SON DAKİKA
Hava Durumu

Kudüs insanlığın ortak sınavıdır

Yazının Giriş Tarihi: 22.07.2017 22:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.07.2017 22:20
İsrail’in Kudüs’te bitmeyen devlet terörü ile 14 Temmuz 2017’de Mescid-i Aksa’ya girişleri yasaklayarak, ibadete kapatması, bundan sonra mescide gireceklerin metal dedektör araması ile ancak girebileceklerini ilan etmesi, Kudüs merkezli Arap Yahudi ya da Müslüman Yahudi çatışmasının da fitilini ateşlemiş oldu.

Bundan önceki dönemlerde İsrail’in her türlü vahşeti zulmü yapmasının yanına kalmasından aldığı cesaretle pervasızlığını arttırmıştır. Muhtemelen şimdi yapmakta olduğu vahşiliklerde yanına kalacaktır. İnşallah bu konuda yanılanlardan olurum.

Rivayete göre ABD’li aktör Dustin Hoffman “İsrail kuruldu, insanlık öldürüldü” demiş. Son derece anlamlı bir söz. Ancak ABD’nin ve AB’nin hatta Rusya’nın İsrail’i koruma ve kollamada biri birleriyle yarış halinde oldukları bir dönemde Dustin Hoffman gibilerinin bu gerçekçi ve anlamlı sözünün batılı ülkelerin siyasetlerinde zırnık bir etkisi olmayacağı söylenebilir.

Mescid-i Aksa kuşatmasının ve etrafındaki çatışmaların başlamasından sonra bir kere daha görülmüştür ki “İslam Dünyası”, “İslam ülkeleri” hatta “İslam ümmeti” gibi nitelendirmeler boştur, anlamsızdır. Bunların gerçek hayatta, siyasette bir karşılığı yoktur.

Coğrafya kaderdir kuralına bağlı olarak, İsrail vahşetine gerçek ve hayati tepki verebilecek olanlar, İsrail’in komşuları olan Arap Ülkeleridir. Yani Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır’dır. Adı geçenleri ise kendi başlarına karar alan, bağımsız ülkeler olarak düşünmek mümkün değildir.  İslam Dünyası diye bir dünya olsaydı, bu dünyadaki Yahudi Sinagogları ibadete kapatılabilseydi, İsrail bunu yapabilir miydi? Muhtemelen yapamazdı. İslam Ümmeti denilen muhayyel topluluk gerçek olsaydı, sayısı iki milyara yaklaşan bu ümmete karşı İsrail bu vahşetlerini, kuşatmalarını yapamazdı. İsrail’i yönetenlerde biliyor ve görüyor ki bunların, İslam ülkeleri de İslam ümmeti de hayalidir, tarihidir, gerçek dünyada bir karşılığı yoktur.

Bilenler bilir ki bir de Kudüs ordusu vardı. Nerededir o ordu? İsrail’i haritadan sileceği iddia edilen Kudüs Ordusu nerededir? İsrail’i yok edeceği sanılan Şihap füzeleri hangi kutsal deponun mahzeninde hangi günü beklemektedir? Mescid-i Aksa kuşatılmış, Müslümanların oraya özgürce gidip ibadet edebilmeleri engellenmişken Kudüs Ordusu nerededir? Bu ordu altı yıldır Suriye’de 13 yıldan beri Irak’ta, şimdilerde ise Yemen’de Sünni Araplara, mazlumlara karşı savaştığı için olmalıdır ki onun gündeminde propagandadan öteye İsrail ile savaşmak, Kudüs’ün özgürlüğü gibi önemsiz saydığı işler yoktur. Çünkü Kudüs Ordusu, Suriye’de Irak’ta daha önemli savaşlar yapmaktadır.

21 Temmuz 2017’de Türkiye’de bütün camilerde okutulan hutbede “İsrail vahşeti ve Mescid-i Aksa kuşatması” kınanmıştır. Hutbelerin güncel konulardan seçilmesi son derece isabetli hatta önemli bir ihtiyacın karşılanmasıdır. Bunda payı olan herkesi kutlamak icap eder. Halkın camilerde hutbeler aracılığı ile bilgilendirilmesi aynı zamanda İslami bir geleneğin ihyasıdır.

Ne var ki DİB’nın güncellediği bu hizmetlerinin içeriği için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Söz konusu hutbede, Mescid-i Aksa’nın önemi anlatılırken; Hz. Muhammed’in “orada yapılan ibadetin başka yerlerdekinden bin kat fazla sevabının olduğu bu yüzden oraya gitmek icap ettiği gidemeyenlerin ise oraya kandil veya zeytinyağı göndermesi” tavsiyesine yer verilmiştir.

Oysa tarihen sabittir ki Hz. Muhammed’in döneminde Kudüs’te Mescid-i Aksa diye bir mabet yoktur. Olmayan bir mabede Hz. Muhammed, niçin oraya ibadete gidin, gidemeyenler ise kandil/zeytinyağı göndersin, diye tavsiyede bulunmuş olsun? Diyanetin başına akademik unvanlı bir kişi olmasına, etrafında benzeri unvan taşıyan çok sayıda insan bulunmasına rağmen böyle hayali, fantezi bilgilere hutbede nasıl yer verilebilir? Kudüs’ün Mescid-i Aksa’nın İslam Dünyası için taşıdığı önemi vurgulamak için Hz. Muhammed adına tavsiyeler icat etmek gerekir mi?

Ancak hiçbir bahane umutsuzluk nedeni olmamalıdır. Olup biteni anlamak, İsral’i, O’nun hedeflerini bilerek gerçekçi olmak icap eder. Türkiye’yi yönetenlere daha fazla sorumluluk düştüğü açıktır.

Birinci Haçlı Seferi sonunda da Kudüs haçlılar tarafından işgal edilmiş, işgal günü Kudüs’teki bütün Müslümanlar katledilmiş ve orada bir haçlı krallığı kurulmuştur. Bu krallık ise yaklaşık iki yüz yıl Kudüs’te egemen olmuş ama daha sonra tarihin çöplüğüne yuvarlanmıştır. Haçlı işgalinde Müslümanların topluca katledilmiş olmalarının benzerini günümüzde İsrail (yine Haçlıların desteği ile) parça parça yapmaktadır. Altmış yıllık işgale, tarifsiz vahşete rağmen Filistinlilerin destansı direnişi, Müslümanların Filistin/Kudüs konusunda artarak yükselen bilinci, dayanışması günümüzdeki İsrail’e belki iki yüz yıllık bir ömür bile vermeyecektir.

Filistin’nin/Kudüs’ün işgalinin 100. Yılındayız. Yahudiler Filistin’de bu günlere Müslümanların cehaleti, yetersizliği, ihanetlerle kuşatılması yüzünden, yüz yıl önce hayal ettiklerini gerçekleştirdiler. İslam dünyasını İsrail karşısında aciz, çaresiz bırakan bu ihanetler bertaraf edildiğinde Yahudilerin yüz yıl önce Filistin’e geldikleri gibi gitmeleri de mukadderdir. Filistin bu haliyle öncelikle bütün Müslümanların sonra bütün insanlığın hak ve adalet sınavıdır.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.