bu sorunu öğrendiği görüşü önemli ölçüde abartıdır. MTBB’nin 1969’daki tutumu bu görüşün aleyhinedir. Ancak Necmettin Erbakan’ın da içinden geldiği camianın baş sorunlarından birisini oluşturan Filistin konusuna, Erbakan’ın da lazım gelen önemi verdiği Konya Kudüs Mitingi örneğinde olduğu gibi bu konuyu her zaman önemli saydığını teslim etmek icap eder.
Günümüzde İran hükümet kaynaklı Filistin/Kudüs adlı siyasi propaganda çabaları Türkiye’de büyük ölçüde Saadet Partisi camiası içinde yürütülmektedir. 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra İran siyaseti hakkında yaşanan bir kırılma Milli Gazete aracılığı ile telkin edilmiş iken, yaşanan Irak ve Suriye olaylarına rağmen son yıllarda yeniden başa dönülmesi, Türkiye içinde ve dışında İran ile ittifak görüntüleri verilmesi Saadet Partisi çizgisinin zayıf tarafını oluştursa bile İran hükümetinin Türkiye’de kendi siyasetleri için bir taban oluşturma çabaları için de dikkat çekici ibretlik bir örneği olmalıdır.
Kudüs ve Filistin

Suriye olayları ile birlikte ayan beyan bir kere daha görüldü ki, İran’ın dış siyasetinde Filistin’in yeri, sadece bir propaganda unsurudur. Filistin ve Kudüs adı Dünya Müslümanları arasında saygınlık kazanmanın bir aracıdır. Farsların yüce menfaatleri için yapılanları gizlemenin de bir örtüsüdür.
Ancak İslam Dünyası’nın, Filistin/Kudüs konusunu İran devrimi ile birlikte öğrendiği iddiası inandırıcı değildir. 1948’den beri bir Filistin, 1967’den beri de bir Kudüs sorunu vardır. Ara sıra Kudüs adı Filistin adının yerine kullanılsa da doğru bir kullanma değildir. Çünkü Filistin, bir bölgenin, bir ülkenin adıdır. Kudüs ise o ülkede yalnızca bir şehrin adıdır. Elbette önemli ve aziz olan şehirlerden birisidir. Yine de Kudüs adı, Filistin’in diğer işgal edilen topraklarının, şehirlerinin adını unutturmamalıdır.
Emevi Siyaseti
Yezid’in halifeliğini kabul etmeyen Abdullah bin Zübeyir’in Mekke’yi ele geçirmesinden sonra Emeviler uzun süre Mekke’nin kutsallığı görüşünü gölgede bırakacak şekilde Kudüs’ün kutsallığını icat ettiler. Kudüs’ün kutsallığı görüşü her ne kadar İslami ilkeler ile uyumsuz olsa da bu tutumun sonunda Kudüs imar edildi. Başta Haremi şerif olmak üzere pek çok yeni görkemli abideler inşa edildi. Bugün Fars bağımlısı çevrelerin de Kudüs’ün sembolü olarak kullandıkları Kubbetü’s sahra Emeviler döneminde Abdülmelik bin Mervan tarafından inşa edilmişti. Mesid-i Aksa adıyla bilinen yapı ise Hz. Ömer zamanında Kudüs fethedildiğinde ortada yoktu. Sonradan inşa edildi. Mescid-i Aksa hakkında ki bütün söylemler Emeviler döneminde tedavüle sürüldü.
2011’den beri aralıksız olarak Suriye halkının katledilmesinde Baas Partisinin suç ortağı olan İran Hükümeti, Baas’a destek için Şam yakınlarında uzun yıllar abluka altında tuttuğu Filistinli mültecilerin kampı olan Yermük’te on binlerce Filistinli, saldırıların, açlığın ve hastalıkların sonunda hayatını kaybederken, İran Hükümetine bağlı olan hizipler bu katliamları büyük ölçüde Filistin/Kudüs marşları dinleyerek yapmıştır.
Kabul edilmeli ki Filistin’in Kudüs’ün önemi Irak, Suriye veya başka bir ülkenin Müslüman halkını katletmenin, özgürlüklerinden yoksun ederek tutsak etmenin bahanesi olamaz. Fars işgalcileri işledikleri savaş suçlarına karşılık daima Filistin/Kudüs marşlarını tekrarlamaktadırlar. Kudüs adı onlar için yalnızca bir aldatma, takiyye aracıdır. İslam ülkelerinden kendilerine taraftar toplamanın bir bahanesidir. İşlediği savaş suçlarını örtmenin bir yoludur.
Buna karşılık siyasi söylemlerini daha çok “Tayyip Erdoğan nefreti” üzerine bina eden Saadet Partisi, milyondan fazla insanın katili Esat’ı ziyaret ederek ona Kur’an hediye etmek gibi bütün vicdanları sarsan törenler yapmıştı. Saadet partisi, Türkiye’de İran yayılmacılığının, propagandasının bir aracı durumuna geldi. 9 Şubat 2020’de İstanbul’da CHP ile ortak Kudüs Mitingi yaparak, Kudüs istismarına CHP’yi de pay sahibi durumuna getirdi. CHP’nin yüz yıl boyunca yapıp ettiklerini elbette Saadet Partisi ibra edemez. Yüz yılın tarihini silemez. Ancak Saadet Partisi’nin “Tayyip Erdoğan nefretine” dayana siyasetinin işi nereye kadar götürdüğünü gösteren ibretlik bir olaydır

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.